12 Eylül 2010 referandumunda CHP ve MHP ‘hayýr’da ittifak etmiþti. Pek hayýrlý bir hayýr deðildi bu. Zaten ikilinin hayýrlý bir iþte ittifak ettikleri de pek görülmedi. Bugün de Cumhurbaþkanlýðý seçimi için çatý aday fikrinde ittifak ettiler.
Onlar hangi iþe hayýr demiþse bilin ki o iþ hayýrlýdýr. Üstelik onlarýn da hayrýnadýr. Referandumda hayýr diye direttiler, o gün hayýr dedikleri anayasa deðiþikliði sayesinde bugün 12 Eylül darbesi yargýlanabildi. Balyoz, Ergenekon ve KCK davasý tutuklu ve hükümlüleri için Anayasa Mahkemesi’ne bireysel baþvuru yolu açýldý ve AYM’nin, savunma hakkýnýn ihlal edildiðine dair kararý dolayýsýyla Balyoz hükümlüsü 230 kiþi için yeniden yargýlanma yolu açýldý.
CHP’nin avukatlýðýný yaptýðý Balyoz ve Ergenekon tutuklu ve hükümlüleri için bu yeni süreç, 12 Eylül 2010’da MHP ve CHP’nin ittifakla hayýr demelerine, BDP’nin selefi olan DTP’nin de boykot kararý alarak sandýk üzerinde vesayet kurmasýna raðmen anayasa deðiþikliðinin yüzde 58’le onaylanmasý sayesinde baþlayabildi.
12 Eylül askeri darbesini yapanlarýn kendilerini korumak için darbe anayasasýna iliþtirdikleri geçici 15. madde kalkmasaydý 80 darbesinin baþ aktörleri olan Kenan Evren ve Tahsin Þahinkaya yargýlanamayacaktý.
TSK’ya darbe yapma yetkisi veren TSK iç hizmet kanunundaki 35. maddenin de kaldýrýlmasýyla, demokratikleþme ve askeri vesayetin geriletilmesi yolunda çok önemli bir adým atýlmýþ oldu.
Muhalefet partilerini geçtik, Türkiye’nin ilerici-demokrat aydýnlarý buna bile sevinmedi. Çünkü verdikleri mücadele bir demokratikleþme mücadelesi deðildi, iktidar mücadelesiydi.
Tam da bunun için Türkiye hala 1980 Anayasasýna mahkum.
1980 Anayasasýný Türkiye’nin baþýna musallat edenleri yargýlayabildik ama anayasayý deðiþtiremedik.
Bu yüzden de o kötücül ruh peþimizi býrakmýyor, demokratikleþmenin ayak baðý olmaya devam ediyor.
‘Darbe baþka teþebbüs baþka’
Hatýrlayacaksýnýz Kenan Evren 12 Eylül darbesinin yargýlanacaðý gündeme geldiðinde “nasýl olur!” demiþti; “Ben kurucu iktidarým, beni yargýlayamazsýnýz, o anayasayý ben yaptým þimdi beni o anayasayý ihlal etmek suçundan mý yargýlayacaksýnýz?”
Kendince haklýydý da Evren; diyordu ki, “darbe baþka darbe teþebbüsü baþka”. Darbe yapmayý baþaran kuralý koyar, kanunu yazar. O artýk kurucu iktidardýr. Baþaramayan ise yargýlanmayý haketmiþtir.
Ergenekon ve Balyoz davalarý Türkiye açýsýndan çok önemli bir eþik oldu. Fakat her iki dava da darbe teþebbüsü yargýlamasýný aþýp “paralel hesap” ve tasfiye amacýna hizmet etmek üzere geniþletilince bu fýrsat bir anlamda heba edildi.
Paralel yapýnýn yargý gücünü kendi iktidarý için kullandýðý ortaya çýktýktan sonra Askeri Casusluk, Ergenekon ve Balyoz gibi davalara yeniden yargýlanma yolunun açýlmasý da elzemdi.
12 Eylül davasý ise söylendiði gibi sembolik bir dava falan deðil, basbayaðý gerçek bir dava. Darbenin, baþaranýn yanýnda kâr kalmayacaðýnýn tescili. Demokrasimize sýnýf atlatan hayýrlý bir geliþme...
Yaþam tarzýna darbe
Sýrada 28 Þubat darbe davasý var.
Davanýn baþladýðýndan bugüne son derece lakayýt bir biçimde yürüdüðü herkesin malumu.
Fakat 12 Eylül davasý böyle neticelendikten sonra 28 Þubat davasýnýn nasýl karara baðlanacaðý daha bir merak konusu.
Darbeyi yapanlar, savunmalarýnda “görevimi yaptým, yine olsa yine yaparým” diyerek cürümlerini kabul edenler için karar aný, Türkiye’nin hukuk devleti olup olmadýðýnýn da karar aný olacak.
O günü, sadece 28 Þubat darbesiyle devrilen siyasi iktidarýn mensuplarý deðil Türkiye’nin çok geniþ bir toplum kesimi merakla beklemektedir. Çünkü 28 Þubat sadece siyasi iktidara deðil muhafazakar toplum kesimine, onlarýn yaþam tarzýna karþý yapýlmýþ bir darbedir.