Davutoğlu başarabilecek mi?

Rus uçağının düşürülmesi etrafında söylenmedik söz yazılmadık yazı kalmadı. Hükümet programı hakkında da çok şey söylendi ve yazıldı. 

Dolayısıyla aynı konulara farklı kelime ve cümlelerle temas etmektense şu ana kadar kimsenin temas etmediği bir ayrıntı hakkında yazmak istiyorum.

Sadece Davutoğlu ile gündeme gelen bence de çok önemli bir söylem, önemli bir vaat var.

Daha önce AK Partili hiçbir yetkili ağızdan duymadığımız bu söylemi başbakan 64. Hükümet programında da tekrarladı.

Tekrarladı çünkü aynı söylemi ilk kez başbakanlık görevini devraldığında dile getirmişti.

***

Başbakan Davutoğlu kalkınmadan bahsederken artık dikey kalkınmanın değil yatay kalkınmanın esas alınacağını söyledi/ söylüyor.

Dikey kalkınmadan maksat yüksek bina inşasıdır.  

Medeniyetimizin önemli esaslarından biri yatay kalkınmadır.

Yani birçok dairesi olan apartman dikmek değil her ailenin müstakil ev sahibi olması ve evinin de bir iki kattan daha yüksek olmamasıdır.

***

Medeniyetimizin zirvede olduğu dönemlere bakın 30 metre minare inşa eden ecdadın meskenleri ve iş yerleri en fazla iki kat nadiren üç katlıdır.

Yapamadıkları için değil. Medeniyetimizde göğe doğru yükselmek değil yere paralel yapılanmak esastır da ondan.

Bunun aile hayatına, sağlığa, çocukların yetiştirilmesine, komşuluk ilişkilerine ve konutlara verilecek hizmetlere olumlu etkisi ise ayrı bir konu.

***

Maalesef güzelim Anadolu şehirleri bile yüksek binalarla çirkinleşirken bugüne kadar bu yanlış yapılanmaya dur diyen çıkmamıştır.

Aksine apartman hayatı teşvik edilmiş, zavallı köylümüz bile bahçeli evini bırakıp apartmanda yaşamaya özenir olmuştur.

Daha vahimi bazı köylerde apartmanlar dikilir olmuştur.

Tek katlı bahçeli evlerin adı villaya çıkmıştır. Oysa bizim insanımızın alışık olduğu konut tek katlı bilemediniz iki katlı ama bahçesi olan yeşilliği bulunan evlerdir.

Şimdi maalesef çarpık yapılanmanın sonucu olarak beton yığını şehirleşme belasıyla karşı karşıyayız.

***

Medeniyetimizin kodlarını iyi okuyan Davutoğlu gibi bir başbakana sahip olduğumuz için şanslıyız.

Ben bu yatay kalkınma teşviğini duydukça heyecanlanıyorum. Ama aynı zamanda korkuyorum.

Başbakan yüksek bina projeleriyle kârını kat kat artıran ve bundan nemalanan inşaat sektörüne bu güzel prensibi nasıl kabul ettirecek merak ediyorum.

Ekonominin de büyük ölçüde inşaat sektörüyle canlı tutulduğu şu ortamda hükümet yatay kalkınmayı nasıl teşvik edecek gerçekten meraklanıyorum.

***

Bir taraftan da hayal kuruyorum.

Mesela İstanbul’un sur içi yani Fatih ilçesindeki o abus çehreli yüksek binaların yerine bir iki katlı tarihi görünümlü evler ve işyerleri inşa ediliyor.

O mendebur suratlı beton binaların gölgelediği tarihi eserlerin hepsi meydana çıkıyor!

Ulaşım ve oto park büyük oranda yer altına alınıyor.

Şöyle uzaktan bakıldığında yeşilin içinde bir tarih görünüyor, içine giren hayran kalıyor.

Turistik boyutuna hiç girmiyorum.

(Bildiğim kadarıyla İstanbul Büyükşehir Belediyesinin Şehzadebaşı ile Süleymaniye arasındaki alanda tarihi dokuyu koruyan yeni bir yerleşim projesi var. Hükümet bu projeye destek vererek bir başlangıç yapabilir!)

***

İstanbul’un diğer ilçeleri ve bütün Anadolu şehirlerimiz için de aynı şeyi düşünüyorum. Nüfusu yaşanmaz hale gelen büyük şehirlere yığmak yerine kırsala doğru dağıtan, dağılmasını sağlayacak kalkınma projeleri hayal ediyorum.

Vallahi ben hayal ediyorum ama başbakan bu hayali gerçekleştirecek ilkeyi hükümet programına koyduğuna göre olacak inşallah.

Davutoğlu başarabilecek mi? Bence başaracak, en azından başlayacak.

Medeniyetimizin bânisi yüksek yapılaşmayı yasaklarken vârisi neden ona sahip çıkmasın ki!

Allah utandırmasın.