Ýbadi’nin yeni tercümaný, ABD Dýþiþleri Bakanlýðý Sözcüsü John Kirby...
Ýbadi’nin söyleyemediklerini, “Söylediðimde baþýma bir iþ gelir mi?” diye düþündüklerini Kirby söylüyor.
Ýsterseniz önce Kirby kimdir, bugüne kadar ne iþler çevirmiþtir, biraz ona bakalým.
Kirby, sözcülüðünü yaptýðý Kerry’nin daha gün görmüþü...
Erdoðan’ýn, “Ortaðýnýz biz miyiz, PYD mi?” sorusuna, patronuna has bir kaypaklýkla þu cevabý vermiþti: “Dostlar her konuda ayný fikirde olamazlar.”
Soru son derece netti oysa... Amerika, bir terör örgütü olan PYD’yi silahlandýrýyordu. PYD, PKK’nýn ardýlý olarak kurulmuþtu. Marksist bir örgüttü. Deðiþmez ve ebedi baþkaný Öcalan’dý... Ýþbu Marksist örgüt Suriye’nin kuzeyinde birtakým kantonluklar ilan etmiþ, Fýrat’ýn batýsýna geçerek Akdeniz’e kadar uzanacak bir terör koridorunun inþasýna giriþmiþti. (Midesizliðe bakýn ki, Marksist gerekçelerle ortaya çýkan örgüt, iþgal ettiði bölgelerde Amerikan bayraðý dalgalandýrýyor. Örgüt militanlarý da, çocuklarýna “Obama” ismini veriyor.)
Türkiye’nin “savaþ sebebi” saydýðý bu giriþim, müttefikimiz ve stratejik ortaðýmýz Amerika tarafýndan destekleniyordu. Üstelik, PYD’ye destek olarak gönderilen Amerikan silahlarý, Türkiye’deki PKK eylemlerinde kullanýlýyordu. (“Hendekler” döneminde çok sayýda Amerikan silahý ele geçirilmiþti.)
Erdoðan bu durumu hatýrlattý. “Ortaðýnýz kim?” diye sordu.
Kirby, “Dost ve ortaðýz ama PYD konusunda anlaþamýyoruz” dedi.
Elbette dostlar her konuda anlaþamazlardý. Bazen farklý düþünebilirlerdi. Ama bu durum, terör örgütlerine destek vermelerini gerekmiyordu.
Mesela Türkiye, birçok konuda farklý düþündüðü Amerika’ya karþý El Kaide’yi desteklemiyordu. DEAÞ’a silah ve mühimmat göndermiyordu. FETÖ tipi örgütleri himaye etmiyordu.
Müttefikimiz ve stratejik ortaðýmýz Amerika’nýn PYD sevgisi, bir süre sonra bir “ziyaret”le taçlandýrýldý. ABD Dýþiþleri Bakanlýðý Müsteþar Yardýmcýsý Brett McGurk Kobani’yi ziyaret ederek terör örgütü yöneticileriyle görüþtü.
Bitmedi.
Bu ziyaretin yankýlarý sürerken, bu kez Amerikan Dýþiþleri Bakan Yardýmcýsý Anthony Blinken çýktý, “Ben de PYD lideri Salih Müslim’le görüþtüm, ne var yani?” dedi.
Kirby’ye göre bu ziyaret ve görüþmeler, Suriye Demokratik Konseyi ve “sivil yönetim yetkilileri” ile temas amacý taþýyordu ve önceden planlanmýþtý.
Sinir uçlarýyla oynamakta mahir müttefikimiz, bu tutumunu daha ileri boyutlara taþýdý. Bu kez, terör örgütü DEAÞ’a karþý Baþika’da konuþlanan Türk askerini “iþgalci” ilan etti. Daha doðrusu, “Türkiye iþgalcidir” diyen Ýbadi’ye destek çýktý.
Ýbadi oysa, vakti zamanýnda, “Baþika’ya asker gönderin. Bu kadarý yetmez... Daha fazla gönderin...” diye dönemin Baþbakaný Davutoðlu’na adeta yalvarmýþtý. (Görüntüler mevcuttur.)
Dün Kirby’ye Ýbadi’nin yalvaran görüntüleri soruldu.
Cevap þu: “Irak’ýn tüm komþularý Irak’ýn egemenliðine ve toprak bütünlüðüne saygý göstermeli. Irak’ta konuþlu Türk güçleri uluslararasý koalisyonun parçasý olarak orada deðiller...”
Bu açýklama, Ýbadi’yi “küstahça” laflar etmeye zorlayan iradeyi ele veriyor. Yani, müttefikimiz ve stratejik ortaðýmýz Amerika, bizi komþularýmýzla karþý karþýya getiriyor, bizi düþmanlaþtýrýyor. Bir diðer ifadeyle, Türkiye’nin altýný oyuyor, Türkiye’yi bölgede aktör olmaktan çýkarýyor.
Dönemin Baþbakaný Ahmet Davutoðlu tam da burada devreye girmeli. Konuþmalý.
En azýndan, Baþika nedeniyle sýkýþtýrýlan Erdoðan’a ve hükümete destek çýkmalý.
Danýþmanlar araya girmeden yapmalý bu iþi.
Danýþmanlar konuþtuðunda, tuhaf durumlar oluþuyor çünkü.
Mesela bunlardan biri, bir süredir, konuþlu bulunduðu gazete köþesinde, “Davutoðlu Baþbakan kalsaydý, 15 Temmuz darbe giriþimini yaþamayacaktýk” diye geveleyip duruyor, “üst akýl” üzerinden Cumhurbaþkaný Erdoðan’a laf sokuyor. Yani, danýþmanlýk hizmeti verdiði kiþiyi zor durumda býrakýyor.
Bu fecaate bir yenisini ekleyebilir, “Davutoðlu Baþbakan kalsaydý, bizi Baþika’dan çýkmaya zorlamayacaklardý” diyebilir. O potansiyele sahip biri çünkü.
Davutoðlu elini çabuk tutmalý bence!