Danıştay’ı ‘like’ ettik

Kronik başörtüsü düşmanı Türkiye Barolar Birliği (baronlar diye de okuyabilirsiniz) Sabih Kanadoğlu ve gillerinin aksine içimde kelebeklerin uçuştuğu bir bahar mutluluğu coşkusu ve sevinci yaşadığımı söylemeliyim.

Nihayet Danıştay temel hak ve özgürlükleri koruma görevini yerine getiren bir yargı organı gibi davrandı ve bir hakkın ihlalinin önündeki engelin kaldırılması için bir adım attı. 

Danıştay deyince bu ülkede1970’li yıllardan bu yana gerek yüksek öğretimde gerekse kamu kurum ve kuruluşlarında “başörtüsü”nün anayasal ilkelerle ve kurallarla bağdaşmadığını savunan, aldığı kararlarla asıl başörtüsü yasağını hukuka uygun bulan bir yüksek yargı makamı gelirdi akıllara.

Danıştay deyince akıllara hukuku ayaklar altında çiğneyerek deyim yerindeyse hukuka, demokrasiye uysa da uymasa da tüm kanunsuzluklarını da bir mevzuata uydurarak “temel hak ve özgürlükleri kısıtlayan” utanç verici kararları gelirdi...

***

Misal Danıştay’ın 1970’li yıllardan bu yana “Duruşmalara, laiklik ilkesi ve meslek gerekçelerine aykırı olarak TÜRBANLA giren bir avukatın x Barosu’ndan kaydının silinmesinde hukuka aykırılık yoktur” kararı “emsal” kabul edilerek, anayasada yeri olmayan ancak mahkeme kararı baz alınarak kaç bin kadının hayatı karartıp hayallerini kurduğu mesleklerini yapamadan yaşlanmalarına sebep olmuştur.

Üniversitelerden kamu kurumlarına kadar “başörtüsü”nü “laiklik ilkesine” aykırı bulan ve bu doğrultuda aldığı kararlarla engizisyon mahkemesine rahmet okutuyordu Danıştay...

Özellikle 1984 yılından bu yana Danıştay verdiği tüm kararlarında Anayasa’da ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde yer alan “temel hak ve özgürleri” yok saydığı, hatta zaman zaman daha da ileri gidip başörtülü bir öğretmenin sokakta dahi öğrencilere ‘kötü örnek’ olabileceğine karar verip ‘başörtüsü yasağını sokağa taşıyacak” faşizan kararlara imza attı.

Danıştay 40 yıl önce “başörtüsüyle avukatlık yapamaz” kararıyla ilk kimi ‘mahkeme salonlarından görünmez” kılındı bilmiyorum ancak 40 yıl sonra Danıştay “özgürlükleri baz” alarak verdiği kararla Türkiye’de avukat Şule Dağlı hakimin tutanağıyla “müdahil vekil olarak başörtülü” olarak görüldü.

Hakim ‘henüz konudan haberdar olmadığını ve karara ilişkin yazı gelmediği’ için duruşma tutanağına kayıt geçmiş!

Türkiye Barolar Birliği, birliklerinin 20. maddesine düzenledikleri “avukatlar ve stajyerleri mesleğe yaraşır bir kılık kıyafetle başları açık olarak mahkemede görev yaparlar” ibaresini yok sayan Danıştay’a çok kızmışlar ve acayip rahatsız olmuşlar hatta “Danıştay’ın bu kararını ciddiye” almayacaklarını beyan etmişler...

Belki “bu ülkeden gideriz sizi de barosuz bırakırız” diye tehdit bile savurabilirler!

Türkiye’de güzel şeyler ağır aksak da olsa “yetmese de” olmaya devam ediyor.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik önce Söz Bitmeden’de (gerçi kem küm ederek ve siyasi edebiyat yapıp sözü kırk yerden dolandırdı) “Kamu Personelinin Kılık Kıyafetini Düzenleyen yönetmeliğini demokrasiyle özgürlüklerle bağdaşmadığını dolayısıyla toplumsal ihtiyaçlara cevap vermediğini” hatta “saç sakal traşını dahi tarif eden bu yönetmeliğin bir komedi olduğunu” dillendirmişti...

Dün de Abant’ta düzenlenen toplantıda 657 sayılı kanunla ilgili olarak “Bu yasanın yama kaldırmayacak kadar yıprandığını ve hepten değiştirilmesi gerektiğini” bir kez daha deklare etmiş. Artık vatandaşının neredeyse giyeceği kıyafet markasına kadar belirleyecek despotik bir yaklaşımın ürünü olan bu yönetmeliğinin de hukuku ayaklar altına alarak yönetmeliğe göre kararlar veren hukuk sisteminin de değişmesi ve toplumsal talepleri görmesi gerekiyor.

Danıştay geçmişinde toplum vicdanını yaralayan insanlık onurunu inciten kararlar vermiş olabilir. Hiçbir şey için vakit geçmiş değil. Toplumsal mutabakat için ve toplumla barışması için iyi niyetle ve demokrasiyle özgürlüklerle bağdaşan kararlar almaya devam etmeli.

Aldığı kararları TBB beğenmese de toplumun çoğunluğu olarak bizler LIKE ettik.

Şurası bir gerçek ki sistem içine yerleştirilmiş mayınlar var birini temizlesen birisi çıkıyor söz gelip yine Anayasa’nın değişmesine dayanıyor. Temel hak ve özgürlükleri daha net bir şekil de anlamak istemeyenlerin hatta aptalların dahi anlayabileceği açıklıkta yasal güvence altına almak gerekiyor.