Cuma günü, Meclis Darbeleri Araþtýrma Komisyonu’nun misafiriydim. 28 Þubat Alt Komisyonu’na döneme dair tanýklýðýmý anlattým, milletvekilleri de sorularýný sordular.
Bir kez daha söyleyelim 28 Þubat araþtýrýlmasý en kolay darbe sürecidir çünkü hatýralarýnýn henüz çok tazedir. Planlayýcýlarý, iþbirlikçileri, uygulayýcýlarý ve elbette maðdurlarý hayattadýr ve de hayatýn içindedir. Dahasý, medya marifetiyle gerçekleþtirilen bir darbe olduðu için iliþkilerin birçoðu alenidir. Herþey, herkesin gözü önünde cereyan etmiþtir.
Batý Çalýþma Grubu nasýl çalýþýyordu?
Baþörtüsü yasaðý nasýl ve kimler tarafýndan uygulanýyordu?
Ýnsanlar medya aracýlýðýyla nasýl itibarsýzlaþtýrýlýyordu?
Siyasi Partiler nasýl kapatýlýyor ve liderlerine nasýl siyasi yasak getiriliyordu?
Hükümetler nasýl yýkýlýp, nasýl kuruluyordu?
Devlet memurlarý hangi yöntemlerle iþten uzaklaþtýrýlýyordu?
Sermaye nasýl el deðiþtiriyordu? Vs.
Sýradan insanlarýn bile bütün bu sorular karþýsýnda yabana atýlmayacak fikirleri vardýr. Zira herkes, o karanlýk günlere tanýklýk etti; ya maðdur oldu, ya etkilendi, ya kahrederek izledi ya da zevkle, mutlulukla o sürecin ortaðý oldu.
Dolayýsýyla, 28 Þubat’ý araþtýranlarýn iþi diðer büyük davalara nispetle daha kolaydýr. Herkesin beklentisi bu kolaylýðýn dava safahatýna ve neticesine yansýmasýdýr. Rövanþ ve intikam deðil elbette ama “adalet” duygusunun tatmin edilmesidir.
Komisyona medyanýn rolünü iliþkin tanýklýklarýmý anlattým. Ki, birçoðu sýr deðildi.
Anlattýklarým ayrýca kayýtlara geçtiði için onlarý tekrar etmek yerine komisyondan ve 28 Þubat maðduru geniþ kitlelerin psikolojisinden yansýyan izlenimleri aktarmak istiyorum:
Meclis Komisyonu, art arda o dönemin sorumlusu olarak görünen asker, sivil, yargý mensubu, iþadamý ve gazeteciyi dinledi. Bir sorunun cevabýný merak ediyorlar. Onlarýn konuþmalarýndan sonra zihinlerinde þu soru belirmiþ durumda:
“28 Þubat’ta etkili yerlerde bulunan kiþiler, o dönem yaptýklarý yanlýþlarý açýklarken korktuklarýný söylüyorlar: Doðru mudur?”
Bu soruyu bana da sordular.
Cevabým þöyle:
“Evet, muhtemelen aralarýnda korkanlar da vardý ama onlar karar noktasýndaki isimler deðildi. Karar noktasýnda olanlarýn önemli bir bölümü 28 Þubat’a gönüllü, istekli ve bazen askerden daha askerci bir coþkuyla destek verdi ve ortak oldu.”
Bu noktada bir önemli hususun altý çizilmeli.... Komisyon aldýðý ifadelerle bir gerçeðin üzerindeki örtüyü kaldýrýyor.
“Korkuyorduk” gibi kaçýþlar.
“Biz birþey yapmadýk, rakiplerimiz yaptý” gibi imalar.
Veya “Ben yapmadým altýmdaki adamlar yaptý” gibi satýþlar.
Tersine “Ben yapmadým üstlerim yaptý” gibi itiraflar.
“Paþalarý tanýmam. Bir-iki defa ayaküstü görüþtük” gibi inandýrýcý olmayan bilgiler.
Ve nihayet “Erbakan direnseydi böyle olmazdý” gibi acýnasý ifadeler suçluluk psikolojisini ortaya çýkarýyor.
Bu sözler, 28 Þubat konusunda kararý yargýya býrakan kamuoyunda rahatsýzlýk doðurdu. 28 Þubat’taki rollere iliþkin kayýtsýz ve hatta neredeyse üste çýkan açýklamalar yapýlmasý, maðdurlarda alarm zilleri çaldýrdý. Ýnsanlarýn zihninde, böyle giderse sorumlularýn hesap vermeyeceði duygusunu uyandý.
Elbette bu kaygýlarý gidermek Meclis Komisyonu’nun görevi deðil. Onlarýn görevi araþtýrmakla sýnýrlý. Bir dönemin tanýklýðýný kayda geçiriyorlar ve Türkiye’nin darbeler konusunda bugüne deðin hiç yapmadýðý bir þeyi; “yüzleþme”yi gerçekleþtiriyorlar.
Gayet de iyi yapýyorlar.