‘Dâraðacý'ný korkuluk olarak kullanan sefil ruhlar..

27 Mayýs 1960 Askerî Darbe Zorbalýðý'ndan sonra, o dönemin matbuat ve edebiyat dünyasýnda önde gelen nice kalem erbabý, koro halinde 'idâm' diye tutturmuþlardý. Edebiyat dünyasýnýn ünlü ismi Ahmed Hamdi Tanpýnar bile, ilerlemiþ yaþýna raðmen, hýnç ve hýþmýný frenleyemeyip, Adnan Menderes için, 'Onu bir defa deðil, tekrar tekrar 100 defa asmalý..' diye dâraðacý âþýklýðýnda rakib tanýmýyordu.

Baþka kalemler de, 'Evet, onlar idâm edilmeliler ki, gelecekte baþka siyasetçiler kemalizme aykýrý iþlere tevessül edemesinler..' diyorlar ve bu sözler, askerî darbe ile devrilen 10 yýllýk iktidar partisi kadrolarýnýn ve tarafdarlarýnýn en alçakça yalanlar ve hattâ hakaretlerle sindirildiði bir ortamda bütün sosyal atmosferi daha bir zehirliyordu. Ki, nüfusun yarýdan çok fazlasýný teþkil eden büyük halk kesimlerinin kendilerine karþý olduklarýný darbeciler bilmiyor deðillerdi. Onun için de -bugünlerde 100 milyar dolarý aþan rakamlar etrafýnda yükseltilen propagandalarda olduðu gibi- Adnan Menderes'in 12 uçak dolusu, tonlarca altýný yurt dýþýna kaçýrdýðý manþetlere çekiliyordu.

Darbenin hemen ertesinde, 28 Mayýs 1960 sabahý ise, Bülent Ecevit, 'Türkiye'yi karanlýktan kurtaran Ordu'yu alkýþlýyordu, 'Ulus' gazetesindeki makalesinde..

Bugün, 'partilerinin ilk liderlerinin çizgisinden saptýðý' endiþesine kapýlanlarý yatýþtýrmak için, 'Onlarýn çizgisinden bir milim bile sapmadýk.. Siyasetin gereklerine göre hareket ediyoruz..' diyen ve Ecevit'e baðlýlýðýný da sýk sýk vurgulayanlarýn kimler olduðu açýk deðil mi?

Adnan Menderes'in idâm edileceði, havaya çöken kurþun aðýrlýðýndan da anlaþýlýyordu. Adnan Menderes'in refikasý Berrin Haným, o zamanlar 15 yaþýnda olan oðlu Aydýn'ýn ýsrarýna dayanamayýp, Ýsmet Paþa'dan yardým istemeye gitmiþti, oðluyla birlikte..

Gazeteciler görüþme sonunu, Ýsmet Ýnönü'den sorduklarýnda, 'Dertli hanýmdýr, dinledim..' demekle yetinmiþti.

Halbuki, darbecileri asýl oynatanýn Ýsmet Paþa olduðu açýk idi ve o, o idâma karþý çýksaydý; ihtilâlciler, kesinlikle ona karþý çýkamazlardý.

Ýnönü'nün ise, kendisini, geleceðin tarihçisine mâzur gösterecek bir belge mahiyetinde, darbenin lideri General Gürsel'e, 'idâmlar yapýlmasa daha iyi olur..' kabilinden bir mektub yazdýðý, o idâm'dan birkaç sene sonra açýklanacaktý.. Hani, savaþta yenilen komutanýn, bir taraftan kaçýþ hazýrlýklarý yaparken, bir taraftan da, yazýcýsýna son notlarýný, 'Kahraman askerlerim, þuradan saldýrýn, buradan saldýrýn.. Aferin sizlere..' diye emir yazdýrmasý üzerine; 'yazýcý'sýnýn, 'Komutaným, nerede o askerlerimiz, hepsi kaçtý..' deyiþi karþýsýnda, 'Yaz oðlum, bu, geleceðin tarihçine belge..'deyiþi gibi bir durum..

KK'nýn Grup Baþk. Vekili olan engin ufuklu, çok aydýn birisi, bir tv. kanalýnda 20-21 Nisan gecesi, 'Menderes de bir dönem bu dinci odaklara pek yüz vermiþti, taviz vermiþti. Ve onlar o kadar ileri gitmiþlerdi ki, Menderes'ten aldýklarý güç ve yüzle..

Menderes sonra ne yapmak zorunda kaldý? Atatürk'ü Koruma Kanunu'nu yapmak zorunda kaldý. Umarým Erdoðan'ýn da sonu benzemesin Menderes'e." demiþ..

Evet, Ýttihad- Terakkî Cemiyeti/ partisi zihniyetinin devamý olan bu 'taife-i laicus', bir zorlukla karþýlaþýnca, çözüm olarak akýllarýna hemen idâm gelen, ve 'Ýhtimal ki bazý kelleler koparýlacaktýr!.' diyenlerin yolundan gitmektedirler, hâlen de..

Ama, o kiþi yakýn tarihi de çarpýtýyor. Çünkü, Adnan Menderes iktidara yeni gelmiþti, 14 Mayýs 1950 seçimleriyle ve 'hürriyet döneminin geldiði'ni sanan birileri, Ankara'da, Zafer Meydaný'ndaki bir heykel'e gün ortasýnda, elindeki balyozla saldýrýnca.. -Heykeline saldýrýlan kiþiyi- 'sevmenin bir ibâdet olduðunu' söylemesiyle meþhur Reisicumhur C.Bayar, Baþvekil Adnan Menderes'i derhal bir kanun çýkarmaya zorlamýþ ve o kanun 25 Temmuz 1951 tarihinde yayýnlanmýþtý, yani DP iktidarýnýn henüz birinci yýlýnda..

Erdoðan'a Adnan Menderes'in âkýbetini hatýrlatan, onu dâraðacý'yla korkutacaðýný sanan o sefil ruhlu kiþiye, 21 Nisan günü, Erdoðan, 'Biz bu yola kefenimizi giyerek çýktýk.. Biz þuna inanmýþýz: 'Her nefs ölümü tadacaktýr.'

Senin deðerlerinde öyle bir þey yoksa, onu bilmem. Ama, sen de tadacaksýn ölümü, onu da bil!.' diyordu.

Evet, ölümü inançlarýyla öldürmüþ olanlar, böyle derler.

'TÜRKÝYE, YEMEN SAVAÞI'NA MI GÝRMÝÞ?

Bir diðer konu..

Tahran'da yayýnlanan Kayhan gazetesinin dünkü (22 Nisan) tarihli sayýsýnda birinci sahifenin manþet üstü haberi þöyleydi: 'Türkiye, DAÝÞ'in yanýnda Yemen Savaþý'na girdi..'

!!!

Allah-Allah!!..

Haberimiz bile yok.. O gazetenin baþmakalesinde ise, 'Erdoðan'ýn, 'Osmanlý Ýmparatorluðu'nu ihya etmek rüyasý' gördüðüne ve düne kadar düþman olduklarý bilinen Türkiye ve Suûdi rejimi arasýnda, geçen hafta Kral Selman'la Erdoðan arasýnda bir tlf. görüþmesi yapýldýðýna deðiniliyor ve 'Erdoðan'ýn maceracý siyasetlerinden sonra þimdi de yenilerinin peþinde olduðu' suçlamasý yapýlýyor ve Türkiye'ye bir ihtar çekilerek, 'Yemen, ne Ermenistan'dýr, ne Libya ve hattâ ne Yunan ve Kýbrýs'týr!' deniliyor.

Ýran'ýn Yemen'i, (yani, destekledikleri Husî Ýsyancýlarý'ný) bu kadar büyük bir güç olarak göstermesinin sebebi nedir?'

Ama, asýl mühimi, Türkiye'den kimsenin haberi yokken; 'Türkiye'nin, Yemen'deki savaþa, DAÝÞ'in yanýnda resmen girdiði'ni nereden öðrenmiþler!!?