DEAŞ’ın panzehiri laiklik değil, dindarlıktır…

Yıllarca izlediğimiz bayat bir film, yılbaşındaki Reina katliamından sonra tekrar vizyona sokuldu.

Efendim bu saldırı, yaşam tarzına müdahalenin sonucuymuş, çözüm de laiklikmiş…

Af edersiniz ama biz laikliği kaldırdık da benim haberim mi yok?..

Kaldırmadıysak bu tantana neyin nesi?

Laiklik, üzerinde tepinmeyince çalışmıyor mu yoksa?

Bir zamanlar her Allah’ın günü, “Laiklik elden gidiyor” yaygarası yapılırdı.

CHP’nin birinci vazifesi iktidar olmak değil, laikliği korumaktı!

Sayın Baykal, her grup konuşmasında bir laiklik uyarısı mutlaka yapardı!

Sonra bu tartışmaları unuttuk.

Artık CHP’de genel başkan değiştiği için mi laiklik uyarısı bitti, yoksa “uyarı”lar kesildiği için mi tehdit ortadan kalktı bilmiyorum ama bir gerçek vardı ki, ne rejim tehlikeye girmişti ne de bir kesimin yaşam tarzı…

Zaten, karşısındakinin inancına saygı duymayı emreden bir dinin mensuplarının, gerçek laiklikle herhangi bir problemi olmayacağı gibi aslında gerçek laik de Müslümanlardır.

İstanbul’un fethinden sonra Fatih’in himayesine giren Hristiyanların rahat nefes alması buna en güzel örnektir.

Ama bu gerçekler onlar için bir şey ifade etmiyordu.

Ülkeyi karıştırmak için yine laiklik malzeme yapılıyordu.

15 Temmuz’un da çaresi laiklikmiş…

Gerçi 15 Temmuz’dan sonra da, “Laikliğin değerinin anlaşılması için halkın üzerine bomba mı yağması gerekiyordu?” gibi çok sığ yorumlar yapıldı…

Bir kere bu FETÖ ve 15 Temmuz’un asıl sebebi, laiklikten uzaklaşmamız değil, tam aksine; aşırı ve samimiyetsiz “laiklik” baskısıdır.

Unuttunuz mu, darbeyi sürükleyen hainler “dindarlar” değil, laik görünerek sizi kandıran takiyyecilerdir.

Silahlı Kuvvetleri “Peygamber Ocağı” bilen, vatanı için canını vermeyi mertebelerin en büyüğü gören askerleri, içkili sofralarınızda bulunmadığı, eşi başörtüsü taktığı için “hain” damgasıyla ayıkladınız.

Ama öte yandan örgüt talimatıyla hareket eden, size göstermek için içki içen, laik görünmek için(?) eşinin başını açan “hain”leri bağrınıza bastınız; füze hızıyla TSK’nın en üst rütbelerine zıplattınız.

Bu “laik görünümlü hain” dostlarınız da ülkeyi, dışardaki hain işbirlikçilerine satmaya kalktı.

Ama ülkeyi de laikliği de yine asker evladının diploma törenine bile layık görmediğiniz başörtülü bacılar ve sakallı amcalar kurtardı…

DEAŞ da bu zihniyetin ürünüdür

DEAŞ’ın üstlendiği söylenen Reina saldırısından sonra Sayın Kılıçdaroğlu “Bunları laiklikle önleyeceğiz” dedi.

Size hezimetler yaşatanlara karşı beslediğiniz intikam hırsına her şeyi alet etmek zorunda mısınız?

Sizin saçma ve sığ entrikalarınızla daha fazla zaman kaybetmeye niyetimiz yok.

Zaten bize yurttaşlık bilgisi derslerinde “Din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması” diye öğretilen laikliği, “dinsizlik ve İslam düşmanlığı”naçevirdiniz.

Şimdi de “DEAŞ’ın panzehri” olarak yutturmaya kalkıyorsunuz.

Bir kere DEAŞ ile Müslümanlık doğu ile batı gibidir; birine yaklaşan öbüründen uzaklaşır.

Cihad, sadece devlet kararıyla olur ve bugün dünyada “cihad” kararı alabilecek evsafta bir İslam devleti yoktur, bunları yaptığı düpedüz terördür.

Ayrıca İslamiyet’te gayrimüslimlerin hakkını korumak, Müslümanlardan önce gelir.

Reina’daki katliamı “radikal” bir Müslümanın yaptığını düşünmek DEAŞ’ı da İslamiyet’i de hiç tanımamaktan kaynaklanır.

Bu örgütün gelişmesini önlemek sadece İslamiyet’in iyi anlaşılması ve anlatılması ile mümkündür.

Yoksa bu istismar cinayetlerinin sonu gelmeyecektir.