Selahaddin E. ÇAKIRGÝL
Selahaddin E. ÇAKIRGÝL
Tüm Yazýlarý

‘Cumhuriyet'in diktatörlük günleri ne güzeldi..'

Yarýn, 624 yýllýk Osmanlý saltanat rejiminin tarihin dehlizlerine gönderilmesinin ve ‘Cumhuriyet’ adý verilerek tesis olunan yeni bir rejimin kuruluþunun 97. Yýldönümü.. O ana kadar, bütün makamlar, maaþlar, rütbeler, harcamalar Ýstanbul’dan geliyordu.

Yarýn, yine ilk günlerdeki gibi, ilkmektep çocuklarýna ve de onlardan pek farký olmayan bir kýsým öðretmenlere okutturulan nutuklar tekrarlanacak..

Ancak, bu rejim gerçekten de bir Cumhûriyet rejimi miydi?

***

Önce bir konuyu açýklýða kavuþturmak gerekiyor.

‘Devlet’ denilen bir sosyal üst-yapý kurumu için 3 aslî unsura ihtiyaç vardýr:

1-Baþka toplumlarýn hâkimiyetinde olmayan bir toprak parçasý, bir coðrafya;

2- Öyle bir coðrafyada, hür ve müstakil olarak yaþama arzu ve iradesi taþýyan bir halk..

3- Öyle bir coðrafyada ve öyle bir halkýn benimsediði bir yönetim mekanizmasý..

***

Bu üç unsurdan halk biz idik.. Coðrafya da, 900 yýlý aþkýn bir zamandýr, Müslümanlarýn vataný idi.

Ama, yönetim mekanizmasý?

Geçmiþte, ayný aile içinde dolaþýp duran bir yönetmek iradesinin yerine, adýna Cumhuriyet denilince, gerçekten de Cumhuriyet mi olmuþtu?

19. Asýr Prusya subaylarýnda, kendilerini toplumu yönlendirmekte ‘yarý tanrý’ gibi görme eðilimi vardý. O gelenek miladî-20. Yüzyýl’ýn baþýnda da bir çok toplumda da yaþandý, sadece bizde deðil.. Ancak, bu aslî unsurlar bile yok sayýlýyor ve ‘cumhuriyet’ ismi verilen yeni rejimin kurucusu, Devlet’in de, milletin de var edicisi, yaratýcýsý olarak her þeyi yoktan var eden bir ‘yarý tanrý’ olarak gösteriliyor. Kendilerini, enselerinde çöreklendikleri toplumlarýn ‘Kurtarýcý’sý ve hattâ ’tanrý’sý olarak gören, kendilerini, Nietzsche’nin ‘üstün insan’ zannýna kaptýrmýþ tipler.. Stalin’ler, Führer (Hitler)ler, Duçe’ (Mussolini)ler, Codillo’(General Franko)lar..

***

Bizdeki örneði Devlet Bahçeli, dünkü konuþmasýnda, ‘kalbindeki sýrrý son ana kadar gizleyen’ diye övüyordu. Bahçeli Bey’e, bugün Macron’a karþý çýkarken, 90- 100 yýl öncelerde, Müslüman toplumlara deli gömleði giydirmeye çalýþan yerli Macron’larýn daha da beterini yaptýklarý hatýrlatýlsa.. Ne der dersiniz?

***

Hemen ekleyeyim, bu satýrlarýn sahibinin gerçek bir ‘cumhuriyet’ /yani bir halkýn ekseriyetinin iradesine göre oluþturulan yönetim mekanizmasýnýn saltanat veya bazý sosyal gruplarýn vesayeti altýndaki yönetim sistemlerinden Ýslâm inanç sistemine çok daha uygun olduðunu düþünüyorum.

Ama, 97 sene önce, ‘Yarýn Cumhuriyet’i ilân edeceðiz.. ‘ diyenlerin Cumhuriyet’ten, halkýn ekseriyetinin hür iradesine dayalý olarak oluþturulmuþ bir yönetim sisteminden haberleri yoktu.

Birileri, ‘Ben yaptým oldu..’ þeklindeki bir jakobenist, tepeden inmeci, dayatmacý ve karþý çýkanlarýn ‘kellerinin koparýlacaðý’ þeklindeki ‘vecîz’ ifadesiyle..

Ve nice ‘kurtarýcý’ liderlerin herbirisi, bir varmýþa- bir yokmuþ’a döndü, ama, bir halk, 100 yýla varan bir zaman dilimi boyunca nice acýlar, ýzdýrablar çektikten sonra, hâlâ, 1930’lardaki gibi bir ‘yarý tanrý’ profilinin pençesinden kurtaramadý kendisini.. O ‘yarý tanrý’nýn tapýcýlarý, herhalde onun bile tahmin edemediði boyutlarda bir ‘tanrý’ icad ettiler.

***

Ýsmet Paþa’nýn hâtýrâtýndan bir bölüm..

‘Ýttihad ve Terakki’nin öncülüðünde yapýlan inkýlap hareketi ordunun iþtiraki ile olmuþtu. Ýnkýlaptan biraz önce ve ondan sonra Ýttihad ve Terakki ile içinde bulunularak çalýþýldý. Kaanun-u Esâsî gelecek ve her mesele hallolunacak kanaati vardý. Bunun dýþýnda, bizim baþkaca bir bilgimiz yoktu. (…) Esef etmek gerekir ki, inkýlabý yaratanlar, yani bizler, ne kadar kifayetsiz olduðumuzun da kâfi derecede farkýnda deðildik. Müslüman olan ve olmayan milletlerin türlü emellerini ve dýþarýdan yapýlan tahripkâr tesirleri de bilmiyorduk. Ýhtilal olduðu zaman her þeyin düzeleceðine kolayca o kadar inanýyorduk ki…’

Burada Ýsmet Ýnönü’nün deðindiði Ýttihadçý kafasý, 1923’de baþka bir isim altýnda devam etmiþti.

***

Ve 1937’de, Ýsmet Paþa ile M. Kemal’in arasý bozulunca.. Ýktisad Vekili Celâl (Bayar) Bey’i çaðýrýr: ‘Celal bey.. Dýþ siyaseti ben belirlerim, elçileri ben tayin veya azl ederim. Ordu komutanlarýný ve generalleri de ben tayin veya azl ederim. Maarifin genel müfredatýný de ben belirlerim. Valileri ben tayin ve azl ederim. Emniyet müdürlerini, Polis Þeflerini de ben tayin ve azl ederim.

Gerisi, memleketi istediðin gibi idare et Celâl Bey..’

***

Fransýz Ýhtilâli’nin cumhuriyetçi liderlerinden birisi, son demlerinde kendisini ziyarete gelen eski bir arkadaþýna dert yanar: ‘Cumhuriyetin diktatörlük günleri ne güzeldi..’

Bugün niceleri de ayný özlem içinde deðiller mi?

Hâlâ, dâraðaçlarý, Ýstiklâl Mahkemeleri, gardýrop devrimciliði uðruna bile akýtýlan nice kanlar.. Mâlum sofralarda hangi kararlarýn nasýl alýndýðý, jandarma uzatmalýsý’nýn kendisini Devlet olarak gösterip en faþist uygulamalarla bu millete neler yaptýklarýný hatýrlamadan, Cumhuriyet güzellemesi yapmak isteyenler, devam edebilirler.

***

‘Yarý tanrý’ dayatmalarýný ve kanun adýna korunan anayasa ve kanunlarla korunan ve ‘insan hak ve özgürlüklerine aykýrý olacaðý itirazýnýn yapýlamýyacaðý’na dair ilkeler, devrimler ve isimler, resimler.. varken.. Gerçek bir ‘Cumhuriyet’ özlemine kavuþamadan gideceðiz vesselâm..

***

VE, TRT’YE BÝR HATIRLATMA:

Sýk sýk görüþlerine baþvurduðunuz bir eski gazeteci, Fransa’yla son zamanlarda yeniden týrmanan gerilimle ilgili olarak dün sabah da konuþturuldu TRT ekranlarýnda.. Tamam, o arkadaþ siyasî ve diplomatik geliþmeleri deðerlendirebilir, ama, her konuda onu her konunun uzmaný gibi konuþturursanýz, sadece onu güç duruma düþürmekle kalmayýp, bir de milyonlarca insana yanlýþ bir inanç, düþünce ve duygu telkin etmiþ olursunuz.

Bu arkadaþ, dün sabahki yorumunda, bizim Avrupalýlar gibi olmadýðýmýzý, onlarýn peygamberlerine, saygý gösterdiðimizi, Îsâ, Mûsa, Süleyman vs. geçmiþ peygamberlerin isimlerini çocuklarýmýza verdiðimizi; ayný þekilde mezheb farklýlýklarý konusunda da, baþka mezheblerin baðlýlarý gibi olmadýðýmýzý, Ali Osman vs. dünya kadar isimler verildiðini anlattý.

TRT olarak, fikrine müracaat ettiðiniz kiþilerin bazan saçma-sapan laflarýný milyonlara dinleteceðinize, bu konuda Ýslâm inancýnýn ve kültürünün gereklerini en iyi anlatmak durumunda olan birilerine, -hattâ büyük ve meþhur isimler gerekmez-, bir kasaba müftüsüne bile sorsanýz, size, Müslümanca izahlar yaparlardý.

***

Baþkalarý bize düþman olurken, bizim onlar gibi olmadýðýmýzý göstermek için deðil, bütün enbiyaullah’ý, ilâhî peygamberleri de inancýmýzýn gereðince kendi peygamberimiz olarak bildiðimiz içindir, biz Müslümanlarýn hürmeti.. Yani, þahsî bir takým faziletlerimizden dolayý deðil.. Ve bu, sadece Anadolu’da Müslümanlarý arasýnda deðil, dünyanýn her yanýndaki Müslümanlarýn Allah kelâmýndan aldýklarý ölçü ve ilâhî terbiyenin gereði.. Hz. Âdem’den, Nuh’a, Ýbrahim, Bunyamin, Suleyman, Haarun, Ya’kûb, Davud, vs. bütün peygamberler bütün Müslümanlarýn ortak inanç ve kültüründe insanlýðýn öncüleridirler.

Bütün dünya Hz. Peygamber (S) aleyhine kampanya baþlatsa bile, biz, ilâhî peygamberlerin hiçbirisine asla saygýsýzlýk yapamayýz ve bu, þahsî bir meziyet ve fazilet deðil, imanî gerekliliðimizdendir.

Bu husus, 1930’larda Ýslâm’a karþý amansýz bir savaþ açan mâlûm laiklerin anlayamýyacaðý bir ince nokta iken, TRT’nin milyonlara, yanlýþ mesajlar vermesi, kabul edilecek bir durum deðildir.

***