Darbenin hedefinde Erdoğan var demiştik

17/25 Aralık bir darbe teşebbüsüdür. Doğrudan hedef kişi R. Tayyip Erdoğan’dır.

Bunu dedik mi? Dedik.

“Bu bir yolsuzluk susturuculu darbe kalkışmasıdır” dediğimizde muhalefet bloğu, “Siz de her şeye darbe diyorsunuz!” diyerek karşı saldırıya geçti mi? Geçti.

Daha açık bir ifadeyle, düne kadar eleştirip hesap soracağını söylediği paralel yapının safına geçti.

Paralelci farelerin kendilerine sundukları o tapeler üzerinden paralel muhalefet bloğu tepinip durdu.

Paralelci Savcı Celal Kara’nın açıklamalarından asıl gerçeği görürler mi? Sanmıyorum. Çünkü gerçeğin öyle olmadığını bilerek Erdoğan liderliğini bitirmek için o alçakça iddiaların arkasında durdular.

‘Erdoğansız Türkiye’ ve ‘Erdoğansız AK Parti’

Çok farklı kesimler bu süreçte amaç birliği ettiler. 7 Şubat, Gezi ve 17/25 Aralık süreçleri boyunca amaçlanan şey belliydi: Erdoğan’ı ilkin itibar suikastıyla sarsmak... Akabinde Erdoğan liderliğini sonlandırmak...

Paralel muhalefet bloğu Erdoğan üzerinden “AK Partisiz bir Türkiye”ye ulaşmak istediler. Ama sureti haktan görünen birileri de “Erdoğansız bir AK Parti” olsun istediler. “İçimizdeki hainler” söyleminin karşılıksız olmadığını “tuzluklar”dan biliyoruz.

Erdoğan liderliği bertaraf edilirse AK Parti’nin ele geçirilme süreci mümkün hale gelecekti. Davutoğlu’yla beraber bu tuzak da bozuldu.

Evdeki hesap tutmadı

7 Şubat’ta MİT Müsteşarı üzerinden Erdoğan’a ulaşmak istediler. Tuzağın başrol oyuncuları, paralel hainlerdi. Erdoğan’ın o üstün basireti sayesinde bu oyun bozuldu.

Gezi süreci, Mısır’da Mursi’yi deviren o “üst aklın” Türk versiyonuydu. Gezi sürecinin içinde paralel yapı da vardı, ama başroldekiler ayrıydı. Erdoğan’ın cesareti sayesinde bu tuzak bozuldu.

17/25 Aralık operasyonu, emniyet-yargı üzerinden Erdoğan’ı bitirme ve seçilmiş hükümeti alaşağı etme operasyonuydu. Bu kalkışmanın öncüleri de Pensilvanya’nın tetikçileriydi. Erdoğan’ın basireti ve yiğitliği sayesinde bu darbenin de önü kesildi.

Mısır’da Mursi’ye kurulan tuzak, Türkiye’de Erdoğan’a ve AK Parti’ye kuruldu. Ama hamdolsun Erdoğan liderliği sayesinde bu tuzaklar paramparça edildi.

Karanlık dehlizlerde kurulan oyun planları boşa çıkartıldı.

Darbe itirafı

Paralel savcının sözleri, bir darbe itirafıdır.

“1 Numara Erdoğan’dı” diyor.

Erdoğan “Oğlum Bilal üzerinden bana ulaşmak istiyorlar!” dememiş miydi?

O tarihte bu söze burun kıvıranlar Savcı Kara’nın itirafından sonra bilmem ki ne derler... Soy ismi gibi kara olan Savcı alenen bunu itiraf ediyor işte.

Sarraf üzerinden yürütülen soruşturmanın hiçbir yerinde bariz bir biçimde Bilal Erdoğan’ın adının geçmediğini belirten Kara”1 Numara”yla kastedilen kişinin Tayyip Erdoğan olduğu sonucuna kendisi varıp soruşturmayı o yönde derinleştirme kararı alıyor.

Paralelci savcıların hukuk anlayışları bu işte...

Ergenekon davasından edindikleri tecrübeyi bu davaya taşımak istediler.

Yargının omuzları üzerinden dönemin Başbakanı Erdoğan’a alçakça kurşun sıkanların siyasi destekçilerinin dün o yapının mağdurları olması Stockholm sendromuyla sadece izah edilemez.

Çünkü ortada bilinçli bir kirli ittifak söz konusu...

Belki de hepsi aynı “üst aklın” farklı ünitelerini oluşturuyorlardır.

Paralelci Savcı, “Perde arkasında bu işlere yol ve izin veren Başbakan’dır” diyor.

Somut ve objektif delil mi?

Yok...

Delil imal etmek onların işi...

‘Biz istersek Erdoğan’ı...’

O süreçte adliye koridorlarında mafya babaları gibi dolaşan bazı paralelci savcıların saygısız ve küstah bir dille Erdoğan’ın ellerine kelepçe vurabileceklerini söylediklerini unutmayalım.

Paralel yapının kendini Başbakanın üstünde nasıl gördüğüne ilişkin bir örnek de Kayseri’de yaşandı.

O süreçte sorgulama yapan paralelci polis şeflerinden biri aynen şöyle diyor: “Biz istersek Başbakan Erdoğan’ı Guantanoma’ya göndeririz...”

“Dönemin Başbakanı” diye başlayan fezlekeleri önceden hazırlama cüretinde bulunabilmelerinin sebebi de bu işte...

Yüce Divan değil siyasi kapan

Yüce Divan’la amaçlanan şeyin, Bilal Erdoğan üzerinden davamızın lideri Erdoğan’a ulaşmak olduğunu söylediğimizde başka türlü tavır koyup paralel yapıyı sevindirenlere Kara’nın açıklamasından sonra özür dilemek düşer. Tabii sahiden samimi iseler...

“Bakanlar Yüce Divan’a gitselerdi Bilal peşlerinden giderdi” diyor Savcı Kara.

Şimdi anladınız mı “siyasi kapan”ın ne olduğunu?

HSYK’ya ve yargıya çağrı

Kara’nın sözleri bir darbe itirafıdır.

HSYK gereğini yapmalı.

Bağımsız yargı da Kara gibi darbeci yargı mensuplarından hesap sormalıdır.