Darýsý baþýmýza

Dünkü gazetelerde vardý: Baþbakan Tayyip Erdoðan ABD seçimlerini deðerlendirirken, yeniden baþkan seçilen Barack Obama’nýn rakibiyle daha yakýn çalýþmayý hedeflediði hatýrlatýlýnca, “Darýsý baþýmýza” demiþ...

Ne güzel, ne yerinde bir temenni.

Çoðu kez unutuyoruz: Siyasilerin kendini tatminine yarayan bir uðraþ alaný deðildir siyaset; ülkeye hizmet için yapýlýr... Görüþler ve kadrolar farklý olsa, ortaya konulan hedefler deðiþse de, sonuçta bütün siyasiler ülkenin iyiliðini isterler...

Yoksa öyle deðil mi?

Bu kuþkucu soruyu bizdeki siyasi hayatý göz önünde tutarak soruyorum. Anamuhalefeti oluþturan CHP’nin sözcülerine bakýlýrsa iktidardaki Ak Parti ülkeyi yanlýþ istikamete sevk ediyor, niyeti hayýrlý deðil... Ak Parti açýsýndan da ülkenin ileri gitmesini istemeyen, güvenilmez bir parti CHP...

Görüþler böyle olduðu için de buna uygun bir söylem hâkim siyasi hayatýmýza; salý günleri yapýlan grup toplantýlarýnda kürsüden bütün Türkiye’ye yayýlan söylem... Grup toplantýlarýnýn etkisi yasama faaliyetine de yansýyor ve neredeyse hiçbir konuda partiler-arasýnda iþbirliði yaþanmýyor; birinin istediði düzenlemeyi berhava etmeyi diðeri görevi sayýyor.

En son örneði ‘Kürt sorunu’ ile ilgili geliþmelerde yaþadýk. Ülkenin bu temel sorununda partiler elele verse çözüm yolunda çok önemli adýmlar atýlabilir; oysa iki parti arasýndaki görüþ farklýlýðý minimuma inmiþken ortak bir proje üretilemiyor bir türlü... Gelin de yanmayýn bakalým.

Obama’nýn seçim zaferi sonrasýnda taraftarlarýna teþekkür için çýktýðý kürsüden gönderdiði bukete, rakibi Romney de ayný hoþ edayla süslediði kendi buketiyle mukabele etti.

Bu tür jestlere o kadar hasretiz ki...

Amerikan siyasi geleneðinde partizanlýðý aþmanýn yöntemleri var. Obama ilk kurduðu hükümete hep Cumhuriyetçi baþkanlara hizmet sunmuþ Robert Gates’i savunma bakaný olarak aldýðýnda çoðu kiþi þaþýrmýþtý. Gates bir üniversiteye baþkanlýk etmek için istifa edip ayrýldýðýnda bu defa Cumhuriyetçi Partili bir Temsilciler Meclisi üyesini, Ray LaHoot’u, ulaþtýrma bakaný olarak atadý Obama...

Pek alýþýk olduðumuz jestler deðil bunlar...

Seçim sonrasý çýkan haber ve yazýlardan biri benim için ufuk açýcý oldu. NYT’tan Jodi Kantor, Obama’nýn ilk döneminde üç kez biraraya geldiði, uzmanlýk alanlarý ‘ABD baþkanlarý’ olan tarihçilerle görüþmüþ; izlenimlerini paylaþtýðý yazýdan bir kez daha seçilmeyi baþaran Obama’nýn ciddi bir derdi olduðu fark ediliyor: ABD tarihine yalnýzca ‘ülkenin ilk siyahi baþkaný’ olarak geçmemek...

Çok daha olumlu, çok daha büyük iþler yapma derdinde Obama ve bunu nasýl gerçekleþtireceðini üç ayrý tarihte buluþtuðu uzman tarihçilerle yemek sofrasýnda tartýþarak belirleme yoluna gitmiþ...

Kendisiyle buluþanlardan bir tarihçi, Obama ile yeniden biraraya gelinirse, “Arzularý ile gerçekleþtirebildikleri arasýndaki uçurumu nasýl kapatabileceðini konuþuruz herhalde” demiþ ve eklemiþ: “Her baþkan yeniden seçilmek ister, ama ikinci dönemler hemen hepsi için kötü geçmiþtir...”

Yeni döneminde Obama tarihe nasýl geçeceði duyarlýlýðýyla hareket edeceðe benziyor.

Baþbakan Erdoðan’ýn dediðini bitirirken tekrarlayayým: Darýsý baþýmýza...