Darbecileri herkes kınıyor ama çoğu yalan söylüyor...

Çözüm süreci yaşayan bir Türkiye’nin birdenbire itildiği terör ortamında FETÖ’cülerin, terör örgütüne verdiği yoğun istihbarat desteği, PKK ile sürdürülen yoğun mücadelede en büyük zaafı oluşturmuştu.

Meğer bu terörist kankalığı, bu yapının ihanet potansiyelini izahtan çok uzakmış.

Türkiye bu şebekenin gerçek yüzüyle daha yeni tanıştı.

Meğer TSK içinde yapılanan bu FSK teröristleri, kendi cumhurbaşkanını öldürebilir, kendi meclisini yerle bir edebilir, kendi milletini kurşuna dizebilirmiş.

Oysa bu millet, “hizmet” iddiasındaki bu yapıya 40 yıl “himmet” etmiştir.

***

Artık, 15 Temmuz’a kadar aramızda tartışma konusu olabilen etnik, ideolojik, siyasi, sosyal, kültürel bütün farklılıklarımız anlamsız hale gelmiştir.

Artık tek kriter, bu milletin tamamına ihanet anlamına gelen “darbe”ye tavır koymaktır.

Yalnız, bu günlerde moda haline gelen kuru beyanların hiçbir anlamı yoktur.

Zira “darbe karşıtlığı” darbecilerin bile sıkılmadan kullandığı bir “maske” haline gelmiştir.

Düne kadar FETÖ avukatlığı yapanların bugün ateşli bir darbe karşıtı görünmesi ucuz bir takiyyeden ibarettir.

Bugün darbeye ve darbecilere tavır “söylem”le değil, yüzlerce asil vatandaşımız gibi gerekirse canını feda etmeye kadar giden “eylem”lerle mümkündür.

Bu teşebbüs en çok PKK’ya yaradı

Muhatap olduğumuz dehşet, aslında dış güçler adına yürütülen bir işgal girişimidir.

Bu FETÖ’cü taşeronlar da yandaşları PKK teröristlerini yöneten odakların emrindedir.

Güneydoğu’daki sun’i hendek terörünün bastırılmasından hemen sonra bu darbe kalkışması tesadüf değildir.

Başarılı olsalardı terör örgütü ile mücadele eden bütün ekipleri, vatandaşlarımızı zapturapt altına almak için İstanbul ve Ankara’ya çekip PKK’yı özgür bırakacaklardı.

Şimdi de bu kalkışma en fazla PKK’ya yaramıştır.

Hatta bundan sonra, aynı yere hizmet eden bu “örgüt”lerin yoğun terör dayanışmasına şahit olursak kimse şaşırmasın.

Çünkü patronlarının değişmeyen hedefi, yüz yıllık sömürü düzenlerine başkaldıran Türkiye’yi dize getirmektir.

Bunun tek yolu ise bu başkaldırının sembolü olan Erdoğan’ı ortadan kaldırmaktır.

Bu girişimin hedefi de buydu. Gerisi, FSK maşalarını motive etmek için sunulmuş birer havuçtu.

Ama son “görev”i de başaramadılar.

Yeni tezgah kokuları geliyor

Bu küresel patronlar üç gündür bu fiyaskonun şokunu yaşıyorlar.

Bir taraftan suçluluk psikolojisi içerisinde “Biz yapmadık” diye feveran ederken diğer taraftan da Erdoğan’a yönelik yeni saldırılar organize etmeye çalışıyorlar.

Batı medyasından yayılan pis kokular bu yeni tezgahların işaretidir.

Türkiye’yi NATO’dan çıkarma, AB’den atma tehditleri, darbe planının tutmamasından kaynaklanan hırçınlıktır.

Ve gerektiğinde “Alın, başınıza çalın” demesini iyi bilen bu milleti hâlâ tanımadıklarını göstermektedir.

***

Bu tehditlerin hiç önemi yoktur. Bu dönemde asıl belirleyici olan, içerideki birlik ve beraberliğin muhafazasıdır.

Türk milletinin ortaya koyduğu millî bütünlüğü, tahayyül edemeyeceğimiz kadar vahşeti bir geceye sığdırdıktan sonra dönüp Erdoğan’a “diktatörlük” diyen hainlerin rüzgarına kapılarak zedelemeye kalkmak bu millete yapılacak en büyük hıyanettir ve darbecilere yandaş olmaktır.

Hiç kimse kem küm etmesin... Bugün darbeye karşı olmanın tek kriteri, FETÖ’cü teröristlerin bütün imha planlarına meydan okuyarak darbeyi durduran Başkomutan Erdoğan’ın yanında yer almaktır.

Gerisi laf-u güzaftır...