Darbe içimizden geliyor

Pentagon iltisaklı Rand’ın darbe senaryosu bir beklentiyi ifade ediyor.

Bu kirli bir kumpas.

Raporun ikinci bölümünde “Siyasal İslâm!” ve “Müslüman Kardeşler” söylemi üzerinden AK Parti liderine ve Hükümetine yönelik suçlamalar çok manidar.

Abdullah Gül’ün söyledikleri Rand’ın raporunda denilenlerin birebir aynısı.

CHP liderinin dedikleri de...

Gül’ün “Siyasal İslâm bitti!” söylemi üzerine oturan Erdoğan ve iktidarına yönelik eleştirileri, asıl darbenin içimizden geldiğinin bir işareti.

Muhafazakar kılıklı yeni bir vesayetçilik dönemi başlatılmak isteniyor.

Bunun için Rand’ın darbe söylentisi üzerinden oluşturmak istediği korku iklimi, Gül cenahına AK Parti’den taban devşirmeyi amaçlayan bir mahiyet içeriyor bir yönüyle.

“Erdoğan var olduğu sürece darbe her an kaçınılmazdır!” algısı üzerinden Gül gibiler için oluşturulmak istenen sosyolojk zemin AK Parti’yi içerden çözme amacına yaslanıyor.

O yüzden asıl içimize yönelik bu hamlenin ayırdında olmamız lazım.

Varsın korkaklar ve kaçkınlar kendilerine güvenli limanlar arasınlar.

Birilerini içimizde tutmak için taviz veren bir siyaset bizi tüketir.

Oraya-buraya gitmemeleri için makamlarla veya unvanlarla içimizde tuttuğumuz insanların yarın başımıza Gül gibiler gibi bela kesileceklerini bilmemiz gerek.

Yüreği olan kalsın.

Davasına ve liderine sadakatı olanlar kalsın.

Sadakatları koltuklarına ve sıfatlarına bağlı olanlar hareketimizi içerden çürütürler.

Bu tür insanların varlığı tersine çözülmeleri beraberinde getirir.

Asıl darbenin içimizden geldiğini görelim.

İçimize oynayacaklar.

İçimizi oymak için.

İçimizi sağlam ve güçlü tutmamız şart.

Unutmayalım Gül gibiler dün başımızdaydılar.

Yaşanmışlıklardan ders çıkartarak asıl içimizi sağlam tutmamız lazım.

Gücümüzü Gül gibileri içimizde tutmak için harcarsak veya o tıynette adamları makamlarla içimizde tutmak için tüketirsek vakti zamanı geldiğinde yeni Gül facialarıyla karşı karşıya geliriz.

İçimizden yeni darbeler yemek istemiyorsak 15 Temmuz darbe kalkışmasında yüreğini ve bedenini ortaya koyan sadık adamlara ihtiyacımız olduğunu unutmamalıyız.

Karşılıksız sevenleri...

Ölümüne sadık olanları...

Koltuk ve makam için değil davasının geleceği için kefen giymeye hazır olanları...

Yani yeni Ömer’leri, Ayşe’leri, Hatice’leri....

Majestelerinin siyasetini yürütenlerden, zoru gördüğünde kaçanlardan, tek kutsalı makam ve unvan olanlardan hayır gelmez.

Onların baştacı edildiğini gören sadıkları daha fazla gücendirmeden kendi içimizi bir an önce tahkim etmeliyiz diyorum.

Beka tehlikesi, ölümüne bir sadakatı ve mücadeleyi gerektirir, bilelim.

HAİN İTE ARKA ÇIKANLAR UTANSIN

Can Dündar isimli hain it İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı İrfan Fidan’ı hedef göstermiş...

O hain itin sözleri bizi ne incitir ne de üzer...

İrfan Fidan gibi yiğit bir Başsavcının da umurunda bile olmaz...

Çünkü o, kiminle ölümüne nasıl bir hukuk mücadelesi verdiğinin farkında olan biridir...

Hain itlerin tehdidinde korksaydı bu yola başını koymazdı...

O hain itin tehditleri İrfan Fidan gibi savcılarımız için birer şeref belgesidir...

İrfan Fidan’ın şahsında hepimize verilmek istenen mesajı aldık.

Ama o hain itler bilsinler ki korkmuyoruz.

15 Temmuz’da korkmadığımızı görmedilerse vakti geldiğinde tekrar kendilerine göstermesini biliriz...

O itler bilsinler ki hepimiz İrfan Fidan’ız...

Gerektiğinde gök kubbeyi başlarına indirmesini biliriz o korkak kaçkınların...

Bizi üzen Gül gibilerin o hain itlere hâlâ sahip çıkıyor olmalarıdır...

Bu utanç onlara yeter...

Hainlerin arkasında duranları kendimizden bilmeyiz, biline!