Değer miydi?

- 7 Şubat 2012’de MİT Müsteşarı’nı ‘usulsüz’ olarak ifadeye çağırdığını bile bile savcının arkasında durarak “MİT/hükümet KCK/PKK’yı koruyor” tezviratı yapmakla terörü bitirme sürecine balta vurmaya değer miydi?

- ‘Orta öğretim sistemini, dershanelere ihtiyaç kalmadan üniversiteye geçiş yapılabilecek şekilde değiştirin’ talimatının 2004’te verildiği, 10 yıl boyunca her bakana ‘aman dershanelerimiz kalsın’ diye kulis yapan dershane zincirleri sahibi bir baskı grubu olarak herkesten iyi bilinmesine rağmen, ‘gizli çalışma’ ve ‘darbe planı’ diye feryat etmeye değer miydi?

- “PKK da bizim dershanelerimizi istemiyor, hükümet PKK ile yan yana geliyor” gibi akıl dışı bir benzetmeyle, 28 Şubat ve Mavi Marmara süreçlerinde takınılan tavra yönelik aynı ve belki kastı aşan benzetmelerin yapılmasına zemin yaratmaya değer miydi?

- Bu tartışmaya odun taşıma amaçlı yayınlandığı açık olan 2004 MGK kararlarının ‘uygulamaya geçmediğini’, aksine ‘içinin boşaltılarak cemaatleri koruma amaçlı kullanıldığını’ en iyi bilenler olarak “Vay bize ha!” demekle ‘iyi niyet’i tartışmaya açmaya değer miydi?

- Ardından piyasaya sürülen ‘fişleme belgeleri’nin ‘üretilmiş’ olduğu açıklanmasına rağmen ‘hükümetin cemaati bitirme planı’ yaftasına sarılmakla ‘meselenin dershane olmadığını’ ihsas etmeye değer miydi?

- 12 yıldır emniyet istihbarat ve yargıda kadrolaşmanın sağır sultan tarafından da bilinmesine, bizzat bu kadroların bile saklama gereği duymamasına rağmen, “Meğer hükümet bizi bitirme operasyonu yürütüyormuş da haberimiz yokmuş” saflığına yatarak ‘güvenilirlik ve samimiyet’ algısını yıkmaya değer miydi?

- 12 yıllık kadrolaşmayı ‘tehdit’ olarak görmeyen, aksine ‘tercih eden’ hükümete karşı, yine bu kadroların mensuplarınca hukuk çiğnenerek yapılan operasyonu -yine bu durumu en iyi bilenler olarak- ‘bizim çocuklar’ diye üstlenmeye değer miydi?

- Aynı süreçte hukuksuz soruşturmayı o savcılardan alan Başsavcı ve Anayasa’ya göre ‘kanunsuz emri’ yerine getirmeyen polisleri karalamakla, devlet kadrolarına ‘bizim savcılar/polisler, hükümetin savcıları/polisleri’ ayrımcılığı sokmaya değer miydi?

- MİT organizasyonuyla Suriye’de rejimin zulmü altındaki Türkmenlere yardım götüren TIR’ların durdurulması operasyonuna -‘isimsiz ihbar/savcı müdahalesi’ süreçlerini en iyi bilenler olarak- destek olmakla dünyaya “Türkiye istihbaratı El Kaide’ye ağır silah taşıyor” mesajı vermeye değer miydi?

- Ardından başlatılan ‘El Kaide operasyonu’nda evinden alınması mümkün olan şüphelinin, çalıştığı yardım kuruluşu İHH’da gözaltına alınması, bununla da yetinilmeyerek İHH bürosunun ve aynı binadaki Katar Kızılayı bürosunun aranması, bilgisayarlarına el konulmasının ne anlama geldiği ortadayken; haberi İHH tabelası üzerine “El Kaide’ye operasyon” başlığıyla vererek Türkiye hakkında dünyaya ‘asılsız ihbar’da bulunmaya değer miydi?

- 25 Aralık’ta, gözaltına alınacakların ‘jandarmaya’ getirilmesi talimatının verilmesi, 20 Ocak’ta da (önceki gün) ikinci MİT yardım konvoyuna operasyon talimatının yine ‘jandarmaya’ verilmesi ile, ne çektiyse darbelerden çekmiş Türkiye halkında ‘askerde de varız’ algısı oluşturmaya değer miydi?

- Hükümeti ‘cadı avına çıkmakla’, dış politikayı ‘bütün komşularla sorunlu olmakla’ eleştirirken, ‘nefret suçu’na, ‘şeytanlaştırma’ya karşı çıkarken, ‘İranlı cadı’ avlamakta, ‘Perslere’ karşı şeytanlaştırma ve nefret suçu işlemekte, İran’la sorunlu olmakta beis görmemekle asgari tutarlılığı da ortadan kaldırmaya değer miydi?

- Arşivleri karıştırarak, politikacıların eski-yeni söylemleri arasındaki farkları ‘ne oldu da döndünüz’ diye sorgularken, kendi söylemsel ve eylemsel değişimlerinin hatırlanmayacağı varsayımıyla herkesi balık hafızalı yerine koymaya değer miydi?

- Bağlı bulunduğu grubun ‘varoluşsal mottosu’ biat olmasına rağmen, savcıların, polislerin eylemlerini sorgulayan meslektaşlarını ‘iradelerini hükümete teslim etmekle’ suçlayarak dostluk hukukunu çiğnemeye değer miydi?

- Hukuk dışı soruşturmaların medyaya sızdırılmasıyla yaratılan ‘yolsuzluk ve rüşvet’ algısı ve ‘Meclis’teki yasa çalışmalarına yönelik ‘yargıya müdahale’ yaftasıyla “Menderes döneminden de beter” mesajları verilerek ‘Yassıada/idam’ tehdidinde bulunmaya değer miydi?

Benim gibi, 30 yıllık dostluklara ve desteklere dayalı hukuku bulunanlara sordum; değmezdi

3 Aralık’ta yazmıştım “Ortada bir ‘cemaati bitirme planı’ varsa, bunu hükümetin yapmadığı açık.”