Selahaddin E. ÇAKIRGİL
Selahaddin E. ÇAKIRGİL
Tüm Yazıları

Darbe hıyanetini millet değil de, kökten darbeci olanlar kırmış meğer!!

Yüzlerce can kaybına ve büyük bir sosyal travmaya yol açan 15 Temmuz darbe hıyaneti sonrasında, nerede ve  hangi tarafta saf tutacaklarını kestirmekte zorlanan taife-i laicus’tan niceleri, 40 gün sonralarda kendilerine yeni bir meşguliyet alanı açmak ve belki kamuoyunda biraz daha gündemde kalabiliriz veya iddiamız Nasreddin Hoca’nın  ‘ya  tutarsa..’ diyerek  ‘göle yoğurt çalmak’  fıkrasındaki mantıkla,  acaib yorumlar dile getirmeye ve ‘darbeyi laiklerin, kemalistlerin kırdığı’nı iddia etmeye başladılar; halkımızı da kendileri gibi her şeyi hemen unutan  balık akıllı  sanarak..

***

Bu kapıyı önce A. Hakan  29 Temmuz günlü ve, ‘Bugün geldiğimiz noktada seni çok iyi anlıyorum. Ne büyükmüşsün hey Atatürk!’  diye, kemalist-laikliğe iman tazeler gibi yazısıyla açtı denilebilir.

Sonra,   E. Mahcupyan’ın , 23 Ağustos günlü yazısında,  Gülenci darbeyi başta AK Partililer olmak üzere halkın özverisi ve bilinci durdurdu.’  şeklindeki sözlerini, ‘Ancak laik kesimin sıradan insanları, medyası ve partisi direnişe sahip çıkmasaydı, ya ölenler öldükleriyle kalır ve iktidar çöker (....) idi..’  diye sürdürmesi, laiklere bu gibi iddialarda bulunma cür’etini de bahşetti.

Nitekim,  hemen o gün, NTV canlı yayınında Kılıçdaroğlu, ‘Darbenin gerçekleşmemesini, darbeye destek vermeyen atatürkçü subaylara borçlu olduğumuzu unutmamamız lazım. ‘  deyiverdi.

Bu iddia doğru idiyse, 340 kadar generali olan bir ordunun 195 generali başta olmak üzere, binlerce subay ve astsubayının da bizzat içinde bulunduğu belirlenerek ordudan tard edilmelerine yol açan  o büyük hıyanetin engellenmesinde o atatürkçü subaylar ve  bütünüyle laik kesimler nerelerde idiler sahi? İlk anda İstanbul’da Levent-Nişantaşı ve Kadıköy - Caddebostan taraflarında hangi sosyal kesimlerin tankların geçişine alkış tuttukları unutulmadı.

15 Temmuz gecesi, bıçağın kemiğe dayandığını hisseden halkımızın, ‘Yetti artık!’ dercesine sergilediği ve dünyayı da şaşırtan şecaatidir, o darbe hıyanetini söndüren..

***

Halkımızın, ‘ülkesinin ve halkının emrinde olmalı; halkına tahakküm eden bir  kurum değil..’  diyerek, tartışma dışı tutumaya çalıştığı ordunun,  geçmişteki nice kemalist darbeleri yaptığını unuttuğu  sanılmamalı..

***

-Bugünlerde tutuklu olan- Aslı Erdoğan’ın, sıcağı sıcağına tutup 22 Temmuz günü yayınladığı darbe notları da, o darbeyi kimin yaptığını ve kimin engellediğini güzel yansıtıyordu:  

‘15 Temmuz gecesi, Harbiye Orduevinin önü. Az ötede, radyoda, korkunç bir çatışma sürüyor saatlerdir, ambulanslar durmadan yaralı taşıyor, ölüler var. (...) Karşı kaldırımda hemen hemen iki yüz kişi, arada bir sloganlarla, tekbirlerle ayağa kalkıp harekete geçmeyi deniyor, ateş başlıyor,.(...) Giderek büyüyen, kenetlenen kitle, (...) Tesettürlü, bayraklı genç bir kadın, (...) ‘ ateş açtı askerler... Tam önümde biri yürüyordu, alnından vuruldu. (diyor) (...) Yaylım ateşinin yapışmışçasına bir arada tuttuğu ‘’sınıfsız, imtiyazsız, bütünüyle kaynaşmış’’ kitleye katılıyorum önce. (...)Mustafa Kemal’in askerleri Recep Tayyip’in neferlerine kaptırmış simgelerini.  ‘Bu vatan bizim, bu devlet bizim!’ deme sırası onlar
da... Kurşunlar yağdıkça topluluğun öfkesi artıyor, (...)’ 

***

Hakezâ, aylardan beri darbe rüyaları gören ve generallerin postallarını yalamaya hasret kaldığını yazılarında hissettiren M.Belge de,  “Tayyip Erdoğan darbe gecesi belirli bir kesimden kimsenin sokaklara dökülüp tankların önüne dikilmediğini söylüyor. (...)evet, büyük ölçüde doğru. (...) Tamam, sokağa çıkalım. Bunu ben de kendi aklımdan geçirmedim değil. Ama geçirdim ve orada durdum. “Ya Allah! Bismillah! Allahu Ekber!” sloganıyla sokağa çıkmış insanların arasında ne yerim olur?’  diyerek hiç değilse bu konuda dürüst davranmıştır.

***

Böyleyken.. Hâlâ, darbe hıyanetini laiklerin engellediği mavalını söyleyenler sadece kendilerini kandırabilirler; başkasını değil...