Son zamanlarda metropollerin otobüs ve metro duraklarýnda ya da meydanlarýnda, çok hoþuma giden bir afiþ görüyorum. Afiþ, þehrin metro ve yol aðýný anlatan ayrýntýlý bir haritayý içeriyor ve kýrmýzý bir okla sizin bulunduðunuz mekan iþaret ediliyor. Kýrmýzý okun ucunda kýrmýzý bir nokta var ve burasý sizin bulunduðunuz mekan (uzay); bu kýrmýzý alanýn (uzayýn=tabii mekanýn) yanýnda þu ibare var: “Ýþte þimdi tam buradasýnýz.” Bu fiziksel bir farkýndalýk; yani bütün þehrin haritasýný görüyorsunuz ama sizi bu koca mekanda (uzayda) bu farkýndalýk bir noktaya da dönüþtürüyor.
Nokta olduðunuzu farketmek biraz moralinizi bozabilir ama ya farketmeseniz; o zaman kaybolmuþ ama bunu bile farketmemiþ durumuna düþüyorsunuz.
Tabii, her iki durumun da sizin için iyi ya da kötü (artý-eksi) halleri var... Artýk tercih sizin; ya nokta olduðunuzu bilerek; farkýnda bir bilinçle yolunuzu bulmaya çalýþacaksýnýz ya da kaybolduðunuzu bile farketmeden bulunduðunuz yerde dönüp durarak hayatýnýzý tamamlayacaksýnýz.
Bu ikincisi bana, kusura bakmayýn ama, hep deðirmen eþeklerini hatýrlatýr; niye deðirmen eþeklerinin gözünü baðlarlar; hayvan durmadan ayný yerde dönüp durduðunu anlamasýn, yorgunluktan bitap düþene kadar üretimin sorgusuz sualsiz bir parçasý olsun diye... Eþek farkýnda olmadýkça onun için sorun yoktur. Sorun farkýnda olduðu zaman baþlar. Bunun için de gözü baðlanýr. Ýþte gözünüzü baðlatmamanýn ilk þartý, içinde bulunduðunuz uzayý (=mekaný) çok boyutlu olarak kavramaktýr. Çok boyutlu diyorum çünkü, burada üç temel-zamansal- boyut baþlýðý vardýr; a) Geçmiþ, b) Þimdi ve c) Gelecek...Bu üç temel boyut aslýnda bizim bütün yaþamýmýz boyunca iç içe geçmiþtir. Geçmiþi inkar ederseniz, ne þimdi olaný anlarsanýz ne de yarýný kurma konusunda bir iddianýz olur.
Geçmiþi görmemek, onu inkar etmek ve bilmemek ‘deðirmen eþeði’ olmanýn ilk koþuludur.
Bu ülkede bu, ‘resmen’ yapýldý, binlerce yýldan beri gelen dini, kültürel geleneklerimiz, yok sayýldý, bir gecede silinmeye çalýþýldý. Eðitim sistemi ve devlet ideolojisi, insanlýða barýþý, adaleti vaz eden Ýslam dini hiç yokmuþ gibi kurgulandý. Ýslam, bir ritüel silsilesi olarak gösterildi ve toplumun baðrýndan, siyasetinden alýnýp bireyin-olursa olur- vicdanýna oradan da devletin resmi bürokrasisine sýkýþtýrýldý. Ama bu, yalnýz Türkiye’de deðil, bütün Ýslam coðrafyasýnda da baþka biçimlerle yapýldý... Ýslam, bu dünyada da barýþý, adaleti, iyiliði vaz eder, buraya ümmet olarak ulaþmaya çalýþýr ve siyasaldýr; kim ki aksini söylüyorsa, gözü baðlý deðirmen eþeðidir.
Ama bu ‘eþekleþme’ oldu ve insanlar, toplumlar, geçmiþlerinden, geleceklerinden kopartýlarak yalnýz bulunduklarý, yaþamakta olduklarý zamanýn önemli ve mutlak sayýldýðý köksüz bir ‘þimdiki’ an’a sýkýþtýrýldýlar. Þimdiki an’da zenginleþmek, ‘diðerleri’ üzerinde hakimiyet kurmak insanlýk olarak öðretildi.
Bu gece...
Ama yalnýz bu gece bile tek baþýna insan olmanýn bu olmadýðýný bize anlatýyor. Ýþte bu gece, bize tam bindörtyüzdört yýl önceden gelen ve sonsuza giden bir yolculukta, aslýnda nerede olduðumuzu söylüyor.
Herkes kendisine bakýp ‘iþte ben buradayým’ diyebilir umarým bu gece...
Gözü baðlý olarak, haramilerin deðirmeni için dönüp duran ‘deðirmen eþekleri’ için bile bu gece, göz baðlarýný çözmeleri ve insan olmalarý için fýrsattýr.
Bu arada yaþadýklarý zenginliði ve þu an’ý mutlak ve deðiþmez sanan deðirmen sahipleri de bilsinler ki; eþekler göz baðlarýný çözünce bulunduklarý yerin mutlak olmadýðýný, onlar da, görmüþ olacaklar. Belki de bu günler böyle günler... Eski deðirmenlerin yýkýldýðý ve onlarýn haramilerinin mutlak sandýklarý güçlerini yitirdikleri günler... Barýþa, adalete, kardeþliðe müjde ve vesile olsun bu gece...