Artýk öyle bir yola girdik ki, atýlan her yanlýþ adým, daha doðrusu geriye dönük her savrulma bize çok aðýr bedeller olarak dönüyor. Sanýyorum bunun þu günlerde en somut ve anlaþýlýr örneði futbol. Milli takýmýn 2014 Dünya Kupasý yolculuðunun baþýnda düþtüðü durum ortada. Milli takýmdaki oyunculara, teknik ekibe bakýyorsunuz, yetenek, mesleki birikim olarak belki de son yýllarda, Türkiye’nin yetiþtirdiði en iyi ekiplerden birisi. Zaten, futboldan anlasýn anlamasýn hiç kimse bu baþarýsýz sonuçlarý Abdullah Avcý’ya ya da futbolcularýn yeteneðine doðrudan baðlamýyor. Bugün futbolun endüstriyel yaný ortada. Yani banka sistemi ne kadar ekonomi ise, futbol da en az o kadar ekonomi. Peki, biz, 28 Þubat yaðmasý ile iyice ortaya çýkan, 2001 krizi ile de milyarlarca dolar zararla çöken devletle iç içe geçmiþ, devleti yaðmalamak üzere kurgulanmýþ finansal sistemde yaptýðýmýz düzenlemeleri futbolda yapabildik mi? Hayýr, dernek statüsündeki devasa futbol kulüpleri halka açýk anonim þirketlerle içice. Bakýn milli takýmýn aldýðý sonuçlarla, Fenerbahçe’nin þike davasýnda düþtüðü durum, Galatasaray’ýn borsa skandalýnda düþtüðü durum ve nihayet Beþiktaþ’ýn borçlarý nedeniyle Avrupa kupalarýndan men edilmesi ile ortaya çýkan durum arasýndaki iliþkiyi kuramazsanýz, bugün Türkiye’de futbolu bu yaðma düzeninden kurtaramazsýnýz.
2001 krizi Türkiye için çok ciddi bir uyarýydý. Bu kriz bize yýllardýr nasýl soyulduðumuzu anlattý. 2001 krizine giden yolun taþlarý 1997’de 28 Þubat’ta döþenmeye baþlanmýþtý.
Erbakan ve ekibinin o zaman attýðý üç önemli adým vardý. Birincisi kamunun borçlanma gereðini ve bunun sonucu faizleri aþaðýya çekmek için önemli adýmlar atmaya çalýþtýlar. Havuz sistemini geliþtirdiler. Bu sistemde, KÝT’lerin mevduatlarý özel bankalar yerine bir kamu bankasýnda toplanýyor ve ihtiyacý olar KÝT buradan fonlanýyordu. Daha önce devlet mesela yüzde 5 ile özel bankalara yatýrdýðý parasýný yüzde 35-40 ile kullanýyordu. Soygunu görüyor musunuz? Öte yandan döviz tevdiat hesaplarýnýn yurt içinde deðerlendirilmesini saðladýlar. Benim de hocam olan o zamanýn ekonomi bakaný Prof. Dr. Sabri Tekir bu soygunu þöyle anlatýyor: ‘ Türkiye 500 milyon dolarlýk bir krediyi IMF’den rica minnet alabiliyordu. IMF de bunu vermek için þart üstüne þart koþuyordu. Böyle bir ortamda 19 milyar dolarý bulan DTH yurtdýþý bankalarda veya bankalarýmýzýn kurduðu yurt dýþý þube/ortak bankalarda tutuluyordu. Bu hesaplara tahakkuk ettirilen faiz oraný, depo hesabý olarak tutulduðundan, yüzde 0,5 ile yüzde 1 arasýnda deðiþiyordu. Yani, yok denecek derecede bir faiz geliri saðlýyordu. Söz konusu bankalar da bunlarý kâðýt üzerinde Türkiye’ye transfer ediyor ve Hazine borçlanmasýnda kullanýyordu. Kýsa bir süre içinde Hazine bonolarý ikincil piyasada satýlmak suretiyle bu fonlar tekrar yurtdýþýna çýkarýlýyordu. Bütün bunlar kâðýt üzerinde gerçekleþtiriliyor ve bu iþlemlerden yüz milyonlarca dolarlýk kazanç saðlanýyordu. Döviz sýkýntýsý ile kývranan bir ülkenin ne yazýk ki bu miktardaki parasý dýþarýda tutuluyor ve bu da bir kredibilite konusu olarak takdim ediliyordu. Aslýna bakýlýrsa gözlerden uzak iþleyen tam bir saadet zinciriydi.’ (Aksiyon Dergisi; sayý;932) Bunlar dýþýnda o dönemde Türkiye, ortaya çýkmaya baþlayan Asya kalkýnmasýna yüzünü dönüyor ve D-8 gibi yapýlanmalarla, bugünlerde belirginleþen Asya aðýrlýklý yeni güç dengesini hesaba katýyordu. Bu adýmlar, yine bugün ortaya çýkan yeni bir sermaye sýnýfýnýn da yolunu açacaktý. Bu, TÜSÝAD dýþýndaki geleneksel sermayeden ayrý, devlet yaðmasýna dayanmayan yeni bir dinamikti. Ýþte 28 Þubat bu dinamiðin yolunu kesti. Ama bunun bedeli çok aðýr oldu.
28 Þubat: Kemalizmin zirvesi ve konsolidasyonu
Þuna inanýn, 28 Þubat çok kapsamlý bir süreçtir ve hala tasfiye edilmemiþtir. Bütün darbeler sürecinin finali ve özetidir. 1924 Anayasasý’ndan 82 Anayasasý’na kadar olan bütün sürecin tüm aktörleri burada yer almýþtýr. Bunun için medya 28 Þubat’ta merkezdedir. Sistemin saðý ve solu buradadýr. Çünkü ideolojik bütünlük saðlanmýþtýr. Bu ideolojinin özü de bugün bitmekte olan seküler faþist ulus-devlet kuruluþuna dayanmaktadýr.
Futbol çok somut bir örnek, 28 Þubat’ta final yapan bu ideoloji ve sistem artýklarý, geriye doðru atýlan her adýmda, bir soygun ve baþarýsýzlýk hikâyesi olarak ortaya çýkýyor iþte. Türkiye, bu kriz sonrasý yeni Asya kalkýnmasýnýn merkezlerinden birisi olacaksa bu sürecin tüm aktörlerini tamamen tasfiye etmeden bunu baþaramayacaktýr. Bunun için, eski düzenin bu ideolojiyi yayýcý sahtekâr yazýcýlarýndan da uzak duralým.