Daðýnýklýðý toplayalým

Bir telâþ var...

Telâþýn getirdiði hatalar...

­­­Düþmanýn bir kurþununa yedek þarjörü bile yakýyoruz...

Mücadele ettiðimiz düþmana öyle güçler isnad ediyoruz ki, düþman bile “Ben neymiþim de haberim yokmuþ” diyebiliyor.

Devamlý hareket hâlinde olmak, devamlý karþý tarafa laf yetiþtirmeye çalýþmak doðru iþ yapýyoruz anlamýna gelmez. Gelmediði de görülüyor. Boþa harcanan enerji, düþmanýn psikolojik üstünlüðü olarak bize geri dönüyor.

Telâþýn getirdiði hatalar ve bunun neticesi yýpranma...

Düþmaný altetmek için yola çýkmýþken, bedenen olmasa da zihnen düþmana esir düþme...

Telâþ...

Bir anlamý da “daðýlarak yok olmak”týr...

Niye daðýnýðýz?

Bir Müslüman telâþ eder mi?

Bir Müslüman’ýn kalbi ve zihni daðýnýk olur mu?

Kalplerimizde bir maraz mý var?

Kalplerimiz, “Hasbunallahu ve ni’mel vekîl” demiyor mu?

Sadece dudaðýmýz mý “O ne güzel dost, ne güzel vekil” diyor?

Evet evet, sadece dudaðýmýz diyor ki düþman saldýrýlarý karþýsýnda telâþa düþüyoruz. Düþmanýn tehdit olarak gösterdiði ölüm karþýsýnda gülmüyor, panikliyoruz; sanki hiç ölmeyecekmiþ gibi!

Eþya ve hâdiselere karþý, Üstad Necip Fazýl Kýsakürek’in ifâdesiyle “Ýtfaiyeci hýzýyla” deðil de, yine O’nun ifâdesiyle “Yangýnýn ne olduðu, itfaiyenin ne yaptýðý, ne olabileceði ve ne yapýlabileceði”ni bilecek þuura sahip olmanýn derdine düþmemiz gerekirken...

Dünya için biriktirdiðimiz ve bizi kabirde yalnýz býrakacak þeyler için telâþ çukurunda debeleniyoruz.

Biliyorum, bu yazdýklarým bazýlarý için çok ‘banal’ kaçacak. Bombalar patlarken, insanlar ölürken cenaze imamý gibi vaaz vermek de nereden çýktý! Oysaki enerji hatlarý, petrol, döviz, nükleer anlaþmalar üzerinden bir yazý ne kadar da fiyakalý olurdu. Birkaç Ýngilizce terim de ekledim mi, ortaya “aman sabahlar olmasýn” dedirtecek bir yazý yazmýþ olabilirdim. Amma velâkin olmadý, olmuyor. Çünkü bir Müslüman olarak inandýðým bir hakikat var. Ancak bu hakikate nispetle enerji hatlarýný, petrolü, dövizi, nükleer anlaþmalarý, saldýrýlarý deðerlendirebilirim...

Biz bir þeyi kaybettik...

Lütfen telâþ yapmayýn baylar bayanlar, neyi kaybettiðimizi açýklýyorum:

Allah rýzasý için yaþama inancýmýzý kaybettik!

Þimdi telâþa kapýlabiliriz!..

Bu satýrý yazan olarak bende de, bu satýrý okuyan sizde de hiçbir telâþ belirtisi yok deðil mi!

Ama yanýmýzda mantar tabancasý patlasaydý...

Kalplerimizdeki hastalýk belli...

Telâþýn sebebi de...

Sükûnet içinde eþya ve hâdiseleri deðerlendirmek varken, tribünlere oynamanýn getirdiði hazza kurban olduk. Yaptýðýmýz iþlerin kýymet ölçüsü, O’nun rýzasýna uygun olup olmama deðil de, internette kaç beðeni aldý, kaç kere paylaþýldý, televizyonda ne kadar konuþuldu oldu. Kalbimizi takviye edeceðimize, nefsimizi takviye ettik...

Þâzeliyye tarikatýnýn büyüklerinden Ýbn Ataullah el-Ýskenderî Hazretleri “Gelin Tâcý” adlý eserinde, “Bayram, ancak daðýnýk iþlerini toparlayan kimse içindir” buyuruyor.

Telâþýn bir anlamýnýn da “daðýlarak yok olmak” olduðuna göre, Ýskenderî Hazretleri’nin sözünden mülhem, “Kurtuluþ, ancak telâþ yapmayan kalpliler içindir” diyebiliriz.

Düþmaný altetmek mi, inanýn çok kolay, ama önce þu daðýnýklýðý toplayalým!..