Hukukun Üstünlüðü Platformu”na üye bir grup avukat, Sözcü, Cumhuriyet ve hatta Taraf gibi bazý gazeteler hakkýnda suç duyurusunda bulunmuþ. Ýthamlarýna göre, bu gazeteler, “kaos ortamý oluþturmaya yönelik bir strateji” izliyor ve “darbe ortamýna zemin hazýrlýyor” imiþ çünkü.
Kanaatimi hemen söyleyeyim: Umarým, bu suç duyurusu savcýlar tarafýndan ciddiye alýnmaz. Çünkü aksi halde Türkiye’deki özgürlük ortamýna darbe vurulmuþ olur.
Neden mi? Çünkü burada “darbe ortamý hazýrlamak” denen þey, aslýnda “hükümet aleyhinde propaganda”dan ibaret. Gösterilen “delil”ler, Ahmet Atakan’ýn ölümü üzerine söz konusu gazetelerde hükümet aleyhine atýlan manþetler: “Ýleri demokrasi bir can daha aldý” demiþ mesela Sözcü. Cumhuriyet ise “Uyanýn! Ahmet’i de öldürdüler” diye manþet atmýþ.
Þimdi, bu manþetlerin epey provokatif olduðuna kuþku yok. Ahmet Atakan’ýn ölümünün, bu gazetelerin iddia ettiði gibi polis kapsülü ile olmadýðý, sebebi tam bilinmese de “çatýdan düþme”ye baðlý olduðu da sonradan ortaya çýkan görüntülerle anlaþýldý sanýrým. Bu anlamda, söz konusu gazeteler, hiç de objektif olmadýklarý, ideolojik baðnazlýk içinde AK Parti karþýtý yaygara kopardýklarý için pekâlâ eleþtirilebilir. Eleþtirilmelidir de.
Ýyi de, hükümete fanatikçe karþý olmak suç deðildir ki! Özgürlük, herkes için olduðu gibi fanatikler için de vardýr.
‘Hitler Obama’
ABD’den bir örnek vereyim: Barack Obama ilk döneminde büyük bir saðlýk reformu yaptý ve milyonlarca fakir Amerikalý’ya saðlýk sigortasý saðladý. Bundan daha makul ne olabilirdi, deðil mi?
Ama delilik parayla deðil ya... Cumhuriyetçi Parti’nin fanatikleri, bilhassa da Çay Partisi denen aþýrý sað akým, bu reformun devleti büyütüp “totaliterleþtirdiðini” savundu. Dev mitingler ve sokak gösterileri düzenleyip Obama’yý Stalin ve Hitler’e benzettiler. “Amerika’yý diktatörden kurtarmak için mücadele” çaðrýlarý bile yaptýlar.
Fakat ne Obama yönetiminin ne de herhangi bir Amerikan savcýsýnýn aklýna Çay Partisi’ne dava açmak gelmedi. Kimse “kaos ortamý oluþturma” suçlamasýyla yargýlanmadý. Obama taraftarlarý da, “seçilmiþ hükümeti yýpratmaya çalýþmanýn” demokrasiye aykýrý olduðunu savunmadýlar. Karþý tarafýn fanatizminden yakýndýlar sadece, haklý olarak.
Vebal ve suç
Bizde “darbecilik” konusunda son dönemde iyice geliþen hassasiyet ve teyakkuzun elbette haklý ve anlaþýlýr sebepleri var: Hakikaten de darbelerle dolu karanlýk bir geçmiþten geliyoruz. Ve hakikaten de “darbeci medya” bu geçmiþte önemli bir vebal taþýyor.
Ama bu, özünde, entelektüel ve ahlaki bir vebaldir. Suç kapsamýnda ele alýnabilmesi için, ancak darbeci generaller ile onlara yakýn duran medya arasýnda somut bir koordinasyon ve iþbirliðinin ispatlanmasý gerekir. (Örneðin, muhtemel 28 Þubat yargýlamalarýnda elzemdir bu.)
Bugünkü þartlarda ise, ortada bir cunta oluþumu ve hatta vesayet mekanizmasý olmadýðý için, “darbeye zemin hazýrlama” suçlamalarý yersizdir. Hükümeti eleþtirenlerin “vesayet”le (mesela “liberal vesayet”le) suçlanmasýnýn da yersiz olmasý gibi. (Çünkü bir hükümetin seçilmiþ olmasý, onu kuþkusuz yetkili kýlar; ama eleþtiriden, muhalif propagandadan, protestodan muaf kýlmaz. Aksi halde “muhaliflerin susturulduðu” görüþü hakim olur ki, bu da baþka herkesten çok o hükümete zarardýr.)
Diyeceðim o ki, aman dikkat edelim de, bu “darbeye zemin hazýrlama” ithamlarý, eski rejimin “irticayý cesaretlendirme” ithamlarý gibi, her yöne çekilmeye ve herkesi suçlamaya yönelik torbalara dönüþmesin. Darbecilik ciddi bir meseledir; sulandýrýlmasýn.