Tam acaba bu sefer terör biter mi, kan durur mu derken, PKK yine saldýrdý.
Ve Daðlýca’da sekiz þehit daha
verdi Türkiye.
Sekiz gencecik beden topraða düþtü. Anneleri, babalarý, kardeþleri, sevenleri yýkýldý.
Allah hepsine rahmet eylesin. Ve bütün acýlý ailelere sabýr ve metanet versin.
Peki ama ne için hayata veda etti bu canlar?
Kürtçe seçmeli ders yetmiyor da, ille de Kürtçe müfredat gerekiyor diye mi?
Öcalan Ýmralý’da deðil de bir evde otursun diye mi?
Türkiye’de bunca reform yapýldýðý, eðer siyasi ortam zehirlenmezse daha da yapýlacaðý ortada iken, neden hala kan akýtmaya devam ediyor PKK?
Kürt milliyetçiliðinin sembol ismi Leyla Zana bile silahlara veda çaðrýsý yaparken, biz neden hala PKK saldýrýsý haberleriyle uyanýyoruz?
Etnik milliyetçilik virüsü
Üstteki soruyu “açýlým açýlým dediniz böyle oldu, siz þýmarttýnýz terörü” diye cevaplayan ulusalcýlar ve MHP’liler yanýlýyor.
Çünkü terörün beteri, Kürtçüler “þýmartýlmadýðý”, aksine üzerlerinden silindir gibi geçildiði dönemlerde, yani 80’ler ve 90’larda da vardý.
Öte yandan, kültürel açýlýmlarý deðil ama “Oslo süreci”ni ihanet sayan (ve bu yüzden de MÝT baþkanýnýn yargýlanmasýný isteyen) kimi þahin muhafazakarlar da yanýlýyor. Onlarýn istediði “polisiye çözüm” (“askeri çözüm”ün muadili) de bir süredir devrede çünkü; ama belli ki terörü ortadan kaldýrmaya yetmiyor.
Peki ya “liberaller”? Çözümü açýlým, reform ve müzakerelerde görenler?
Açýkçasý ben en çok bu ekole yakýným. Ama gerçeklerin bu liberal vizyonun kimi safiyane seslerinde ifade edildiðinden daha karmaþýk olduðunun da farkýndayým.
Çünkü PKK’yý motive eden en büyük güç, etnik milliyetçilik. Ve bu, akla ve mantýða oturan rasyonel bir fikir deðil ki, hak ve özgürlük reformlarýyla kesin tatmin edilebilsin.
Mesela, nedense gündemimizde deðil ama, etnik milliyetçilik þu ara Britanya’yý bile parçalama yolunda: Kuzey’deki Ýskoçya, Ýngiltere ve Galler’den ayrýlýp baðýmsýz ülke olma planlarý yapýyor!
Niye? Britanya’da demokrasi, hak ve özgürlük mü yok?
Hayýr, olur mu, âlâsý var...
Peki Ýskoçlar “kültürel soykýrým”a mý maruz?
Ýlgisi yok: Ýskoçya her türlü kültürel ve siyasi hakka sahip bir “otonom bölge” zaten.
Ama o bile kesmiyor; etnik milliyetçilik her aþamada daha fazlasýný istiyor.
Tabii orada bu iþler silahla yürümüyor. Yüzyýllara rastlanan bir demokrasi ve liberalizm geleneði var çünkü. Bize de lazým olduðu gibi.
Ama iþte bu etnik milliyetçilik öyle bir virüs ki, dünyanýn en iyi demokrasisini kursanýz bile tedavisi mümkün olmayabiliyor.
Ne yapmalý?
Ýþte bu belirsizlik sebebiyle Kürt sorununun geleceði konusunda kesin yargýlara sahip olanlarýn hepsi yanýlýyor.
Ýþin PKK boyutunu daha çetrefil hale getiren ise, her örgütte olduðu gibi burada da farklý fraksiyonlarýn, ýlýmlýlarýn ve þahinlerin olmasý.
Ülkede ne zaman bir “barýþ” havasý olsa PKK’lý bir grubun kanlý bir saldýrýyla bunu sabote etmesinin temel sebebi bu. (Bunu “dýþ güçler”le veya “derin devlet”le açýklamak da mümkün; ama bana örgüt-içi fay hatlarý daha açýklayýcý duruyor.)
Peki bu karmaþa karþýsýnda ne yapacaðýz?
Öncelikle açýlýmlar ve reformlar kesinlikle sürmeli. Bunlarý durdurmak sadece PKK’yý güçlendirir. Kaldý ki zaten demokrasinin gereðidirler.
Saldýrýlara karþý misillemeler ve diðer güvenlik tedbirleri de sürmeli. Ama KCK davasýnda olduðu gibi önüne geleni tutuklayarak deðil.
Ve en önemlisi “ýlýmlý Kürtçüler”, kan dökenlere karþý konuþmalý. Selahattin Demirtaþ’ýn “PKK her türlü silahlý faaliyetlerine son versin” demesi hiç yoktan iyidir, ama yetmez. BDP liderliði, Zana’nýn gösterdiði cesareti göstermeli, silahlý mücadele devrinin bittiðini duyurmalý.