Geçtiðimiz hafta Baþbakan Sayýn Davutoðlu azýnlýk cemaatleri önderleriyle bir toplantý yaptý.
Toplantýda verilen mesajlarýn, Davutoðlu’nun ifadelerinin altýna imza atmamak mümkün deðil.
Azýnlýklar meselesinde, Türkiye’nin çok ciddi bir meselesidir, AK Parti döneminde, geçmiþe oranla, çok önemli ve çok olumlu adýmlar atýldý.
Ancak, atýlan bu çok önemli ve olumlu adýmlarýn maalesef hala anayasal, yasal, kurumsal yapýya dönüþümüne þahit olamadýk.
Bu konuda anayasal, yasal, kurumsal bir dönüþüm kaçýnýlmaz olarak yeni bir anayasanýn yapýlmasýný gerektiriyor.
Temennim, hatta ülkem Türkiye için olmaz ise olmaz nitelikte gördüðüm mesele, 2015 seçimleri sonrasý çok kapsamlý, evrensel hukuka ve evrensel kurumsal yapýlara dayalý yepyeni bir anayasanýn yapýlmasý.
Bu hayati dönüþüm olmaz, Kenan Evren anayasasý ile yönetiliyor olma þanssýzlýðýmýz sürer ise, ülkeyi kim yönetiyor olursa olsun, Türkiye düþük hukuk standartlarýna ve yetersiz büyüme oranlarýna mahkum kalacaktýr.
Yapýlacak yeni Anayasanýn baþkanlýk rejimi ve kürt meselesi ile de sýnýrlý kalmamasý, çaðdaþ bir hukuk devletine uygun sivil-asker iliþkileri, din-devlet iliþkileri, vatandaþ-devlet iliþkilerine de kavuþmasý þart.
Bugün konumuz Davutoðlu’nun eþit yurttaþlýk mesajlarý yani vatandaþ-devlet iliþkilerinin hukuksal, kurumsal yapýlarý.
Önce kürt meselesinden, daha doðrusu devletin vatandaþlýk meselesine bakýþýndan baþlayalým.
Kenan Evren anayasasýnýn 66. Maddesi, deðiþmeden demiyorum, tümüyle kaldýrýlmadan, Türkiye’nin ne bir hukuk devleti olmasý ne de kürt meselesinde, çözüm sürecinde kalýcý mesafe almasý mümkün deðil.
Anayasa devletin dili demektir, bu devlet her vatandaþýna resmi düzeyde türk demeyi sürdürdükçe çözüm süreci kalýcý olamaz çünkü eþit yurttaþlýk ideali havada kalýr.
Gelelim eþit yurttaþlýk konusunun baþka bir boyutuna, alevi meselesine.
Anayasanýn 136. Maddesine göre Diyanet Ýþleri Baþkanlýðý (DÝB) anayasal yani tüm vatandaþlarý kapsamasý gereken bir devlet kurumudur.
81 ilimiz var, söz konusu 81 ilimizde de DÝB’e baðlý müftüler yani il müdürleri var.
Bu müftülerden birinin kimliðini gizlemeyen bir alevi yurttaþýmýz olmasý bugünkü yapý içinde mümkün müdür?
Þayet deðil ise, anayasal anlamda eþit yurttaþlýktan bahsetmek mümkün müdür?
Yeni anayasayý bekleyen ve mutlaka çözülmesi gereken bir sorun da budur.
Bu noktada benim önerim DÝB’in finansman yapýsýný gönüllülük esasýna dayandýrarak mevcut dýþlayýcý sistemi deðiþtirmektir.
DÝB’de tüm inançlarýn, mezheplerin temsilini savunmak sonu olmayan bir sürece tekabül edebilir, önerim, DÝB’in sünni Ýslam’a dayalý yapýsýnýn sürmesi, finansman yapýsýnýn gönüllülük esasýna dönüþtürülmesi, baþka inançlarýn da devlet dýþýnda örgütlenmelerinin önündeki tüm engellerin kaldýrýlmasýdýr.
Azýnlýklar meselesi de baþlý baþýna bir sorundur.
66. madde azýnlýklara da türk sýfatýný dayatmaktadýr ama pratikte de baþka sorunlar vardýr.
Tüm devlet kurumlarý, þayet gerçekten eþit vatandaþlýk gibi çok doðru bir idealimiz varsa, tüm vatandaþlara açýk olmalýdýr.
Bugün askeri okullarda, üniversiteler hariç bürokraside baþka dinlerden vatandaþýmýz yoktur.
Orduda, idari yapýda neden hiç azýnlýk cemaatlerine mensup vatandaþýmýz yoktur?
Eþit vatandaþlýk meselesi ülkemizin temel meselesidir, büyüme meselesi ile yarýþýr, Sayýn Davutoðlu’nun bu konuyu bu ölçüde öne çýkarmasý çok önemli ve olumludur ama mutlaka yeni anayasa sürecinde anayasal, yasal, kurumsal dönüþümlerle desteklenmelidir.