Darbeciler bizi anlayýþla karþýlasýn!

Yüreði olan sözler vardýr. Bazen bir ömürdür yaþanan, bazen bir hayattýr adanan bir cümlenin hatrýna.

Þimdi buraya yazacaðým söze bir bakýn ve üzerinde birkaç dakika düþünün lütfen.

“Bizim çocuklarýmýzýn kendi çocuklarýna anlatacaklarý, bu ülkeye dair artýk darbe anýlarý olmasýn. Yeter.”

 

Yukarýdaki sözün sahibi, aktif bir siyasetçi ancak “zor zamanda siyasetin” içerisinde bulunmuþ bir kadýn ve her þeyden önemlisi bir anne: Nimet Baþ (Çubukçu).

Ancak bu sözün bir önemi daha var, Baþ, ayný zamanda Darbeleri Araþtýrma Komisyonu Baþkaný.

***

Cuma günü kendisiyle biraz hasbihal ettik.

Öncelikle hepimizi hayrete düþüren “27 Nisan Muhtýrasýnýn araþtýrma kapsamýna alýnmak istenmediði” iddiasýný sordum kendisine. Nimet Haným; “Böyle bir þey sözkonusu olabilir mi? 27 Nisan muhtýrasýnýn direk muhataplarý ve maðdurlarý olarak, araþtýrýlmasýn demek mümkün mü? Bir kere yetkimiz önergeler ile sýnýrlý. Bunu bilmek gerekiyor. Önergede darbeler isim isim geçiyor 60 -70-80 ihtilali, 28 Þubat post-modern darbesi. 27 Nisan Muhtýrasý

ise 28 Þubat’ýn devamýnda bir paragrafta geçiyor ve süreç 2007 Cumhurbaþkanlýðý sürecine kadar devam etmiþtir.   Biz de 28 Þubat’ýn devamý olarak araþtýrma kapsamýnda gündemimize alalým dedik. Ancak muhalefet bunu çarpýtarak ‘27 Nisan darbe giriþimi olarak kabul edilmiyor’ siyasi polemiðine dönüþtürdü” diye cevapladý.

Muhtýra zamaný neredeydiler?

“27 Nisan gündeme alýnmýyor diyerek konuyu çarpýtanlarýn o gün nerede olduklarýna bakmak lazým. Muhtýranýn sabahýnda ‘az bile oldu, daha fazlasý lazým’ diyen bir siyasi iradenin mensuplarý, bugün samimiyetle 27 Nisan’ýn soruþturulmasýný istediklerine bizleri nasýl inandýrabilirler” diyor Nimet Haným.

Nimet Baþ, her ne kadar temkinli olmak adýna “komisyona büyük anlamlar yükleyerek, beklentiyi yükseltmemek gerekiyor” sözlerini sarf etse de, TBMM Darbeleri ve Muhtýralarý Araþtýrma Komisyonu bizi heyecanlandýrýyor.

Komisyon, hafýzalarýmýzý bir kez daha yenileyecek, Meclis’in tozlu arþivlerinde kalan “darbe dönemindeki” tutanaklarý inceleyecek ve böylece “seçimlere girmeyen, halktan oy almayan ancak gücü temsil etme adýna bildiðini okuyan fren mekanizmalarý” ile, Türk siyaset tarihinde ilk kez sivil siyasi iradenin “oligarþik iradeden” iktidarý devralma sürecini de görmüþ olacaðýz.

Yargýya yardýmcý olacak mý?

Baþ, bu soruma þöyle açýklýk getiriyor: “Bir kere bir iddianame hazýrlamýyoruz. Ancak sosyolojik tahlil raporu da hazýrlamayacaðýmýz kesin. Yaptýðýmýz çalýþmalar neticesinde ortaya çýkmasý muhtemel yargýyý ilgilendiren hususlarda, yargý kendiliðinden harekete geçecektir. Biz sürecin aydýnlatýlmasý konusunda olabildiðince kapsamlý çalýþacaðýz. Ülkeyi darbe sürecine götüren etkenlerden en önemlisi olan ekonomi alanýnda ciddi araþtýrma yapacaðýz. Darbecilere ekonomik gerekçeler oluþturulan ortamlar gerçekten kendi dengeleri içerisinde bozulan bir ekonomi mi yoksa ülkeyi felakete sürükleme pahasýna bozdurulan bir ekonomi mi?

Medyada terörle eþdeðer haline getirilen ve ülkeyi gerginliðe iten irtica haberleri acaba bir planýn dahilinde olarak yaratýlan bir algý mýdýr? Bunlarýn hepsi bizim araþtýrma kapsamýmýz içerisinde.

Aktörleriyle birlikte asker-medya-sermaye ayaðý, iç ve dýþ baðlantýlarý raporlayacaðýz. Darbelerde sadece askeri bürokrasi yok, sermaye ayaðý var. Türkiyede sosyal üst sýnýflar hep devlete eklemlenmiþlerdir belirli bir döneme kadar. Bunlarýn çýkarlarý hep devletin çýkarlarýymýþ gibi sunulmuþtur ve devlet çýkarlarý arkasýna sýðýnarak büyük rantlar elde edilmiþtir. Darbe dönemlerinde, hangi ekonomik kararlar alýnmýþ ve bu alýnan kararlardan kimler çýkar saðlamýþ, sermaye nasýl el deðiþtirmiþ bunlarý raporlayacaðýz. Ve bu raporla birlikte darbeleri planlayanlarý da, çýkar saðlayanlarý da göreceðiz.”

 

“Yargýlama da hesaplaþma da adil olmalý, elinde silah var diye darbeci olarak tek yargý önüne çýkartýlan asker olmamalý” diyen herkesi önemsiyorum ancak bunu söyleyen “darbeleri araþtýrma komisyonu baþkaný” olunca benim için daha bir anlam kazanýyor.

Son bir þey sordum: “Araþtýrma 27 Nisan’a geldiði zaman, dönemin muhatabý ve maðduru nasýl bir ruh haline sahip olacaksýnýz?”

 

“Düþündüm” dedi. Uzunca bir süre suskunluðun ardýndan “Arkadaþlarým ve ben vicdan ve adalet duygusuyla hareket edeceðiz” dedi.  

 

Þimdi, hani “intikamcý”, “rövanþist” diyerek ritim tutturan koroya bizi anlamalarý için yukarýdaki sözü yeniden yazýyorum:

Bizler çocuklarýmýzýn, kendi çocuklarýna anlatacaklarý bu ülkeye dair darbe anýlarý olmasýn istiyoruz.

Bütün mücadelemiz budur. Yoksa kimseyle bir alýp veremediðimiz yok.