Dýþiþleri Bakaný Mevlüt Çavuþoðlu açýklayýnca ‘vay’ sesini duyan tek kiþi ben deðilim sanýrým. Bir grup gazeteciyle sohbet ederken geldi haber. Bilgilere ulaþmaya baþladýkça ‘vay’lar art arda dizilmeye baþladý.
DAEÞ’le ilgili tartýþmalarý hatýrlamamak elde deðil... Nasýl bir anda ortaya çýktý ve birkaç yýl içinde bu boyuta ulaþtý sorularýnýn cevaplarý hala ‘senaryo’ diye deðersizleþtiriliyor.
Hele “Neden sadece Türkiye, DAEÞ’e yabancý savaþçýlarýn katýlýmý konusunda suçlanýyor” diye soranlar doðrudan komplo teorisyeni, hatta ‘kahvehane müdavimi’ sýnýfýna itiliveriyorlar...
Yýllardýr baþbakanlarý, dýþiþleri bakanlarýný izliyoruz. Birçok seyahate birlikte gittik, kayýtlý, kayýt dýþý birçok konuyu konuþtuk.
Dýþiþleri Bakanlýðý döneminde Ahmet Davutoðlu’nun aðzýndan yazdýðýmý hatýrlýyorum; “Batýlý yabancý savaþçýlarýn Suriye’ye geçiþi konusunda Türkiye’yi suçluyorlar ama bu kiþilerle ilgili istihbarat paylaþmýyorlar, Türkiye’ye geliþlerini engellemiyorlar” demiþti...
Aradan aylar deðil, yýllar geçti. Nihayet Batý ülkeleri gýdým gýdým ve iþlerine gelen bilgileri paylaþmaya baþladýlar.
Türkiye 7 binden fazla Avrupalý’yý gümrüklerden geri çevirdi, 2 binden fazlasýný da ‘kendi istihbaratý’ ile yakaladý ve sýnýrdýþý etti.
Türkiye’nin ‘kara liste’sindeki ‘yabancý’ sayýsý 12 bin 500 kiþiyi aþtý. Bunlarýn 2 binden fazlasý Avrupa ve Amerika vatandaþý...
Polis, sýnýr kapýlarýnda ve havaalanlarýnda kurduðu ‘Risk Analiz Merkezleri’ ile giren çýkaný gözetler hale geldi. Þüphelileri ikinci bir kontrole tabi tutuyor. Bugüne kadar bin 500 kiþi incelendi, 540’tan fazlasý ülkeye sokulmadý.
Suriye sýnýrýnda sadece 2014’te 333 kilometre hendek kazýldý, 60 kilometre toprak set oluþturuldu, 160 kilometre tel örgü ve 13 kilometre duvar inþa edildi. 267 kilometrelik bölge de aydýnlatýldý. Tüm sýnýr termal kamera ve gece görüþ sistemleri ile gözetleniyor.
Bunlarýn hepsi insan, emek, para ve zaman istiyor. Türkiye 2 milyona yakýn Suriyeli göçmeni beslerken bu parayý ve emeði de harcýyor!
Bütün bunlar Türkiye karþýtý kampanyayý durdurabiliyor mu?
Hayýr...
Ayný sakýz Batýlý gazetelerde çiðnenmeye devam etti, þekeri, tadý kaçmýþ olsa da...
Oralarda tüketilen bu sakýz Türkiye’de de bazýlarýnca ithal edilerek ikinci aðýzdan çiðnenmeye devam ediledurdu.
Kimse, “Yahu, sadece Türkiye’den mi geçiyorlar, Lübnan’dan, Ürdün’den, Irak’tan, Ýran’dan geçenler için de iki satýr yazmaz mý insan” diye sormadý!..
DAEÞ’e Türkiye’den katýlým ise 700 civarýnda...
Yani 15 bin kiþilik örgütün omurgasýný oluþturanlarýn geldiði Avrupa ve Amerika’da herhangi bir sorgulama, “Biz nerede yanlýþ yaptýk” deme yok; bütün sorumluluðu Türkiye’ye atmak serbest...
DAEÞ’i de Türkiye’yi istikrarsýzlaþtýrmak, Türkiye ile fazla yakýnlaþan (!) Barzani’yi sopalamak ve mümkünse Kürt bölgesini boþaltarak PYD’ye alan açmak için mi kurdunuz diye sormak ise komplo teorisi...
Oldu!..
Hadi bunlarý da geçelim...
Madem bir küresel terör örgütü büyüyor, birlikte hareket etmek gerekmez mi?
Kendi vatandaþlarýnýzýn katýlýmýný önlemek için bile olsa Türkiye ile istihbarat paylaþýmý gerekmez mi?
Ýngiliz üç genç kýzýn Türkiye’ye geliþini haber vermeyen ünlü MI5 ve MI6 servislerinin ‘Bond’larý uyuyor muydu?
Yoksa bizleri mi uyutmaya çalýþýyordu?
Türk büyükelçisi, önceki gün Londra’da bunu yüzlerine vurdu Ýngiltere’nin...
Kýzlarýn Suriye’ye geçiþi, DAEÞ’e katýlýþý sadece ve tam olarak Ýngiltere hükümetinin sorumluluðundadýr. Bu andan itibaren gerek Suriye’de ve geçebilirlerse baþka ülkelerde, belki Britanya’da yapacaklarý her türlü eylemin sorumlusu da Ýngiliz hükümetidir.
Yeni çýkan bilgiler durumun daha vahim olduðunu gösteriyor.
Ýngiltere diye bildiðimiz ülke aslýnda Büyük Britanya’dýr. Yani Commonwealth ülkeleri. Avustralya, Kanada ve Yeni Zellanda ile eski sömürgelerden kalan irili ufaklý baþka ülkeleri de kapsayan bir ‘imparatorluk’...
Ýngiliz kýzlarý Ýstanbul’da karþýlayýp Suriye’ye geçiren Suriye’li yakalandý; Kanada istihbaratýna çalýþtýðý, Ürdün’deki Kanada Büyükelçiliði’ne bilgi verdiði ortaya çýktý.
Kanada’nýn siyasi ve istihbari olarak Ýngiliz ve ABD’den baðýmsýz hareket ettiðini söylemek için cahil olmak yeterli...
Belki ‘paralel’ sadece bizde yoktur.