Daðlýca’yý nasýl okumalý?

Son Daðlýca baskýný örneðinde olduðu gibi artýk hepimiz acý tecrübelerle ezberledik, ne zaman barýþa bir adým daha yaklaþýlsa provokatif eylemler anýnda sahneye konuyor. Böyle bir atmosferde barýþ dili yerini þiddet diline terk ediyor.

Provokasyonun yüksek oranlý isabetinde, toplumsal yapýmýmýzýn kýrýlgan dokusu kadar terör örgütünün uluslar arasý boyutu önemli etkendir.

Kabul etmek gerekir, Uludere, Reþadiye ve Ýskenderun gibi Daðlýca baskýný da çok uluslu bir ortak yapým gibi gözüküyor.

PKK’nýn artýk Türkiye’nin bir iç sorunu olmaktan çýkýp uluslararasý boyut kazandýðýný görmezlikten gelip sadece iç dinamiklerin istikametini deðiþtirerek umut üretmek, fanteziden ibarettir.

ABD’nin Irak’tan çekildiði, Suriye’deki iç çatýþmanýn sürdüðü ve Ýran kavgasýnýn kýzýþtýðý ortamda kartlar yeniden karýlýrken, PKK, Türkiye üzerine hesabý olan tüm odaklar için deðerli bir enstrümandýr.

Türkiye de eskisi gibi resesif bir ülke deðil, “oyun kurucu” karakterdedir. Bölge ülkeleri üzerinde giderek artan nüfuzu ve güçlü ekonomisi var.

Suriye’de iç savaþýn sonlandýrýlmasý ve Irak’taki yeni siyasi yapýlanmalar baþta olmak üzere yeni Ortadoðu denkleminde Türkiye’yi dýþlamanýn zorluðu, dost/düþman tüm ülkelerce iyi bilinmektedir.

Diðer taraftan batýlý toplumlarda hýzla geliþen insan haklarý, hak ve özgürlük mücadelelerinde “silah” geçer akça olmaktan çýkmaya baþlamýþtýr. Bu etkileþimde PKK’nýn argümanlarýný tek tek elinden alan Türkiye’nin yoðun diplomatik çabalarýnýn etkisi büyüktür.

Zana’dan stratejik hamle

Uluslararasý konjonktür Türkiye lehine geliþirken, PKK’nýn kurucu kadrolarý silahlý mücadelede yolun sonuna geldiðinin farkýnda.

Bugün Leyla Zana’nýn sürpriz çýkýþý, Murat Karayýlan’ýn Gazeteci Avni Özgürel’e yaptýðý açýklamalarýn kodlarýný iyi okursanýz, Kürt meselesi ve PKK eksenindeki geliþmelerin seyrine dair önemli ipuçlarý bulursunuz.

Bunlar tesadüfi deðildir. Üç günde hidayete erdiklerini herhalde kimse düþünmüyordur.

“Kürt meselesini sadece Baþbakan Erdoðan çözer” diyen Leyla Zana’nýn son 1 yýl içinde yaptýðý açýklamalar ve giriþimler hala hafýzalarýmýzda canlýdýr.

Zana, geçen yýl Silvan gibi çok þehit verdiðimiz PKK’nýn saldýrýlarýndan sonra baþlayan hava harekatýnýn durdurulmasý için ABD Baþkaný, NATO ve BM Genel Sekreterleri, Avrupa Parlamentosu ve Avrupa Konseyi Baþkanlarýna mektup yazarak Türkiye’deki siyasi yönetimi “modern diktatörlük” olarak tanýmlamýþtý.

28 Aralýk 2011 günü Ýngilizce yayýn yapan Kürt Rudow internet sitesine konuþan Zana þöyle demiþti: “Ýþin baþýnda özerklik istediðimiz doðrudur. Ama bugün Türkiye’de Kürtler özerkliðin yetersiz olduðunu düþünüyor. Bana kalýrsa Kürtler kendi kaderlerini tayin etmelidir.”

Görüldüðü gibi 6 ay önce Zana, “Kürt Devleti” tezinden yanaydý.

O açýklamanýn üzerinden çok geçmeden Zana, 9 Ocak 2012 günü Frankfurt’taki açýklamasýnda “Artýk silahlý mücadele bir noktaya geldi. Ben silahlarýn býrakýlmasýný asla tartýþmýyorum. O Kürtlerin sigortasýdýr. Bu sorun var olduðu sürece o silahlar Kürtlerin sigortasýdýr” dedi.

Daha bu yýl içinde Kürt Devleti kurulmasýný öneren, silahlý mücadeleyi meþrulaþtýran açýklamanýn sahibi, ne oldu da deðiþti? Diyor ki: “PKK soruna bakýþýný deðiþtirsin.”

Süreci iyi okuyan Zana, akýllý ve zamanýnda bir hamleyle inisiyatif üstlendi. BDP ise Zana’yý anlamakta zorlandý.

Daðlýca baskýnýndan sonra Selahattin Demirtaþ’ýn PKK’ya yönelik silahlarýn susturulmasý çaðrýsý, Zana’dan sonra geliþmeleri farklý bir perspektiften yorumlamaya baþladýklarýný gösteriyor.

Bu da önemli iþaret...

Barýþa sabotaj

Murat Karayýlan’ýn Avni Özgürel’e yaptýðý açýklamalar da bu perspektiften okunmalý. Geçen yýl ki Silvan saldýrýsýný “gerillalarýn baþarýsý” olarak yorumlarken, Özgürel’e “insiyatifleri dýþýndaki eylem” olarak tanýmlýyor.

Oslo sürecine özel bir anlam yükleyen Karayýlan, hükümetin Kürt meselesini çözebileceðine olan umudunu dile getiriyor.

Zana gibi Karayýlan’ýn da geçmiþi unutup ayný frekanstan konuþmaya baþlamasý, çözüm iradesinin ulaþtýðý boyutu göstermesi bakýmýndan dikkat çekicidir.

Daðlýca baskýnýnýn PKK ve BDP’deki bu barýþa doðru evrilmeye tepki olarak gerçekleþtirildiðini söylemek ileri bir yorum olmaz.

Daha doðrusu, PKK içindeki savaþ taraftarlarýnýn bu eylemle hedefledikleri sonuçlardan biri, barýþ sürecinin akamete uðratýlmasýdýr. Zana ve Karayýlan’a, onun gibi düþünenlere bir cevaptýr.

Kan emicileri sahaya süren yabancý odaklarýn temel gayesi ise týrmanan terörle Türkiye’nin bölgesel gücünü törpüleyerek hipnotize etmek, rotasýný belirlemektir.

Ýnadýna kardeþlik

PKK’nýn þu anda en aktif destekçisi ülkeler arasýnda Ýsrail, Ýran ve Suriye var. Bunlara baþka ülke isimleri eklenebilir.

Yine bu ülkelerle sýký temasý bulunan Fehman Hüseyin gibi Suriyeli PKK yöneticileri çatýþmadan yana.

Devlet içindeki uzantýlarý da yabana atýlmasýn.

Dolayýsýyla Kürt meselesinin çözümü konusunda mesafe kat ettikçe terörün azacaðýný söylemek kehanet olmaz.

Kimse kaygýlanmasýn, Türkiye doðru yolda. Hem içeride hem dýþarýda yoðun bir mücadele veriliyor, reformlara seçmeli Kürtçe dersi gibi yeni halkalar ekleniyor.

Akl-ý selime ihtiyacýmýz var. Bizi bataklýða çekmek isteyenlerin tuzaðýna düþmemeliyiz. Vatandaþýn can güvenliðini tesis ederken reformlardan, kardeþlik projelerinden asla vazgeçmemeliyiz.

Kanýn kanla yýkanmadýðý bilinciyle bu iradeyi gösterdikçe vampirler kudurdukça kuduracaktýr.

Vampirler tabutta hayat

bulur, güneþi görünce yok olurlar.