Darbeye karþýysanýz, OHAL’de neden FETÖ’nün önüne yatýyorsunuz?

Laikler, Beyaz Türkler, doðanlar, þahinler, kemaller, cemaller 15 Temmuz’a karþý çýkýyor, mücadele edilmesi gerektiðini söylüyor ama diðer taraftan da bu mücadeleyi engellemek için yýrtýnýyorlar.

Avrupa’daki partnerleriyle birlikte koro halinde, “OHAL’i kaldýrýn” diyorlar.

Öte yandan millete “OHAL’ýn farkýnda mýsýnýz?” diye soruluyor, tamamýna yakýný “Hayýr” cevabý veriyor.

Onlar yine “Ama maðdurlar var, ateþ düþtüðü yeri yakar” diyor.

Aslýnda tam da bütün ülkeyi tehdit eden o ateþ söndürülmeye çalýþýlýyor. Ama “Ýtfaiyeci camý kýrýyor, söndürmesin” deniyor.

Erdoðan’ý birlikte sallamak için kirli iþbirliði yaptýðýnýz FETÖ konusunda dürüst olun, “Aslýnda biz ciddi bir mücadele yapýlmasýný isteyemiyoruz” deyin…

Kimse aklýmýzla alay etmesin.

FETÖ ile mücadele sadece iktidarýn hatta devletin deðil; herkesin yapmasý gereken bir mücadeledir.

“Hükümet büyüttü, hükümet mücadele etsin” demek, FETÖ’ye destek anlamýna gelen çirkin bir mantýk oyunudur.

Asýl tehlikenin
farkýnda mýsýnýz?

Devlet, dindarlarý hep potansiyel tehlike olarak gördü ve özellikle TSK gibi “hassas” organlarýndan uzak tutmaya çalýþtý. Oysa devleti yýkmak için dindarlýðý istismar eden bir terör örgütünü, boðazýna sarýlýncaya kadar fark edemedi.

Sadece devlet mi?

Toplum ve özellikle muhafazakar kesim de, çoluk çocuðunun rýzkýndan keserek beslediði bu örgütü, kendisine ölüm yaðdýrýncaya kadar “altýn nesil” zannetti.

“Dindarlara kilitlenen devlet, bu takýyyecileri, kalbine hançer dayayýncaya kadar görememiþti. Toplumumuz ise Ýslamiyet’i çok sevmekle birlikte, gerçek Müslüman ile istismarcýyý ayýracak derinliðe sahip olmadýðý için koynunda yýlan beslemiþti.

Ýslamiyet’i “Kalbim temiz” söylemine indirgeyen elitlerle, dinin edebiyatýný yapýp aslýný “teferruat” olarak gören muhafazakarlar, bu istismarcýlarý “ehl-i hizmet” bir yapý olarak gördüler, ehl-i sünnet karnelerini incelemeye hiç ihtiyaç duymadýlar.

Onun için de dinin en önemli emirlerini “furuat” olarak gören takýyyecileri “ehl-i takva” zannettiler.

Çünkü “doðrudan Kur’an’dan ilham alma” modasý Müslümanlarý sýðlaþtýrmýþ, yaldýzlý kliþelerle estirilen istismar rüzgarlarýna karþý korumasýz býrakmýþtý.

Oysa Ýslamiyet’te nakil esastýr. Bu dinin, tahrifattan münezzeh olmasýnýn sýrrý da budur.

Aslolan, pozitif ilimlerde yenilikçi, din bilgilerinde ise muhafazakar olmaktýr.

Müslümanlar bu anlamda þuurlu olamadýðý için bir söz cambazýnýn aðdalý cümlelerinden çok etkilenmiþ, aslýnda Ýslam’ý temelden sarsmaya çalýþan bir ‘görevli’yi âlim zannetmiþtir.

Gerçek Müslümandan kimseye zarar gelmez

Ýhanetlerin en çirkini olan bu din hýrsýzlýðýný, daha ilk dönemlerden itibaren dile getirenler elbette oldu. Ama bu kiþi ve kurumlarýn baþýna olmadýk iþler geldi.

“Bu yapý önceden cemaat idi, güçlenince ‘örgüt’e evrildi” diyenlerin kulaklarý çýnlasýn…

Ne gariptir ki bugün de bu yapýnýn sadece “FETÖ” kýsmý ile mücadele ediliyor.

Yani, sadece kanserli organa odaklanýlmakta, bu sonucu doðuran mikroplara karþý vücudun direncini arttýrma yönüne gidilmemektedir.

Ýhanetin baþlangýç tarihi olarak “17-25 Aralýk”ý almak, sadece sivrisineðe odaklanmaktýr.

Oysa, takýyye sonuç verdiði sürece daha nice “cemaat” gibi görünen sapýk akýmlara bilahare “örgüt” ismi bulmak zorunda kalýrýz.

Bunun tek yolu ise din istismarýný önlemektir.

Bu da ancak gerçek Ýslamiyet’in öðrenilmesine imkan saðlamakla mümkündür.

Korkmayýn, gerçek Müslümandan hiç kimseye zarar gelmez…