Bugünlerde bir ideolojik özne olarak AK Parti’nin Atatürk ile kurmaya çalýþtýðý aidiyet iliþkisi, doðrusu çok tuhaf bir kültürel atmosfer üretmiþ durumda. Deðiþim ihtiyacýný anlamak elbette pek mümkün ama bu deðiþimin dinamiklerini Atatürk ve Atatürkçülükte aramak pek hayra alamet deðil. Ýç siyaset dengelerinden doðan zorunlu ve zaruri bir ihtiyaç olarak, 'yeni Atatürk söylemine' naifçe yaklaþýp bunu makul kabul etmek benim açýmdan mümkün olabilirdi; Ancak bu söylem dýþ politikanýn sýký sýkýya 'devletlerin toprak bütünlüðü' ilkesine baðlanmasý ve adeta sýrf bu argümana indirgenmesi beni ziyadesiyle rahatsýz ediyor. Devletlerin toprak bütünlüðü, ilkesel olarak uluslararasý antlaþmalarýn bir prensibi deðildir. Bu bahiste hukuki ve meþru olan 'barýþ içinde bir arada yaþam ve iç iþlerine karýþmama' prensibidir.
Ziyadesiyle 'Yurtta Sulh, Cihanda Sulh' söylemini çaðrýþtýran ve kabaca içe dönmeyi, kendi sýnýrlarý içine hapis olmayý öngören, 'devletlerin toprak bütünlüðünü koruma' retoriði, bu yanýyla 90 yýl boyunca uygulanan ve hiçbir sonuç üretmeyen bir zihniyeti yeniden siyaset sahnesine davet etmekten baþka bir anlam taþýmaz. Bu meseleleri uzun uzadýya tartýþmak istiyorum. Ve bir ön giriþ olarak Atatürk’ten ne anladýðýmý özetle ifade etmek istiyorum. En yalýn haliyle tane tane anlatacaðým.
Bu ülkede en fazla istismar edilmiþ kiþi Atatürk’tür dersek, herhalde hiç abartmýþ olmayýz. Çünkü çoðu insan kendi tasavvurundaki Atatürk’ü anlatýyor. Aslýnda onun hayatýnýn, yaptýklarýnýn çok bilinmeyen bir tarafý da kalmadý! Atatürk doðduðunda Osmanlý adým adým gerilemiþ ve neredeyse batýdaki tüm topraklarýný kaybetmek üzereydi. Burada kalan Müslümanlar derin bir endiþe içindeydiler. Bir ara Rus ordularý payitahtýn önlerinden dönmüþlerdi. Ýnsanlarýn bir kýsmý Anadolu’ya göçmüþlerdi bile. Bir gün doðduklarý dede topraklarýný da kaybedeceklerinin derin endiþesi içerisindeydiler.
Öteden beri Osmanlý aydýnlarý bu adým adým gelen çöküþe çareler aramaktaydýlar. Kimi tam batýlýlaþmayý kimi de ümmetçiliði bir çözüm olarak görüyorlardý. Bir kýsým aydýn da Türk etiketi altýnda batýlý tipi bir uluslaþmayý çare olarak görüyorlardý. 'Kaybedilen kaybedilmiþti, kalan kurtarýlmalýydý'. Atatürk bu korkunun derinden hissedildiði Selanik’te doðmuþ ve çocukluðu burada geçmiþti. Selanik belki Osmanlý’nýn batýyý da yansýtan en önemli þehirlerinden biriydi. Üstelik Atatürk, çocuk yaþta babasýný da kaybetmiþti. Askeri okula gittiðinde benzer kurtuluþçu tartýþmalara yoðun þekilde maruz kaldý. Büyük düþünüyordu, hayalleri vardý, belki ülkeyi kurtaracaðýný tasarlýyordu. Öðrendiði Fransýzca ile Fransýz devriminin önemli düþünürlerini okuyordu. Subay olduktan sonra Libya’nýn elden çýkýþýný, Balkanlar’da kaybediþleri gördü. Doðduðu, büyüdüðü þehir Selanik’in elden çýkýþýna büyük bir acý ile tanýklýk etti. Daha dün baðýmsýzlýk alan Bulgarlar Edirne’ye bile girmiþlerdi. Balkanlar’dan, Kafkasya’dan pek çok Müslüman unsur son liman Anadolu’ya sýðýnýyorlardý.
Üstüne bir de I. Cihan harbi patladý. Savaþ kaybedildi, Sevr yapýldý. Sevr çok derin bir travmaydý. Sýðýnýlan son topraklar da elden gidiyordu. Atatürk kafasýnda kurduðu planý dahice uyguladý. Büyük riskler aldý, liderliðin ateþten gömleðini giydi. Bolþeviklerle ustaca bir diyalog sürdürdü, para ve silah aldý. Yunanlýlarý yendi ve batýlý ülkelerin gözünde önemsenmesi gereken bir insan oldu. Britanya’da baþ gösteren hükümet krizini iyi kullandý, Ýstanbul ve çevresini Ýngilizlerle hiç savaþmadan aldý. Üst üste yaþanan aðýr travmalara son verdi.
Lozan ile yeni kurduðu düzeni resmileþtirdi. Daha sonra kafasýnda tasarladýðý Fransýz devriminden esinlenmiþ 'ulus devlet' modelini hayata geçirmeye çalýþtý. Reformlar, muhaliflerin tasfiyesi, bu yeni tanýmlanan ortak kimliðe itiraz eden halk kesimlerinin þiddetle bastýrýlmasý, yeni kurumlarýn inþa edilmesi gibi pek çok þeyi hayata geçirdi.
Elbette bazýlarý çok bedel gerektirdi. Bazý toplum kesimleri dirençlerinin bedelini aðýr ödediler. Askeri, politik ve strateji dehasý olan Atatürk; seküler Türk ulusu projesini hayata geçirdi. Burayý son yurt yapan insanlar bu kimliði benimsediler. Onlar için Atatürk büyük kurtarýcýydý. Ancak özellikle iki kesim bu kimliði kabullenmekte zorlandý; Dindar kesimler ve Kürtler. Cumartesi günü bu iki toplumsal kesimin Atatürk'le iliþkisini ve Atatürk algýlarýný daha ayrýntýlý yazacaðým.