Dayak yemeye doymadın mı birader?

Bankasını dolandırmış adamın himayesinde ya da “lansmanında” siyasi çevrelere duhul etmişsin, “Özal’ın prensliğine” yükselmişsin, yıllarca muhafazakâr çevrelerle düşüp kalkmışsın (Uğur Mumcu’nun ifadesiyle, “kâr”ı iyi muhafaza ettikleri için olabilir mi?), dinci siyasetçilerle “harika münasebetler” kurmuşsun, bu münasebetlerin hatırına (ve de “liberal” kontenjanından) amiral gemisine yazar olmuşsun, TMSF’nin el koyduğu televizyonlarda yüksek telif karşılığında programlar yapmışsın...

Bugün kalkmış, “medyada bağırsak temizliği”nden söz ediyorsun.

Efendim, medyada bir bağırsak temizliği olursa imiş, bazı yazarlar ne yaparmış...

Bu “bazı yazarlar” arasında fakirin ismi de zikrediliyor.

Kuyruk acısı mıdır, tahammülsüzlük müdür, alışkanlık mıdır, bilemedim, vaktiyle Özal’a prenslik yapmış çakma liberal, handiyse fakire sataşmadan yazı yazamıyor.

Her gelişinde dayak yiyip gidiyor...

Uslanmıyor, yine geliyor...

Mütemadiyen ve periyodik aralıklarla geliyor... Mütemadiyen dayak yiyip gidiyor...

Kaç kere yazacağım birader!

Liberal olduğunu söylüyorsun. Liberal çevrelerde itibarın yok... Demokrat olduğunu söylüyorsun. Demokrat çevrelerde itibarın yok... Liberal kontenjanından Doğan Medya Grubu’na konuşlandırıldın. Ulusalcı patolojik çıkışların yüzünden kovulmaktan beter oldun. Hatta kovuldun...

Roman yazıyorsun... Edebiyat çevrelerinde itibarın yok.

Kendini “darbe karşıtı”, “anti militarist” diye pazarlıyorsun... Darbeyle kora kor mücadele etmiş insanlar nezdinde itibarın yok.

Bir dönem, Marksist’tin.

Döndün liberal oldun.

Döndün AKP’ci oldun. Döndün “AKP karşıtı” oldun. Döndün, ulusalcı oldun. Döndün Ergenekon ve Balyoz muhibbi kesildin. Döndün, o an hangi ideolojik yakınlaşma içindeysen, o’cu oldun.

İtibar mı?

İtibar yine yok.

Döndün, aralarında bu satırların yazarının da bulunduğu bir grup gazeteci hakkında terbiyesizce laflar ettin: “Besleme”, “yandaş”, “ikinci sınıf gazeteci”, “yalaka”, “beyinsiz” “şerefsiz...”

Sonra da, “kimselerin izlemediği programlar yapıp haftalık cep harçlığımı çıkardığımı” yazdın.

Sürekli bunu yazıyorsun da, TMSF’nin el koyduğu Star televizyonundaki “kendi programını” niçin gündeme getirmiyorsun? Kimden ne kaçırıyorsun?

Sen kaç kişiye izlettin bu harikulade programı?

Devlete kaça patladın?

Basit bir internet taramasıyla ortaya çıkacak bu “önemsiz” bilgiyi niçin okurlarından ve taraftarlarından gizledin?

Madem muhatabının “şeref” durumunu dert edindin, mütemadiyen laf gönderip duruyorsun; sen şerefli davran, iktidar odaklarından nasıl ve niçin ayrı düştüğünü, “yandaş” olabilmek için hangi kapıları aşındırdığını, hangi genel yayın yönetmenine “Başbakan’la aram bozuldu... Niçin bozuldu, ben de anlayamadım. Başbakan’la aramı yap, size geleyim” diye ricada bulunduğunu anlat...

Medyada bir bağırsak temizliği olacakmış, bilmem ki Ahmet Kekeç ne yapacakmış...

Merak etme... Sen “prens” olmak için muhafazakâr kapılarında nöbet beklerken, bu satırların yazarı yazı yazıyordu.

Cahil şey...

Hükümetler, MİT’i ele geçirmeye çalışmazlar cahil şey...

MİT, zaten hükümete (Başbakanlığa) bağlıdır...

Hükümetler elbette MİT’e vaziyet etmek isterler. Elbette bu kurumu kontrollerinde tutmak isterler. Burada anormal olan şey nedir?

İkincisi, “Hükümet MİT’i ille de ele geçirmek istiyor” cümlesi, artık “cehalet örneği” bile sayılmıyor...

Böyle bir cümle olmaz.

Normal, sağlıklı ve dengeli bir kafa böyle bir cümle kurmaz.

Hadi cahil cehaletiyle maruftur ve de mazurdur.

Normal, sağlıklı ve dengeli bir kafa, bu tür cümlelerin “yayınına” izin vermez. Sahibini de kapının önüne koyar...

Sen bırak bilmediğin, anlamadığın, nüfuz edemediğin konularda ahkâm kesmeyi de, biraz da “Alo Aydın”dan haber ver... Alo Aydın’ın da buyurduğu gibi, bugün “gerçek demokrasiyi”Gülen grubu mu temsil ediyor?