12 Eylül darbesinin yargýlandýðý davada verilen ‘müebbet hapis’ kararý ile sadece darbe lideri Kenan Evren ve Tahsin Þahinkaya mahkum olmadý; darbeyi ‘meþru’ göstermek için ileri sürülen gerekçeler de mahkum oldu.
Neydi bu gerekçeler?
- Darbeyi yapanlar ‘kurucu irade’dir, yargýlanamazlar: Darbe sonrasýnda Türkiye Cumhuriyeti’nden baþka bir devlet, baþka bir yönetim sistemi gelmedi. Darbe, demokratik usullerle seçilmiþ sivil yöneticilere ve kurumlara yapýldý. Mahkeme, darbecileri kurucu deðil ‘yýkýcý irade’ olarak tescil etti.
- Anayasa’nýn geçici 15 maddesi darbecilere dokunulmazlýk saðlar: Yani darbeciler, gelecekteki olasý yargýlanmaya karþý ‘peþin af’ çýkarmýþlardý kendilerine. Bu maddenin konulmuþ olmasý bile aslýnda ‘suç iþlendiðinin kabulü’ anlamýna geliyordu. Bu madde 2010’da kaldýrýlarak, hukuka aykýrý ‘peþin af’ zýrhý kýrýldý, mahkemenin önündeki anayasal engel de kalktý. Mahkeme, bu maddenin yürürlükte olduðu süreyi ‘zaman aþýmý’ olarak dikkate almadý.
- TSK Ýç Hizmet Kanunu’nun 35. maddesindeki cumhuriyeti ‘kollama’ görevi darbeyi meþru kýlar: Yargý, “TSK Ýç Hizmet Kanunu’nun 35. maddesi askeri darbe yapma yetkisi vermez” dedi. ‘Velev ki’ versin; kanunla verilen bir yetki, Anayasa’yý ortadan kaldýrmak için kullanýlamaz. Ayrýca, 35. madde de bir daha bu bahaneyle kullanýlamayacak þekilde deðiþtirildi.
- Darbeyi yapanlar ülkeyi kýsa sürede çok partili hayata geçirerek demokrasiyi tesis etmiþtir: Yargý, gayrýmeþru bir darbenin, daha sonra oluþacak demokratik ortam nedeniyle meþru sayýlamayacaðýný tescilledi. Bundan sonra, aklýndan darbe geçiren hiçbir eli silahlý, ‘asla demokrasiye geçmemeyi’ de göze almalý. Zira o demokrasi, aradan 34 yýl geçse de darbenin hesabýnýn sorulmasýný saðlayabiliyor!
12 Eylül kararý, darbecilerin 34 yýldýr öne sürdüðü bu temel gerekçeleri “darbe kötü ama...” diye baþlayan cümlelerle savunan, kamuoyuna kabul ettirmeye çalýþan ‘sivilleri’ de ‘darbecilerin hýk deyicisi’ olarak mahkum etti.
Sadece onlarý deðil, 12 Eylül 2010 referandumunda, “anayasa deðiþikliði ile darbeciler yargýlanacak” diyen ‘evet’çilere karþý, ‘samimiyet’ sorgulamasý yapan, “12 Eylül’ü bu iktidar mý yargýlayacak” diyen, siyasetini ‘yol açmak’ yerine ‘yol kesmek’ üzerine kuran siyasi parti ve gruplarý da ‘darbe karþýtlýðý’ sýnavýndan sýnýfta býraktý.
CHP Genel Baþkaný Kemal Kýlýçdaroðlu’nun “Bakalým yargýlanacak mý, yargýlanmayacak mý? Halký kandýrdýysa Sayýn Baþbakan çýkýp halktan özür dileyecek mi?” sözlerini hatýrlayanýnýz var mý?
Ya da ‘darbeye mahkumiyet’ kararý üzerine, “Yanýlmýþým, Baþbakan ‘bu anayasa deðiþikliðiyle darbeler yargýlanacak’ derken halký kandýrmamýþ, ben özür diliyorum” dediðini duyanýnýz?
Ne kadarý darbe, ne kadarý kumpas?
Anayasa Mahkemesi, bireysel baþvuruda bulunan Balyoz hükümlüleri ve Odatv davasýndan tutuklu eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcý için ‘yeniden yargýlama’ yolunu açtý.
Bu karar “Balyoz bir darbe planý deðildir, 1. Ordu Komutanlýðý’ndaki ‘plan semineri’ de bir darbe planý deðildir” anlamýna gelmiyor. Zira Plan Semineri’nde ‘gerçek parti ve siyasetçi isimleri’ verilmesi bile baþlý baþýna ‘darbe’ anlamýna geliyor.
Yeniden yargýlanma, Balyoz davasýnýn ne kadarýnýn ‘darbe planý’, ne kadarýnýn “TSK içinde bazý subaylarýn darbe davasýyla iliþkilendirilerek terfilerinin önlenmesi, görevlerinden alýnmasý ve yerlerine ‘belirlenmiþ isimlerin’ getirilmesi” amacýyla geniþletilmesiyle yapýlan bir ‘kumpas’ olduðunu ortaya çýkaracak.
Çünkü Balyoz sanýklarýný yeniden yargýlayacak olan mahkeme ne eski hakim ve savcýlardan oluþuyor, ne de ‘özel yetkili’...
Türkiye’nin ‘arýnma davalarý’ olarak bilinen Ergenekon, Balyoz ve diðer ilgili davalarýnýn ‘bir zümrenin yargýya hakimiyeti’nden baðýmsýz bir yargýlama sürecine girdi. Bu, henüz bir ‘umut’.
Öte yandan, hem 12 Eylül hem Balyoz kararlarý, ‘ciddiyetsizlik’ tartýþmalarýyla baþlayan bir baþka darbe davasýna, 28 Þubat davasýný da ‘olumlu’ etkileyecek gibi duruyor.