Kobani DAEÞ tarafýndan iþgal edildiðinde, Cumhurbaþkaný Erdoðan Eskiþehir’de bir konuþma yapmýþ, “stratejik ortaðýmýz” ve dostumuz (!) Amerika’dan bir tampon bölge oluþturulmasýný, hava sahasýnýn “kýsmen” uçuþa kapatýlmasýný istemiþti.
Sonra da, sýnýrlarýmýzdan giriþ yapan 300 bin Kuzey Suriyeli Kürt mülteciyi hatýrlatarak, “acil önlem” sadedinde, “Kobani düþtü düþüyor” demiþti.
FETÖ’nün müttefikleri hemen devreye girdi.
Kendisine “sol” sürü veren örgütler ve “gazete” görünümlü birtakým paçavralar, Erdoðan’ýn Kobani’nin düþmesini istediðini ve bunun için DAEÞ’le iþbirliði yaptýðýný yazdýlar.
Bu çalýþmalara, alesta bekleyen HDP de omuz verdi, militanlarýný seferber ederek Kobani’yi Erdoðan’a fatura eden etkili bir algý çalýþmasý yürüttü...
Kobani, bir süre sonra, (Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin saðladýðý lojistikle) DAEÞ’ten kurtarýldý ama “Kobani düþtü, düþüyor” üzerinden yürütülen “algý çalýþmasý” durmadý.
Ýki þey murat ediliyordu.
BÝR- Kürt mahallesindeki Erdoðan sevgisini bitirmek...
ÝKÝ- Türkiye’yi “DAEÞ’e yardým eden ülke” olarak tescillemek...
Biraz gerilere gidelim:
Uludere’de, Türk jetleri kaçakçýlýk yaparak geçinen köylülere bomba yaðdýrdý. 34 kiþi öldü.
Ertesi gün, paralel örgütün operasyon gazetesi Taraf’ta, baþyazar Ahmet Altan imzalý ilginç bir yazý çýktý. Ýlginçti, çünkü hem saldýrýyý gerçekleþtiren odaðý ve o odaðýn niyetini, hem de kendi niyetini ele veriyordu. Yazýnýn baþlýðý þuydu: “Müslüman Türk hükümeti Kürtleri bombalýyor.”
Bugüne dönelim:
Söz konusu gazete kapatýldý. Olayýn meydana geldiði günlerde Hava Kuvvetleri Komutaný olan þahýs ise darbeye kalkýþmak suçlamasýyla tutuklandý.
Uludere hadisesi, tarihin belki de en önemli kýrýlmasýydý.
Buradan da üç sonuç murat edilmiþti:
BÝR- Kürt meselesini çözme iradesi gösteren hükümeti “Kürt düþmaný” ilan etmek ve Erdoðan’ýn Kürt mahallesindeki prestijini düþürmek.
ÝKÝ- Kürtleri bombalama cüreti gösterenlerin, “bu motivasyonu Müslümanlýktan aldýklarý” algýsýný yerleþtirmek.
ÜÇ- Müslümanlýðý ortak payda olmaktan çýkarmak, Kürtlerdeki din duygusunu zayýflatmak...
Murat edilen sonucun (sonuçlarýn) elde edildiðini, 6/8 Ekim olaylarýnda gördük.
Bir baþka hadiseye gidelim:
MÝT TIR’larýna FETÖ savcýlarý tarafýndan operasyon yapýldý.
Maksat, “Türkiye, DAEÞ’e silah gönderiyor” algýsýný ortaya çýkarmak, DAEÞ-Türkiye ortaklýðýný tescillemek...
FETÖ’nün ve kendisine “sol” süsü veren yapýlarýn çabasýyla bu da gerçekleþti.
Derken, DAEÞ devreye girdi.
Önce Suruç’ta, sonra (iki kez) Ankara’da, ardýndan Sultanahmet ve Atatürk Havalimaný’nda canlý bomba saldýrýlarý düzenlendi. Yüzlerce insanýmýz hayatýný kaybetti.
Biraz gerilere gidelim:
Ýkinci DAEÞ saldýrýsýndan sonra, paralel yayýn organlarýnda ve kendisine sol süsü veren bir gazetede, Türkiye’deki saldýrýlarýn faillerinden birinin (bir canlý bomba eylemcisinin), eyleme geçmeden önce yakalandýðý ama AKP hükümeti tarafýndan salýverildiðine iliþkin bir haber okuduk. Haber þuna benzer bir baþlýkla çýktý: “Polis yakaladý, AKP hükümeti salýverdi, o da kendini patlattý.”
Bu bilgileri sýraladýktan sonra “yakýcý” sorulara geçebiliriz:
BÝR- DAEÞ’i “terör örgütü” kabul eden ve bu örgüte karþý en ciddi savaþý veren ilk ülke Türkiye olduðu halde, niçin DAEÞ-Türkiye ortaklýðýna vurgu yapan çalýþmalar hýz kesmeden devam ediyor ve niçin bu çalýþmalarýn içinde sadece birtakým sol gruplar ve FETÖ örgütü yer alýyor?
ÝKÝ- DAEÞ Türkiye’nin ortaðýysa, niçin en büyük “zararý” ortaðýna veriyor?
ÜÇ- DAEÞ, dünyanýn dört bir yanýnda bomba patlatan bir örgüt. Bu eylemlerin tümünü üstlendi. Niçin Türkiye’deki eylemlerini üstlenmiyor?
DÖRT- “Türkiye-DAEÞ ortaklýðý”na vurgu yapanlarýn büyük bölümü FETÖ’yle irtibatlý çýktý. Bir kýsmý tutuklandý. DAEÞ bombalarýnýn faillerini niçin baþka bir yerde aramýyoruz? Meclis’e bomba yaðdýrma cüreti gösterenlerin, canlý bombalara kulvar açmadýðýný nereden bileceðiz?
Sorularým bu kadar.
Gerisini sizin idrakinize ve ferasetinize býrakýyorum.