Darýsý Kültürün baþýna!

Medeniyetimizin kökü maarif/eðitim davasýndadýr.

Batýnýn, hýzla yayýlma özelliði taþýyan patojen hücreleri salmasýyla kök hücrelerimiz on yýllardýr zehirli.

Bu yüzden cumhuriyet sonrasý; Peyami Safa, Mümtaz Turhan, Ali Fuat Baþgil, Semiha Ayverdi, Emin Bilgiç, Ferruh Müftüoðlu gibi roman ve düþünce yazarlarý derinlikli ve evsaflý þekilde eðitimle yakýndan ilgilenme ihtiyacý hissettiler.

Ýlgilendiler zira eðitim ahvalimiz; Tanzimat sonrasý cesaretsizleþti ve cýlýzlaþtý, Darwinci Luis Büchner'in ifadesiyle cumhuriyetle beraber "imansýz ve bitik bir eðitim" modeline devþirildi.

Aklýn en dar ve karanlýk sýnýrlarý derekesinde can çekiþen kök davamýz; dünyayý kuþatan Yahudi, Mason ve Laisizm ahtapotunun kollarý arasýnda hayat kavgasý vermekteydi.

Bir diðer taraftan toplum ve ahlak düzeni merkezinde de yine ayný dava vardý/olmalýydý.

Bunun için Nurettin Topçu'ya göre "bir milletin ruhunu yapan, inþa eden, biçimlendiren ve süsleyen maariftir/eðitimdir."

Topçu'ya göre cumhuriyet sonrasý biyolojik hastalýðýmýz: "maarifiyle/eðitimiyle, basýnýyla, sahnesiyle, sinemasýyla, ailesiyle, partisiyle, bölgeciliðiyle, hatta diyanet teþkilatý ve mezhepçiliðiyle bütün kuvvetler ve bütün müesseseler millî birliði parça parça etmektedir!"

Uluslararasý Medeniyet Çalýþmalarý Dergisi'nde þöyle bir giriþle karþýlaþýrsýnýz: "Medeniyetimizin üç asýrdýr geçirmiþ olduðu buhranlarýn sebepleri ve ana kaynaðý hiç kuþkusuz kültür ve eðitimde aranmalýdýr."

Uzun yýllardýr sýklýkla dile getirdiðimiz gibi bizce de kesinlikle böyledir. Bu tespite bir üçüncüyü eklemenin ihtiyacý da kesindir:

Bir ülkeyi ve toplumu ayakta tutan, diri tutan ve geliþtiren üç kuvvet vardýr: Aile, Eðitim ve Kültür.

Bazý devrimler vardýr, sessizdir ama bir milletin kaderini deðiþtirir.

Çocuklarýmýz, modern eðitim hayatýmýzýn baþladýðý 1800'lü yýllardan beri ilk kez baðýmsýz bir müfredatla ve ufuklarýný açan bir ders yýlý açýlýþýyla eðitim hayatlarýna baþladýlar.

"Misak-ý Milli" diye diye bir coðrafyaya sýkýþtýrýlmýþ, zihinlerine kelepçe vurulmuþ bir millete, yeniden, yeni vatan sýnýrlarý çizilerek ufuklarý ve zihinleri geniþleten bir model olarak görüyorum yeni müfredatý.

Hep merak ederim ABD'nin, Ýngiltere'nin, Fransa'nýn "Misak-ý Millî" sýnýrlarý var mý?

Emelleri o kadar iþtahlý ki sýnýrlarý çizilemiyor!

Emperyal ülkeler kendi çýkarlarý uðruna dünyanýn en uzak köþesindeki ülkelere müdahale etmekten asla çekinmiyorlar.

Oysa bizler, býrakýn uzak memleketleri, sýnýrýmýzýn bir adým ötesine bile geçmeye cesaret edemiyoruz.

Zihinlerimize sýnýrlar çizilmiþ, prangalar vurulmuþ, daraltýlmýþ!

Bu, yakýn bir geçmiþe kadar böyleydi.

Prangalarýn sökülmesi için atýlan adýmlar somut bir netice vermeye baþladý ve ilk kez baðýmsýz bir eðitim müfredatý hazýrlandý.

Eksikleri var mýdýr? Mümkündür. Ancak niyet halis olunca akýbet de hayýr olur.

Eðitim yýlý açýlýþ dersi konusunun "Çanakkale'den Gazze'ye Vatan Savunmasý" olarak belirlenmesi de oldukça manidar ve önemli.

Önemli olduðunu Kemalist ve Laik cepheden yükselen aykýrý seslerden anlýyoruz.

Canlarý yandý... Besmeleden titreyen þeytan gibi yerlerinde duramýyorlar.

Osmanlý, tarihinde sadece iki defa savunma hattý kurmuþtur.

Çanakkale ve Gazze.

Gazze'yle Kudüs muhafaza altýnda idi Çanakkale'yle Ýstanbul.

Kudüs ile Ýstanbul ortak deðerlerin merkezi kabul edilmiþ ve korunmaya alýnmýþtý.

Terör çetesi Ýsrail, emellerinin sýnýrlarý olmayan Ýngilizler ve ABD desteðiyle Gazzemizi tarumar etti. Etmeye de devam ediyor!

Merhum Teoman Duralý hocamýn ifadesiyle, Ýngiliz-Yahudi Medeniyetinin perçeminde tutulan bir siyasi partinin elemaný/baþkaný tarafýndan Ýstanbul'da þu anda tarumar ediliyor!

Ýþte bu yýl "Çanakkale'den Gazze'ye Vatan Savunmasý" dersi bu yüzden önemli.

Vatanýn sadece Misak-ý Milli olmadýðý, bu milletin zihnine sýnýrlar çizilemeyeceðini göstermesi açýsýndan önemli.

Daraltýlmýþ zihinlere yeni hedef ve gayeler göstermesi açýsýndan önemli.

Bugün Gazze'nin vatan savunmasýnda kurulmuþ bir hat olduðunu öðrenecek genç zihinler, Kudüs'ü düþleyerek ufuklarýný geniþletip daha büyük hedeflere imza atacaklardýr.

Bugün Ýstanbul'un kurtarýlmayý bekleyen bir "esir þehir" olduðunu idrak edecek taze dimaðlar, patojen hücrelerden temizlemek için azm-ü cezm-ü kast eyleyeceklerdir.

Karþý tarafýn çok ses çýkarmasý þu sebepledir: Daraltýlmýþ ufuklarýn geniþletilmesi...

Güneþ elbet doðacaktýr, yarasalar istemese bile...

Bakan Yusuf Tekin'i ve ekibini gönülden tebrik edelim ve "Darýsý Kültürün baþýna" diyelim...