Fransa’da burjuvazinin doðuþunu, ve feodalitenin çözülmesini müjdeleyen toplumsal süreçleri anlayabilmek için Balzak’ýn romanlarý ne kadar öðreticiyse, ünlü Dreyfus davasý da Yahudiler söz konusu olduðunda Fransýz hukukunun nasýl iþlediðini göstermesi bakýmýndan bir o kadar önemli bir davadýr.
Emil Zola’nýn ‘Ýtham Ediyorum’ baþlýklý makalesi, bu davayý dünya gündemine sokmuþ ve hukuk tartýþmalarýný derinden etkilemiþti.
Bela bir davaymýþ gerçekten. Çünkü yüzyýl sonra yargýlandýðým bir davada, Dreyfus’u hatýrlamak bile, bana fazladan dört yýl hapse mal oldu..
12 Eylül günleri... Sýkýyönetim Mahkemesinde yargýlanýyoruz. Dava bitecek, son sözümüz soruluyor. Siyasi savunma yapamamýþýz, buna üzülüyoruz, bir grup arkadaþla beraber. Son sözümü soran hakime bari iþe yarayan bir þey söyleyeyim de içim biraz rahat etsin diyorum. Aklýma o anda Dreyfus gelmez mi...
‘Bizim Kürt olmaktan baþka bir suçumuz yok. Bu dava ünlü Dreyfus davasýna benziyor. Dreyfus bir Yahudi olduðu için mahkum edildi, ne desek boþ, nasýlsa bizi de Kürt olduðumuz için mahkum edeceksiniz’ dedim. Yýl 1984’tü. Böyle konuþmasam diðer arkadaþlarým gibi 8 yýl ceza alýp tahliye olacaktým. Ama bu sözlerin bana yedi yýl gibi bir maliyeti oldu ve 1988’de yani dört yýl sonra tahliye oldum. Mahkeme öngörülen cezayý üst sýnýrdan verdi, yani teþdit uyguladý. Örgüt içindeki pozisyonum itibariyle, teþdidi gerektirecek bir durumum yoktu. Ama Dreyfus davasýyla ilgili sarf ettiðim bu sözleri mahkeme üst sýnýrdan ceza vermek için bahane yaptý.
O tarihten bu yana davacým hep devletti. Kiþilerle hiç bir davam olmadý. Devlet davacý ben davalýydým.
Diyarbakýr cezaevinden siyasi yasaklý olarak tahliye oldum. Yasak 1998’e kadar sürdü. On yýl devam eden özgürlük, 2009’da bitti. Anayasa Mahkemesi bu yýlda beþ yýl sürecek olan yeni bir yasak koydu. Üç hafta önce bu yasaða , bireysel baþvuru hakkýmý kullanarak itiraz ettim. Bir cevap yok. 21. Yüzyýl galiba tuhaf bir yüzyýl. Twitter yasaðý bir hafta bile sürmüyor. Sürsün demiyorum, twitter yasaðý dahil hiçbir yasak sürmesin ve hiçbir yasak olmasýn... Ama siyaset yapma özgürlüðü de, insan ister ki, en azýndan twitter kullanma özgürlüðü kadar deðerli bir özgürlük alaný olsun. Sanýrým Sayýn Haþim Kýlýç ve Anayasa Mahkemesi’nin deðerli üyeleri farklý düþünüyor. Faklý düþünmeseler, fiili olarak ve görev yaptýklarý mahkemece dört yýl önce yok edilen bir özgürlüðü sona erdirmek için baþvurumu incelemeye alabilirlerdi. ‘Allahýn bir Kürdü yaþadýðýna þükretsin, siyaset yapmasa da olur mu’ diyorlar, acaba? Bunlar iyimser düþünceler deðil tabi, ama, elimde deðil ne yapayým. ‘21. Yüzyýl Kürt yüzyýlý olacak’ diyorlar ya, biraz da gaza geliyorum galiba!.. Oysa AYM’nin hiç mi hiç acelesi yok!
Devletle ihtilaflý olduðum tek konu bu. Diðerleri yargý paketleri filan derken bir biçimde hal yoluna girdi. Sevinemiyorum ama, çünkü bu defa da çek-senet, arazi, ihale mihale gibi sebeplerle deðil, yine siyasi ve toplumsal olaylar nedeniyle , bazý Türkiye Cumhuriyeti yurttaþlarý beni dava etmeye baþladý.
Bu davacýlarýmdan biri, Mehmet Hasan Altan. Diðerleri, Savcý Celal Kara ve Hasan Atilla Uður. Uður, Ergenekon sanýðý, ama herhalde Kürt kamuoyunun da 1990’lý yýllardan bu yana çok iyi tanýdýðý bir isim.
Davacým dün devletti. Bugün ise þahýslar. Þahýslar dediðim öyle sýradan kimseler deðil. Mehmet Hasan Altan, Celal Kara, ve Hasan Atilla Uður. Her biri kendi alanýnda belli bir konumu olan þahsiyetler. Peki ben ne yaptým da bu þahsiyetleri kendimden davacý hale getirdim. Sýrayla anlatacaðým. Ama þunu peþinen söylemek isterim. Öylesi bir davacý profilini bir araya getiren ve üçünü birden benden davacý kýlan sebepler, tamamen siyasi sebeplerdir. Mehmet Hasan Altan, bir bilim insaný, bir entelektüel, Celal Kara 17 Aralýk operasyonuyla tanýdýðýmýz ve herhalde artýk sýradan bir savcý diyemeyeceðimiz bir hukukçu, Hasan Atilla Uður ise ‘Öcalan’ý Nasýl Sorguladým’ diye kitap yazmýþ, darbeyle suçlanmýþ bir ordu mensubu.
Mehmet Hoca’nýn bir de ‘Hasan’ý varmýþ, bilmiyordum. Mehmet Hasan Altan’ýn davasý kabul edilseydi, ondan daha fazla sevinecektim. Mehmet Hasan Altan benden davacý olduðunda, savcýlýða davet edildim, uzlaþma isteyip istemediðim soruldu. Dört sayfa yazýlý bir uzlaþmazlýk metni-dilekçesi verdim. Ve özetle ‘bu davayý ne olursunuz kabul edin’ dedim. Bunu ne ben ne Mehmet Hasan Altan savcýya anlatamadýk. Maalesef dava açýlamadý. Ama Mehmet Hasan Altan’ýn avukatý bir zamanlar benim de avukatýmdý, iyi bir hukukçu, herhalde Anayasa Mahkemesi’ne baþvuru hakkýný kullanacaktýr. Perþembeye devam edeceðim. Davacýlarýmla olan ihtilaflarým çünkü, tamamen memleket meselesi, belki kýssadan bir hisse çýkar...