Başbakan kendi kültürüyle yoğrulmuş, tarihini ve medeniyetini bilen şuurlu bir ilim adamı olunca seçtiği kelimelerin ve kurduğu cümlelerin etkisi bir başka oluyor.
Hele de bu kelime ve cümleler samimiyetle telaffuz edildiğinde etkileşim de farklı hale geliyor.
***
Hükümetin 10 maddelik yeni Terörle Mücadele Eylem Planı’nı Mardin’de açıklarken yeni süreci ‘İhya, İnşa ve İkna’ süreci olarak özetliyor.
Bu üç kelime sadece kafiyesi itibariyle bir araya gelmiş retorikten ibaret değil.
Şehir ve medeniyet tasavvuru hususunda birazcık bilgisi olanlar bu üç kelimenin ne anlama geldiğini bilirler. Bilmeyenlere Prof. Dr. Sadeddin Ökten hocayı bir kez olsun dinlemelerini tavsiye ederiz.
***
Bu bağlamdaki eylem planının 6. maddesi olan ‘Şehirlerin İhyası’ . Diyor ki Başbakan:
“Mardin, Diyarbakır gibi bütün tarihi şehirlerimizi yeni bir yasal çerçeveyle ihya çabası içinde olacağız. Sur’u tarihi özellikleriyle öylesine yeniden inşa edeceğiz ki bütün insanlık gelip ilham alacak. Kentsel altyapı tümüyle gözden geçirilecek, inşallah şehirlerimiz en iyi yaşanır şehirler haline gelecek.”
***
“1990’lı yıllara dönülmesine izin verilmeyecek” derken Başbakan o yıllarda devletin içine düştüğü hatalardan ders çıkarıldığını hatırlatıyordu.
Cuma günkü yazımda işaret ettiğim gibi doksanlı yıllarda devlet terörle mücadelede sadece güvenlik ayağına önem vermiş, teröristle silahlı mücadele ederken bölge halkını da maalesef mağdur ederek devlete karşı nefret duygularının uyanmasına da yol açmıştı.
***
Başbakan Cuma günü Mardin’de yeni eylem planını açıklarken “Halka şefkat, teröriste kudret ile muamele edilecek” ifadesiyle doksanlı yıllarda ihmal edilen halkın yaralarını sarma hususunda AK Parti hükümetlerinin farkına da işaret ediyordu.
Şu ifadedeki gerçekliğe bakar mısınız?!
“Biz ki Gazze’nin, Somali’nin, Myanmar’ın, 2 buçuk milyon Suriyeli’nin yaralarını sarmışız; Sur’dan, Silopi’den, Cizre’den çıkan vatandaşlarımızı bu zalimlerin eline bırakır mıyız?”
İkna.
***
Bu bağlamda eylem planının dördüncü maddesindeki ‘sosyal seferberlik ilanı’ ile bölge insanının terörden kaynaklı tüm zararlarının tazmin edilmesi hedefleniyor.
Kira yardımından psikolojik desteğe varıncaya kadar vatandaşı kucaklayan devletin şefkat eli.
***
Bir başka ikna yöntemi olarak hükümet, toplumun tüm kesimlerini kucaklama adımı atıyor. Başbakan diyor ki:
“Artık muhatap milletin tüm kendisidir. Bütün illerde ve ilçelerde STK temsilcilerinden, kanaat önderlerinden o bölgede herkesin saygı duyduğu isimlerden oluşan istişare meclisleri kurma talimatını kaymakamlara, valilere verdim.”
Böylece çözüm sürecinde ‘sadece HDP/PKK muhatap alındı’ tenkidinin de önüne geçilmiş oluyor.
***
Terörle mücadele eylem planının 10 maddesini bir yazıda ayrı ayrı ele almanın imkanı yok. Ama özetle söylemek gerekirse eylem planı, hükümetin dersine iyi çalıştığı, geçmişteki hataların tekerrür etmemesi için gerekli tedbirlerin alındığı ve bölge halkının kazanılması için bütün imkanların seferber edildiği izlenimi vermektedir.
***
Başbakan o beyefendi ve nazik insan yeri geldiğinde bir devlet adamı olarak kükremesini de bildiğini göstermiştir. Diyor ki: “Eğer bu son kalenin mevcudiyetine yönelik bir tehdit söz konusu olursa, yüreğimiz ne kadar muhabbetle doluysa, bileğimiz de o kadar kudretle bezenmiş ve bilenmiştir.”
Bu kararlılık içimizdeki tehdit unsurlarına yönelik.
***
Dış tehditlere öyle bir gönderme yaptı ki tarih bilgisi olmayanların bunu anladığını zannetmiyorum. Dedi ki: Kut’ül Amare’de beraberdik, önümüzdeki dönemde de beraber olacağız.” Kut’ül Amare’deki inceliği kaç kişi anladı bilemiyorum ama mesajın yerine ulaştığından eminim.
***
Kut’ül Amare bugün Irak topraklarında kalmış bir Osmanlı kasabasıdır. Birinci Dünya Savaşındaki temel muharebelerden birisi burada cereyan etmiştir. Kut’ül Amare’de Osmanlı ordusu dönemin süper gücü İngilizleri mağlup edip muhteşem bir zafer kazanmış ve bütün İngilizleri esir almıştır.
Başbakan Kut’ül Amare derken bu zafere işaret etmektedir!
Kut’ül Amare ABD’ye de Rusya’ya da AB’ye de ve anlayan herkese çok ince bir mesajdır!
