“Hak eden kiþiye hak ettiði deðeri vermek sadece vefalý olmak deðildir, ayný zamanda aklý selimdir...”
Ýstanbul hanýmefendilerinden Yazar Nuran Sözen Hanýmefendi’nin zikrettiði bu cümle, henüz çok genç yaþlarýmda altýndan harflerle yazýlmýþ zihnime. Ömrümde defaatle karþýma çýkan ve her defasýnda ibretler veren bir uyarý.
Sadece dostluklarda deðil, iþ idaresinden siyasi tavra, terbiye ve tedrisattan sanata kadar, her alanda liyakata önem vermemiz gerekiyor. Eðer ehil ve layýk kiþileri gerektiði zamanda, gerektiði yerde istihdam edemezsek, muvaffak da olamayýz. Belki kýsa sürede olmasa da ama muhakkak insan ömrünün görebileceði bir vakitte, þayet liyakat kurallarýný çiðnemiþsek bozulmaya, iflasa, çöküþe, erimeye þahit oluruz. Ne kadar üzülürsek üzülelim fayda vermez, bize verilen baþarý ve mühlet imkanýný israf edersek, gün gelir baþarý ve mühlete muhtaç hale geliriz...
Liyakat, bir ölçütler bilgisidir. Temelinde matematiksel derecelendirmeler olan, ayný zamanda istidatlarý, kabiliyetleri ve gelecek öngörüsünü de hesaba katan ince bir deðerlendirme yöntemidir.
Sosyal mefkurelerin peþinde emek verenler, yaptýklarý iþi halkýn beðenisine arz edenler, toplumun sevgisi ve raðbeti kadar toplumun mesafeli duruþunu hatta buðzunu da dikkate almak zorundadýr. Bir iþimiz toplumun rýzasýný alamamýþsa, hiç bir þey yokmuþ gibi davranamayýz, iþimizi de kendimizi de gözden geçirmek zorundayýz demektir bu...
Hz. Ali Efendimizin Mali bin Eþter’i vali olarak atayacaðý sýrada kendisine verdiði nasihatleri bu baðlamda bir kere daha okumakta, düþünmekte fayda mülahaza ediyorum. Bu deðerli belge, bir siyasetname örneði olduðu kadar bir ahlak teorisi de sunmaktadýr bizlere. Ve liyakat bahsi, sadece siyasetçilerin veya yöneticilerin meselesi deðil, her Müslümanýn hayatýnda akl-ý selim, kalb-i selim ve fazilet gereði olarak yaþattýðý günlük fýkhýdýr.
Hz. Ali’nin Mâlik el-Eşter’e yazdýğý ‘Ahidname’ye göre, toplumda herkes birinci sýnýf insan muamelesi görmeli ve eşit haklara sahip olmalýdýr. Halk güven içinde yaşamalý, halka zulüm ve baský yapýlmamalýdýr. İnsanlara öfkeyle değil, sevgiyle yaklaşýlmalýdýr.
Hz.Ali þöyle der; “İnsan doğduğu gün ağlar; o esnada başkalarý gülüyordur. Öyle yaşa ki, öldüğün gün, gülen sen ol, ağlayan baþkalarý olsun... İnsanlar arasýnda zalime zulmünde, günahkâra cürmünde yardým etmeyen hayýrlý kişiler bulmalýsýn. Allah şöyle buyurur: “İyilik ve takva üzerinde yardýmlaşýn, günah ve düşmanlýk üzerinde yardýmlaşmayýn”. Bu doðru yardýmcýlarýn, yükü diðerlerinden daha hafif, sağlayacaklarý yardýmlarsa diðerlerinden daha çoktur. Sana besledikleri sevgi de daha gerçektir. Bu gibileri, hem özel hem de genel meclislerinde kendine yakýn tutmalýsýn. Bunlar arasýndan öylesini bul ki, acý gerçekleri sana rahat bir şekilde söyleyebilsin ve sana yakýn olanlarý da mekruh hareketlerden alýkoysun...’’
Günümüz için belki zorlu ölçütler bunlar. Çünkü biz deðerli olaný deðil, moda olaný tercih ediyoruz. Nitekim bizim deðerler dünyamýzý ihtisaslaþmamýþ olmakla itham eden yeni nesil karizma tutkunlarý, binbir emekle inþa edilmiþ kurumlarý, yeni moda ceo’lara veya moda ikonlarýna rahatlýkla devredebilmektedirler. Ne kadar hüzün verici!