Dağda doğayla sette düşmanla savaştık

Bu hafta vizyona giren Kırımlı  filminin başrol oyuncusu Murat Yıldırım sette sadece savaş sahnelerinin değil doğa şartlarının da zorladığını söylüyor.

 

Türk tarihi, çok geniş coğrafyayı ve uzun bir zaman dilimini kapsıyor. Bu durum sinema gibi bir endüstri için bulunmaz bir fırsat. Peki biz ülke sineması olarak bundan yeterince yararlanıyor muyuz? Tabii ki hayır. Ama yakın dönemde umut verici gelişmeler de yaşanmıyor değil. Murat Yıldırım ve Selma Ergeç’in başrolünü oynadığı Kırımlı, buna en iyi örneklerden biri. II. Dünya Savaşı sırasında Kırım’da Türklerin yaşadığı drama odaklanan film, gerçek bir hikayeden yola çıkıyor. Murat Yıldırım’la filmi ve kariyer planını konuştuk. 

- Sizi bu filmde yer almaya ikna eden ne oldu?

Türk sinemasında böyle bir konunun hiç işlenmemiş olması ve gerçek bir hikayeye dayanması beni çok heyecanlandırdı. Rusya ile beraber savaşmış Almanlara esir düşmüş, sonra Almanlarla beraber savaşmış insanlar var gerçekten.

- Böyle filmler Hollywood’da çokça yapılıyor ama Türk sinemasında örneklerine pek rastlamıyoruz. Bu filme nasıl hazırlandınız?

Savaş sahnelerindan dolayı zor bir film. Ayrıca Bolu’da, dağda doğa şartlarıyla savaştık. Cengiz Dağcı’nın Korkunç Yıllar adlı romanından uyarlanmış bir film Kırımlı.   Dağcı’nın konu edindiği roman kahramanı da yaşamış biri. Canlandıracağım karakterle empati kurmak için gayret gösterdim.

- Tarihi konulara hakim olduğu görülen yönetmen    Burak Arlıel’le ilişkiniz nasıldı?

Filmi kabul etmeden önce yönetmenin ilk filmi Türk Pasaportu’nu izledim. Yeni filminde de zorlanmayacağını düşündüm. Birçok sahneyi kolaylaştırarak çekmek durumunda kaldık. Savaş, Hitler dönemindeki kamplar... Yabancılar böyle filmlere altı ay ayırıyor ama biz bu filmi dokuz haftada tamamladık.

İZLEYİCİ OLSAM BU FİLME GİDERDİM

- Peki ekip nasıldı?

Selma Ergeç’le daha önce çalışmıştık, zaten arkadaşız. Onunla çalışmak çok keyifliydi. Tüm ekip profesyoneldi. Bu kadar profesyonel bir ekiple çalıştığım için çok mutluyum. Şimdi artık söz seyircide. Türk sineması adına önemli bir adım. Ben izleyici olarak fragmanından etkilendim. Filme de giderdim diye düşünüyorum.

- Türk sinemasında buradaki savaş sahnelerinden daha başarılı olan bir örnek yok. Bu savaş sahnelerinden edindiğiniz tecrübe ne oldu?

Epey prova yaptık ve tek seferde çektik. Çok dublörlü sahnem olmadı, atlı sahnelerim vardı. Bir at beğendim çekimden önce, genç ve enerjisi yüksekti. Onu seçtik. Çekimlerde epey huysuzlandı. Bir seferinde beni üzerinden attı. Geç de olsa uyum sağladık. İyi ki onu seçmişim.

- 2009’da Güz Sancısı’nı çektiniz, o da bir dönem filmiydi. Tarihe özel bir ilginiz mi var yoksa şansınıza hep böyle filmler mi geliyor?

Evet şans. Aynı dönemde hem dizi hem de film projesi içinde yer almak istemedim. Bu nedenle film yolculuğum çok iyi gitmedi. Geri çevirdiğim ya da iptal olan filmler oldu. Fakat bu yıl artık ne olursa olsun bir filmde oynamaya karar verdim. O sırada Kırımlı’dan teklif geldi... Şimdi bir romantik komedi filmi için hazırlanıyoruz; Kocan Kadar Konuş. Başrolü Ezgi Mola ile paylaşacağız.

- Kariyer planınızda nerede duruyor sinema?

Çok kalın çizgilerle plan yaparsa insan, sanatı tamamen kendisi için yapmaya başlıyor. Dört yılda bir film çekip çok az seyirciye ulaşma da olabiliyor bunun sonucu. Ben tek sahne dahi olsa çok sayıda insana ulaşmayı istiyorum. Bu bir dizi sahnesi de olabilir pekala... Yaşadığım zamanda kendi onurumu ayakta tutabilecek işi layıkıyla yapabilmeliyim.- Bu filmin ulusal ve uluslararası festivallere katılması gerektiğini düşünüyorum. Sizin genel anlamda festivallere bakışınız nedir?

En başında “Film festivale gider mi?” diye düşünüyordum açıkçası. Ama sonra bu düşüncenin vakit kaybı olduğuna kanaat getirdim. Benim görevim rolümü en iyi şekilde oynamaktı. Sonrasında da galasına katılıp röportajlar vermek... Yani görevimi yaptım, bunu düşünmek daha çok keyif veriyor.