Kritik soru þu: Eðer darbe giriþimi (daha önce defalarca olduðu gibi) emir-komuta zinciri içinde gerçekleþseydi Özel Kuvvetlerdeki darbeci generali alnýndan vuran Ömer Halisdemir yine kahraman mý sayýlacaktý?
Eðer anayasal düzene, demokrasiye ve sivil iktidara kasteden darbe giriþimi neticeye ulaþsaydý yine vatana ihanet olarak mý görülecekti? Siyasi partiler, medya, sivil toplum acaba böyle bir durumda ayný sert tepkiyi göstererek demokrasiye sahip çýkacak mýydý?
Bazý tutuklu askerler ifadelerinde komutanlarýnýn talimatýyla darbeye karýþtýklarýný söyleyerek savunma yapýyorlar. Sanki öyle olsa suç olmayacaktý, vatana ihanet olmayacaktý gibi...
O zaman bu psikolojinin üzerine gidilmesi gerekiyor.
Darbelerin hepsi kötüdür, hepsi vatana ihanettir, hepsi anayasal sisteme ve demokrasiye savaþ açmaktýr, hepsi terörizmdir.
Bu yüzden darbenin þekli þemali, kaynaðý, aktörü, motivasyonu fark etmez.
Meseleyi kötü ve ihanet haline getiren ordu içinde bir grubun cuntaya kalkýþmasý deðildir, demokrasiye ve anayasal sisteme kastedilmesidir, buna kim ve nasýl kalkýþýrsa kalkýþsýn... Yani ihanet edilen sadece ordu deðil devlet ve millettir.
Gelinen noktada ümitvar olmak için çok sebebimiz var. Partilerden medyaya kadar sergilenen tavýr yaþanan olaya mahsus deðil ilkesel bir tavýr þeklinde ortaya çýkmýþtýr.
Yani CHP’li, MHP’li milletvekilleri mecliste demokrasiye sahip çýkarken bir cunta giriþimine deðil bir darbe giriþimine karþý çýkýyorlardý. Ayný þey medya için de geçerli. Bazýlarý gibi bekle gör eyyamcýlýðýna kalkýþmadan net tavýr takýndýlar, risk aldýlar, cesaret gösterdiler.
Milletin ve siyaset kurumunun ortak tepkisi FETÖ cuntasý olduðuna bakmadan darbe giriþimine karþý olmuþtur. Daha önce darbe þakþakçýlýðýyla eleþtirilen birçok kurum ve aktörün sergilediði demokratik duruþ sivil siyaset açýsýndan ümit vericidir.
Olay gecesi Genelkurmay Baþkaný Vekili sýfatýyla Orgeneral Ümit Dündar’ýn yaptýðý açýklamanýn cuntayý deðil darbeyi eleþtiren bir mahiyet taþýmasý çok önemlidir: “Milletimizin asla endiþesi olmasýn ki Türkiye, darbeler ve cuntalar dönemini bir daha açýlmamak üzere kapatmýþtýr... Türk Silahlý Kuvvetleri, demokratik, hukuk devletinde olmasý gerektiði gibi devletinin emrinde bir kurum olarak çalýþmaya devam edecektir.”
Hiç þüphesiz 15 Temmuz cunta giriþiminin baþarýsýz olmasýnda TSK komuta kademesinin tavrý belirleyici olmuþtur. Vatansever komutanlarýn bu hain giriþime karþý demokrasiden yana tavýr takýnmasý darbe geleneðini meþrulaþtýran anlayýþýn tarihe gömülmesi açýsýndan büyük önem taþýmaktadýr. Genelkurmay Baþkaný Hulusi Akar tüm konuþmalarýnda net demokrasi mesajlarý vermiþtir:
“Bu rezilliði, bu kepazeliði yaþatanlar hiçbir þekilde TSK mensubu olarak görülemez, kabul edilemez. Bunlar asker elbisesine girmiþ yýlanlar, çiyanlardýr, teröristlerdir. ..
Gazi M. Kemal Atatürk’ün iþaret ettiði ‘hakimiyet milletindir’ düsturu bizim en temel anlayýþýmýzdýr. Milletimizin baðrýndan çýkan, ölürsem þehit kalýrsam gazi anlayýþýyla görev yapan TSK tüm personeliyle demokratik hukuk sistemi içinde devletimizin ve yüce milletimizin emrinde ve görevinin baþýndadýr.”
Evet mesele budur. Demokrasiye kastedenler asker elbisesine girmiþ yýlanlardýr, teröristlerdir. TSK, darbelere karþý demokrasi çizgisinde durmuþtur ve bu çizgi yeni Türkiye’nin geliþiminde hayati önemdedir.
Bundan sonra darbeye teþebbüs eden ayný muameleye maruz kalacaktýr, hain olarak hak ettiði cevabý alacaktýr.