Dalkavukluk mu dedin Cengiz Çandar?

Başkasının topuna giriyorum... Ayıp mı ediyorum?

Bence değil... Konu mühim ve muaccel...

“Başkasının topu” diye geçiştirmemeli, bu kafayı teşhir etmeli. Ki, tarihin kayıt defterine geçsin, insan içine çıkamasın...

Etyen Mahçupyan’ın “Halk İhtilali” başlıklı yazısına, Radikal’deki bir arkadaştan cevap geldi.

“Cevap” dediysem, ortada “fikri müsademe” aramayın.

Pis ve çirkin bir ağızla konuşuyor arkadaş... Ve küfrediyor.

Efendim mükemmel İsveççe konuşan Şahin Alpay diyesi imiş ki...

Hayır, elbette Şahin Alpay’ın ne dediğini aktaracak değilim. Nihayetinde bir gazete muharririnden söz ediyoruz. Nevrotik ve hulyalı hallerine bakarak, Wittgenstein muamelesi çekecek halimiz yok adama. .

Evet, Radikal’deki arkadaş, Şahin Alpay’ın laflarını aktarıyor... Birtakım Avrupalı parlamenterlerle görüşmüş, onların sözlerini paylaşıyor... Swoboda’dan alıntı yapıyor filan... Yani, Avrupa’dan toplayıp getirdiği adamlarla, “Halk İhtilali” diyen Etyen Mahçupyan’ı dövüyor.

Bir alıntı yapıp, öyle devam edelim isterseniz...

Şunları yazıyor Radikal yazarı: “AKP’yi dalkavukluk ruhuyla halk ihtilali diye palavracı bir dille tanımlayarak, Türkiye’yi bir muhaberat devletine sürükleyecek özellikler taşıyan MİT yasa tasarısından demokratik sonuçlar çıkartacak kadar kendinden geçerek ve Anayasa Mahkemesi’nin HSYK Kanunu’nun bazı maddelerini iptali karşısında sessizliğe bürünerek demokrat camiada barınamazsınız. Avrupa’da yatacağınız yeriniz olmaz. / Ne olur? / Ortadoğu’nun sürekli kişilik sorunları ile boğuşan ortanca çocuğu muamelesi görürsünüz. Yani ‘AKP trolü’ olabilirsiniz ama demokrat olamazsınız.”

Bu çirkin (ve bozuk ifadeli) yazının müellifi, kim olabilir?

Elbette Cengiz Çandar...

Bugüne kadar okuduğum en seviyesiz, en vicdansız, en çirkin sataşma yazısı. Kuru “sataşma” da olsa, bir seviye, bir incelik, bir nezahet aranır. Çandar’da hiçbiri yok.

Demokrat camiada hatırı sayılır bir yere sahipmiş gibi, kendisi gibi düşünmeyenlere kapıyı gösteriyor: “Burada barınamazsınız. Avrupa’da yatacak yeriniz olmaz.” (Aman barınmayalım. Avrupa’nız sizin olsun. Şahin Alpay’larınızla, Swoboda’larınızla bin yaşayın...)

Hani “mahalle baskısı” diyorlardı... Nasıl tezahür ediyor “mahalle baskısı” dedikleri şey? Nasıl tecessüm ediyor kişilerde?

Değerli Çandar’ımız, bir dönem birlikte siyaset yaptıkları ve hep bir “hatır”dan bakan arkadaşı Etyen Mahçupyan hakkında şu küfürleri sıralıyor: “Dalkavuk, palavracı, kişilik sorunlarıyla boğuşan ortanca çocuk, AKP trolü...”

Çandar’ımız, “Türkiye’yi bir muhaberat devletine sürükleyecek özellikler taşıyan MİT yasa tasarısı” diyor ama fiilen bir muhaberat devleti kurmuş Cemaat’e tek laf etmiyor...

Bunca kişiyi kim dinledi?

Devletin kriptolu hatlarını kim çözdü?

Şantaj ve tehdit kasetlerini hangi “mutemet el” dolaşıma sürdü?

Ortalığı kokutan bunca çirkinlik hangi hoşgörülü camianın eseri?

Bunlarla bir problemi yok Çandar’ımızın... Öyle ya, “en iyi parlamento diktasını, en kötü paralel yapıya” tercih ediyordu... Mülaane ve mübahalenin siyaset yordamına dönüştürülmesinden rahatsızlık duymuyordu.

Dalkavukluğa gelince...

Bu uzun girizgâh, “dalkavukluk” bahsine gelmek içindi zaten...

Çandar, basit bir “hak teslimini” dalkavukluk olarak değerlendiriyor ama bu nitelemeyi kullanacak en son kişinin kendisi olduğunu bilmiyor...

Sırasıyla Wolfovitz’leri, Edelman’ları, Levy’leri, İsrail destekli karanlık odaları dolaşacaksın, “iktidara gelmeyi ve iktidarda kalmayı sadece Türkiye’deki sandık zannetmeyin” diye Wolfowitz ağzıyla tehditler savuracaksın ve “Washington vesayeti” adına racon keseceksin, sonra buralara gelip içinde “dalkavuk” geçen çirkin ve seviyesiz cümleler kuracaksın.

Hadi ordan!