Davutoðlu’na cart-curt edenler

Erdoðan, manipülatörlerin manipülasyonlarýna aldanmadý. Yapmasý gerekeni yaptý. Ahmet Davutoðlu’nun AK Parti genel baþkan adaylýðýný ve dolayýsýyla baþbakan adaylýðýný gereken þekilde ilan etti. Gereken þekilde: Davutoðlu’na layýkýyla iltifat ederek, O’nun ‘mâna ve ehemmiyetini’ vurgulayarak.

Ne diyordu manipülatörler? “Davutoðlu Türkiye’yi maceraya sürükledi, herkesle düþman etti, komþularla sýfýr sorun diye diye sýfýr komþu noktasýna getirdi... Beceriksiz... Baþarýsýz...”

Yuh!

Yalancýnýn...!?

Bir zamanlar bize ezelî düþman diye yutturulmaya çalýþýlan Yunanistan’la olabildiðince iyiyiz. Saraybosna, Belgrad, Zagreb’le “BENELUX” gibi olduk. Gürcistan’la can-ciðer kuzu sarmasýyýz; iki devlet gibi deðil de ayný devletin iki eyaleti gibiyiz. Ermenistan’la -Karabað meselesinden kaynaklanan- sorunlarýmýz devam etmekle beraber, bazý hususlarda bu sorunlar yokmuþ gibi davranma büyüklüðünü göstererek, bunalan Ermenistan halkýna Ýstanbul’da nefes aldýrýyor, onlarýn gönüllerini kazanýyor, bu sayede inþaallah geleceði kazanýyoruz. Azerbaycan’la iliþkilerimiz her zamanki gibi iyi; karþýlýklý rezervlerimizi resmi söylemlerimize bulaþtýrmaktan imtina ediyor, resmiyette “iki devlet, tek millet” anlayýþýný muhafaza ediyor, üçüncü ülkelerin menfi tesirlerini bertaraf edecek kadar kuvvetlendiðimizde bu anlayýþýn kuvveden fiile geçeceði -hatta bunun ötesine de geçebileceði- umudunu diri tutuyoruz. Pakistan’la “iki devlet, tek millet”liðimiz daha da ileri seviyede. Afganistan’la (Taliban dahil) en menfî þartlar altýnda bile iliþkilerimiz bozulmadý, bilakis geliþti, eksisinden de iyileþti. Rusya’ya karþý açýk ve net bir þekilde savunduðumuz Ukraynalýlarýn kahramaný olduk, ama bu süreçte Rusya ile de papaz olmadýk. Suriye’deki muarýzlýðýmýz da bizi Rusya ile papaz etmedi; bilakis, Suriye’de kozlarýmýzý paylaþýrken beri tarafta yüksek düzeyli stratejik iþbirliðimizi hayata geçirdik, ortak bakanlar kurulu toplantýsý düzenledik Rusya ile. Ayný þekilde Ýran ve Çin’le Suriye’de karþý cephelerde yer alýrken beri tarafta iliþkilerimizi geliþtirdik; Çin’le -NATO’ya raðmen- füze kalkaný anlaþmasý imzaladýk, Ýran’la doðalgaz fiyatýnda indirim konusunda prensip anlaþmasýna vardýk. Kürdistan Bölge Yönetimi ile karþýlýklý tereddüt ve korkudan karþýlýklý muhabbet ve itimat iliþkisine geçtik, gayri resmi platformlarda konfederasyon çatýsý altýnda birleþmeyi bile konuþuyoruz.

***

Irak yönetimi mi? Bizim dediðimiz oldu iþte. Ýran’dan ABD’ye kadar herkes bizim öteden beri iþaret ettiðimiz noktaya geldi ve Nuri Maliki’nin üstünü çizdi; Maliki defolup gitti Irak’ýn baþýndan; “AK Parti hükümeti O’na tavýr almakla hata etti” diyenler bir güzel ‘ofsayta’ düþtü.

Arap devrimlerine verdiðimiz haklý destek yüzünden Suudi Arabistan Krallýðý ile ister istemez ayrýlýðýmýz-gayrýlýðýmýz oluyorsa da, hükümetimiz krizleri iyi yöneterek bu rejimle sorunlarýmýzýn kontrolden çýkmasýný önlüyor, zurnanýn zýrt dediði yerde yaptýðý jestlerle kralýn gönlünü alýyor. Katar’la zaten omuz omuza yürüyoruz; dýþ siyasetlerimizi tevhit ettik adeta.

Netanyahu, Esed ve Sisi mi? Býrakýn da onlarla olabildiðince kötü olalým. Ýlgili süreçlerin devam ettiðini, son sözün henüz söylenmediðini de unutmayalým. O parantezler hariç, ait olduðumuz bölgelerde her zamankinden daha itibarlý ve etkin olduðumuz, etkinliðimizin de her zamankinden daha verimli olduðu, bazý cephelerde karþý karþýya geldiðimiz devletlerle bile verimli iliþkilerimizi koruyabildiðimiz ve hatta geliþtirebildiðimiz gerçeði, gören gözler için açýk ve nettir. Bunun çok boyutlu, ince elenip sýk dokunmuþ, kuyumcu titizliðiyle iþlenmiþ, rafine bir dýþ siyasetle, ama ille de cesur bir dýþ siyasetle, cesur ama ayný zamanda ihtiyatlý bir dýþ siyasetle, ihtiyatlý ama pýsýrýkça olmayan bir dýþ siyasetle, yerinde saymayý deðil Nizam-ý Alem yolunda ilerlemeyi marifet belleyen bir dýþ siyasetle, yüksek ideallere baðlý ve fakat cari þartlarý da gözeten bir dýþ siyasetle, cari þartlarý gözeten ve fakat yüksek idealleri onlara kurban etmeyen bir dýþ siyasetle, Eski Türkiye’nin deðil, Yeni Türkiye'nin dýþ siasetiyle gerçekleþtiði de açýk ve net.

***

“Sýfýr komþu”ymuþ! Tam tersine; komþularýmýza yeni komþular kattýk bu dýþ siyasetle; birbiriyle didiþen Somali, Etiyopya, Eritre ve Cibuti’nin dördüyle de yakýnlaþtýk, Kuzey Afrika’da, Güney Afrika’da, Batý Afrika’da da dostlar, ortaklar, müttefikler kazandýk; dünyanýn daha yaþanabilir bir dünya olmasý yolunda ve uzun vadede siyasî -hatta askerî- nüfuz alanýmýzý alabildiðine geniþletecek yoðunlukta insanî, diplomatik, ticarî/iktisadî açýlýmlar yaptýk Afrika’ya; daha þimdiden, uluslararasý iktisadî krizi atlatmamýza yarayacak kadar önemli iþler yapýyoruz Afrika ülkeleriyle. Bir de uçsuz bucaksýz Latin Amerika’nýn kapýlarý açýldý önümüze.

Avrupa Birliði ve ABD mi? Ýliþkilerimiz mevcut þartlarda ne kadar iyi olabilirse o kadar iyi; daha iyi olabilmesi için ya bizim onlara eskisi gibi kölelik etmemiz lazým veya onlarýn bizi yeniden ele geçirme umutlarýný tamamen söndürerek Yeni Türkiye’nin gücü ve büyüklüðü karþýsýnda havlu atmalarýný saðlamamýz lazým, emperyalizme ve neo-kolonyalizme pes dedirtmemiz lazým. Biz ikinci þýkký tercih ettik. Onun için “Tayyipçi” olduk. Onun için Davutoðlu diyoruz. Ve biliyoruz: Erdoðan’ý “Aman efendim, bu Davutoðlu sizin de baþýnýzý yakacak” diye güya uyaran zevatýn asýl derdi Erdoðan’la. Zira Davutoðlu ismiyle beraber anýlan dýþ siyasetin bizatihî ‘sahibi’dir Erdoðan. Erdoðan’ýn hayal ettiði ve hayalken gerçeðe dönüþtürmeye baþladýðý Yeni Türkiye’nin olmazsa olmazlarýndandýr bu siyaset.

AK Parti’yi sýradan -veya hallice- bir “merkez sað parti”den ibaret olarak görmek isteyenler, bu siyasetin vazettiði büyük davadan ve o büyük davanýn kaçýnýlmaz kýldýðý büyük mücadelelerden elbette yaka silkeceklerdir.