TAHA Aksoy’un esprileri çok hoþtur. Milletvekilliði döneminde yeni tanýþtýðý arkadaþlarý, O’nu hem bu tarafýyla çok sevdiler, hem de olaylar arasýnda kurduðu saðlam irtibatlar dolayýsýyla sohbetini arar oldular. Baþbakan, Mersin Akdeniz Olimpiyatlarý Genel Koordinatörlüðünü önerince “Bizim iþimiz, sizin iþinizi kolaylaþtýrmak olmalý” diyerek itirazsýz kabul etti. Oysa Ýzmir’de Katip Çelebi Üniversitesi’nde Rektör Danýþmaný olarak görev almýþtý ve Üniversite Vakfý’nýn kuruluþ çalýþmalarýný takip ediyordu. Çiðli Organize Sanayii Bölgesi ile üniversitenin iþbirliði çalýþmalarý da Taha Bey’in öncülüðünde yürüyordu. Mersin’de göreve baþlayýnca bu iþler biraz aksadý. Ara sýra görüþüyoruz. Birinde “Sana bir þarký dinleteyim” dedim ve bilgisayarý açtým: “Ok gibi hûblar beni yaydan yabana attýlar”. Dinledi, sadece gülümsedi, “Sevgilinin her þeyine katlanýrým” der gibiydi. “Expo 2020 Ýzmir’de görev talep etseydin þimdi Ýzmir’deydin” dedim, yine sadece gülümsedi.
Expo yürütme kurulundan baþkan ve iki üyenin istifa ettiðini duyunca Taha Aksoy geldi aklýma. “Keþke bu iþe onunla baþlasaydýk” dedim içimden. Üniversite Oyunlarý’ndaki baþarýsý ortadaydý Taha Beyin.
Asýl üzüntü veren husus istifa eden arkadaþlarýn geri dönmek istemeleri oldu. Bu nasýl iþ? Hem sudan sebeplerle ayrýlacaksýnýz, hem de “Biz ne istersek yaptýrýrýz” havasýnda geri dönmeye kalkacaksýnýz. Ayrýlmayý anlayabilirim, ama “Ýzmir’in sahibi biziz, kime ne oluyor?” edasý çok rahatsýz edici bir tavýr. Bu tavýr bana tarihimizdeki seçkinci zihniyetleri ama özellikle 27 Mayýs ve 28 Þubat’ý hatýrlatýyor. Bu dönemlerin zihniyeti halk iradesini hiçe saydý, ‘Biz ne dersek, o’ anlayýþýný baský ve tehditle herkese kabul ettirmeye çalýþtý.
Geçen hafta da kýsaca dokunmuþtuk. Dünya, Türkiye ve Ýzmir büyük bir deðiþim geçiriyor. Belki eskiden gidip gelmek mümkündü, ama artýk deðil. Çünkü yetkiler artýk tek elde deðil. Güçlü bir sivil toplum var ve alternatif bol.
Bu konuyu Ýzmir’de çok çeþitli kimselerle konuþtum. Ýstifalarýn EXPO 2020 hedefinde bir zafiyet doðurmayacaðý genel bir kanaat olarak duruyor ortada. Ýlginç bir de söylem var. “Kimsenin yeri doldurulmaz deðil.”
Baþbakan Tayyip Erdoðan, ‘Her þeyi biz biliriz’ edasýndakilerle Ýstanbul Belediye Baþkanlýðý döneminden beri uðraþýyor. Her türlü vesayete son verme gayretinde önemli bir payý var bu durumun. Genel olarak hemen her yerde, her alanda, her grupta, her çevrede anlaþýlan ve kabul edilen bir deðiþim bu. Fakat anlaþýlan Ýzmir’de bazý zihinlerin derin noktalarýnda bu deðiþime karþý direnç, belki farkýna varmadan, devam ediyor. Psikolojik rahatsýzlýðý olanlarýn durumu kabul etmemelerine benzer bir hal.
Þurasý çok açýk: Expo’da baþarýlý olmak için Genel Sekreter ile yemeðe çýkmak, özel uçaklarla Paris gezileri yapmak yetmiyor. Ülke bazýnda çalýþmak en önemli faktör. Daha önce de gündeme gelen bir husus var: Her ülkenin anladýðý dili bulmak þart. Burada bazen diplomatlarýmýz, bazen bilim adamlarýmýz, bazen iþ adamlarýmýz, bazen diasporamýz etkili olacak. Cumhurbaþkanýmýz, baþbakanýmýz ve bakanlarýmýz Expo 2015 için olaðanüstü gayret göstermiþlerdi, Expo 2020 için de aynýsýný yapacaklarý çok açýk.
Ýzmir’e gelmek için her fýrsatý deðerlendiren Cumhurbaþkaný
Abdullah Gül, haftaya Ýzmir’de. Hem Avusturya cumhurbaþkanýna ev sahipliði yapacak, hem de geniþ katýlýmlý bir toplantýyla EXPO 2020 için Ýzmir’de motivasyonu arttýrmaya çalýþacak.
Çürük çýkan Expo 2020 atlýlarý da bu toplantýya gelirler mi dersiniz?..