Dam üstünde saksağan…

Gördüğünüz gibi mantıktan yoksun cümlenin sonuna noktayı koymak, koymayı teklif dahi etmek mümkün olmuyor. En iyisi, vur beline kazmayı...

Böyle alakasız, mantıksız cümleler kurduğuma göre, son günlerin anayasa tartışmalarını kast ettiğimi anlamışsınızdır.

Efendim, bizden ırak olsun, memleketin birinde bir zamanlar, bir türlü bitmeyen bir savaş hali hüküm sürüyormuş. Kıtlıktan kırılıyormuş ahali. Bir lokma ekmek için çalmadık kapı bırakmıyorlarmış. Bir ağa varmış bölgede. Bolluk zamanı ne bulmuşsa biriktirmiş. Depoları buğday, ahırları büyük-küçük baş hayvanla doluymuş. Doğal olarak aç biilaç ahalinin gözleri ağanın depolarının ve ahırlarının üzerine dikilmiş. Ağa, bu kem bakışlardan kurtulmak için bir çare düşünüp duruyormuş. Maazallah bu ahali, sonunda depoları, ahırları ağanın başına geçirebilirmiş. Sonunda bulmuş çareyi. "Gün boyunca tarlalarımda çalışırsanız istediğiniz kadar yemek veririm, karnınızı doyurursunuz" demiş. Karınlarını doyurmak için ağanın tarlalarında çalışmaya koşanlar, günün sonunda bir sürprizle karşılaşmışlar. Dev gibi iki muhafızın getirdiği çanağın ağzını açmak, açmayı teklif dahi etmek yasakmış meğer. Bundan başka istediğiniz kadar yemek serbestmiş. Afiyet olsun. Çanağın ağzını açmak, açmayı teklif dahi etmek yasak olunca, kimse hiçbir şey yiyememiş doğal olarak.

Bir gün, açlıktan bitap düşmüş Mirza adlı delikanlının canına tak etmiş. Ağanın tarlasında çalışmaya gideceğim demiş. İnsanlar yapma, hiçbir şey yiyemeyeceğin gibi boşu boşuna adamın tarlasında çalışıp kendini yoracaksın, demişler. Mirza, ben bir yolunu bulurum, demiş. Tarlada çalışmaya başlamış. Her zamanki gibi, insan azmanı iki muhafız ağzının açılması, açılmasının teklif dahi edilmesi yasak olan çanağı getirip Mirza'nın önüne koymuşlar. Ellerinde silahlarıyla başında beklemişler. Mirza bir çanağa, bir de muhafızlara bakmış, sonra yerden ucu sivri bir taş almış. Çanağın böğrünü özenle delmiş ve o delikten bütün yemeği çıkarıp yemiş. Karnını bir güzel doyurmuş. Muhafızlar, çanağın böğrünü delmek, delmeyi teklif dahi etmek yasaktır, diye bir maddenin unutulmuş olmasının çaresizliği ile kemal-i afiyetle yemeğini yiyen Mirza'ya bön bön bakakalmışlar.

Kenan Evren gibilerin hazırladıkları anayasalar da buna benziyor. Normalde her türlü özgürlük vadini içeriyorlar. İnsan okuyunca iliklerine kadar kıvanç duyumsuyor. İstese his dahi ediyor. İnsan hakları desen, ağız dolusu yer alıyor. Eşitlik, o zaten en garantili madde. Din, mezhep, ırk, ideoloji dayatmak zinhar memnudur. İnanamayacaksınız, kılık kıyafet bile serbesttir. Evrensel hukuk desen, çanağın kapağı gibi açılması yasak da olsa, mutlaka ve kesinlikle yerel hukukun en üstündedir.

Fakat bir şey hiç değişmiyor, değişmesi teklif dahi edilmiyor. Bizim ağanın çanağının kapağı gibi mutlaka bu anayasaların her birinin başında kapak gibi bir "zinhar değişmez" madde veya maddeler yer alıyor. Bunun ötesinde istediğin gibi mutlu mesut, bahtiyar, özgür ve de kıvanç içinde neşeyle yaşayabilirsin.

Geçenlerde HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, elindeki ucu sivri taşla çanağın böğrüne böğrüne vuran Mirza gibi, milletin ağız tadını bozan, kıvancını acımtırak bir burukluğa dönüştüren bir açıklama yaparak kapağın açılmasını istedi. Muhafızlar, muhafazakarlar hep bir ağızdan "hafazanallah" çekerek kapağın açılmaması için çullandılar.

Hazır yeni anayasa hazırlıklarına başlanmışken, öneride bulunmak ve öneride bulunmayı önermek dahi yasak değilken bir teklifte bulunmak istiyorum. Anayasaya "ilk dört madde değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez" maddesinin kaldırılmasını bırakın istemeyi, konuşmayı, aklından geçirmek bile ve dahi yasaktır, gibi bir madde konulsun da muhafızlarımızın maazallah hıfzı sıhhaları mahfuz kalsın.