Sinemanýn teori ve pratiðinin belli estetik ve etik ilkeler üzerinde yükseldiðini belirtmek yanlýþ olmayacaktýr. Ýstanbul Þehir Üniversitesi’nde geçenlerde verilen bir iftarda, Dýþiþleri Bakaný Ahmet Davutoðlu’nun yaptýðý konuþma her bakýmdan çok kuþatýcý ve zihin açýcýydý. Üniversite yýllarýnda dünya düzeni içinde sömürgecilik sorununun hayati önem taþýdýðýný tespit ettiðini, siyasi konjonktür içinde sömürgeciliðin toplumlarýn yapýsýný belirlediðini ifade etti. Ancak zaman içinde, siyaset ve ekonomi toplumsal yapýlarýn tanýmlanmasýnda önemli bir yere sahip olsa da, asýl olanýn zihniyet olgusu olduðunu gördüðünü belirtti. Zihniyet olgusunun ise çok yönlü dinamiklerle belirlendiðini, ilim geleneðinin bu noktada çok büyük bir önem kazandýðýný arz etti. Ayný þekilde, herhangi bir toplumsal ve kültürel alanda bir rol alýnmasý gerektiðinde, bu güçlü ilim geleneði birikiminden beslenen bir duruþla özgüven içinde hareket edilmesinin elzem olduðunu ortaya koydu.
Ayný zamanda Türkiye’deki entelektüel birikimin en önemli temsilcilerinden olan Davutoðlu’nun tespitlerini, ilim hayatýnýn vazgeçilmez devrelerinden olan sanata, özelde de sinemaya uyarladýðýmýzda, zihniyet dünyasýnýn bir filmin ortaya çýkýþýnda, þekilleniþinde ne denli kritik bir mahiyete sahip olduðunu görüyoruz. Sinemamýzda yönetmenlerin kapladýklarý alan, beslendikleri kültürel normlar ve hafýza, ayrýca durduklarý yer itibariyle dünyayý algýlayýþ ve görüþ biçimleri sanatlarýnýn ortaya çýkýþýnda da vazgeçilmez parametreler olarak görülmektedir. Ýlim geleneðimizden beslenemeyen bir sanat uðraþýsýnýn ürünleri, toplumumuzu ne kadar doðru bir þekilde temsil etmekte, insani deðerlerimizi ne kadar günýþýðýna çýkarabilmektedir?
***
Sinemada iþlenen her konunun böyle bir formasyona sahip olunmasýný gerektirmediði düþünülse de, bunun ahlaki duruþ ve genel algý bakýmýndan aslýnda ne kadar ehemmiyeti haiz olduðunu söyleyebiliriz. Tarihi derinliði içinde kendi beninin farkýnda olan bir sanatsal duruþ, icra ettiði sanata bu duyarlýlýðý deðiþik tezahürleriyle yansýtacaktýr. Kendi kültürel kökleriyle kurulan saðlýklý bir bað, yönetmeninin özgüven içinde hareket etmesini de beraberinde getirecektir. Bir yanýlsama içinde bulunan sinemacý ise, farklý varlýk alemlerinin uygulayýcýsý ve temsilcisi olarak toplumunun yabancýsý bir þahsiyet konumunda varlýklarýný sürdürecektir.
Kültürel geleneðin bir duyuþ halinde yönetmene sirayet etmesi, onun elinden çýkacak sanat çalýþmasýnýn da çerçevesini çizecek, estetik ve ahlaki normlarýný o gelenekten aldýðý vakar ve tevazu içinde tevarüs ve temayüz ettirecektir.
Dolayýsýyla her þeyin siyaset ve ekonomiden ibaret olmamasý gibi, sinemada da zihniyet oluþumunun ve belirleyiciliðinin aðýrlýðý çok önemli bir etkendir; onun uzun bir geliþim sürecine dayanan oluþumu ise kiþinin kültürel kökleriyle kurduðu baðla yakýndan ilintilidir.
Ramazan-ý þerifiniz mübarek olsun...