''Dehþetli bir cinayet'' demekle geçiþtirilemiyecek bir sosyal facia...

Baþak Cengiz isimli bir mimar genç kýz, 3-4 gün önce Ýstanbul-Ataþehir'de sokak ortasýnda -eðer bir yanýltmaca yoksa, kelimenin tam mânasýyla- kendisini tanýmayan bir 'deli' tarafýndan Japon dövüþçüleri olan 'samuray'larýn kullandýðý özel bir kýlýçla baþý kesilerek katledildi. Cânî'nin üstelik de bir avukat olan annesi, 'oðlunun 14 yaþýndan bu yana 'psikolojik tedavi' gördüðünü ve oðlu ile 3 yýldýr görüþmediklerini' söylerken, eþinden ayrý yaþadýðý -bir dönem 'Türk Dünyasý Mühendis ve Mimarlar Birliði'nin Ýstanbul Þube Baþkanlýðý'ný yaptýðý ileri sürülen- babasýnýn ise, her gün görüþtüðü oðlunun cinnet geçirdiðini' vs. ifade etmiþ..

'Ben oðlumu savunacak deðilim. Ama, kelepçe takýp da elimde gezdiremezdim ki... Gencecik kýzcaðýz öldü. Cinnet geçiriyor, ilk gördüðü kiþiyi öldürüyor. Bunun açýklamasý yok. El bebek gül bebek yetiþtirmiþtik. Yanýmdaki süs köpeði gibi taþýmýþým, meðer..' diyen babaya göre, oðlu mahkemedeki sorgulamasý sýrasýnda da gülüyor ve hâkimin, 'Sen mi öldürdün?', sorusuna, 'Evet hatýrlýyorum, ben öldürdüm. Ama, niye öldürdüm bilmiyorum' diye karþýlýk veriyormuþ..

Ancak konu bu kadar sâde gerekçelerle, 'Oðlumuz psikopattý, çaresizdik n'apalým?' havasýyla geçiþtirilebilir mi?

O kiþinin aklî melekeleri açýsýndan cezaî ehliyetinin olmadýðý týbbet belirlenirse, savunulucak bir þey zâten olmayacaktýr. Ama, cezaî ehliyetinin olduðu kabul edilirse, bu kadar korkunç bir vahþiliði yapmýþ olan oðlunu, hele de bir anne, onun avukatý olarak neyi ve nasýl savunacaktýr? Kaldý ki, ayný anne, "oðlum, 14 yaþýndan beri psikolojik tedavi görmekteydi. Son 2-3 senedir tedaviyi reddediyordu. Sýkýntýlarýn arttýðýný ben de gözlemliyordum' demeyi de ihmal etmiyor. Bir avukat anne, onca tahsiliyle bu gözlemleri yaparken, niçin bir tedbir aldýrmamýþ veya mahkemeden veya Emniyet'ten niye güvenlik tedbirleri alýnmasýný istememiþ? Halbuki bu gibi hastalarýn konulacak yerler bellidir. Ama, âdeta, bir cinayetin iþlenmesi beklenir olmuþ, yani..

Bu durum, gece-gündüz farketmiyor, büyük þehirlerin ortasýnda bile, sokaktaki her insanýn bir saldýrýyla ve vahþice katledilebileceðinin habercisi..

*

Bir diðer konu da , saldýrgan'ýn deli veya akýllý , her ne durumda olursa olsun, kurban olarak seçtiði insanýn kadýn olmasýný seçmesi!? Kezâ, seçilen genç kýzýn tesettürlü birisi olmasý da mý tesadüfîdir?

Baþak Cengiz'i katleden câni veya deli, sorgulamasýnda, 'Öldürmek için neden Baþak'ý seçtiði' sorusuna "Evden birisini öldürmek için çýktým. Bir kadýný öldürmenin daha kolay olduðunu düþündüðümden onu tercih ettim." demiþ..

Benzer paranoid veya þizoid nitelikli saldýrýlarda, dindar görünümlü bir kiþi, tesettürsüz birisini kurban olarak seçseydi, o saldýrý ve cinayet üzerine ne senaryolar yazacaklarý tahmin edilebilecek kesimlerin, bu konu üzerinde sessizliðe bürünmeleri de düþündürücü deðil midir?

Bu gencecik kýzýmýza yapýlan bu vahþiliðin baþka yerlerde ve kiþilere karþý da tekrarlanmamasýný temenni etmekle birlikte, meselenin sadece temenni ile geçiþtirilemiyecek bir vahamet arzettiðini; anne-babalarýn, týp merkezlerinin ve Emniyet'in bu gibi þikayetlerle karþýlaþtýklarýnda, çok daha hassas olmalarý gerekliliði kavranmazsa, bu gibi dehþetengiz cinayetlerin bir 'vak'ay-'ý âdiye'den sayýlmasý merhalesine de varýlabileceði hatýrdan çýkarýlmamalýdýr.

'Haksýz yere öldürülenlerin Allah katýndaki mertebelerinin yüceliði'ne dair 'rivayet'leri de hatýrlatarak, merhûme Baþak Cengiz kýzýmýza, rahmet-i ilâhî'nin yoldai olmasýný niyaz ediyorum.

*

Bu cinayetteki 'delilik' iddia veya ihtimali bana baþka bir konuyu da hatýrlattý.

Çocukluðumda, anamýn köyüne gittiðimde, oradaki insanlar, 'Bu yabancý çocuk kimdir?' diye sorduklarýnda, bilenler, 'Deli Ýbrahim'ýn kýzýnýn oðlu..' derlerdi ve ben tanýmadýðým dedemin 'deli' sýfatýyla anýlmasýndan rahatsýz olurdum haliyle..

Bir gün anama, 'Ana, senin babana niye deli diyorlar?' diye sormuþtum.

Rahmetli anamým gözleri buðulanmýþ, yüzünü hüzün kaplamýþ ve 'Yavrum, herkese anlatma, ama bil ki, benim babam deli deðildi.. ' diye konunun aslýný anlatmýþtý..

1923-24'lerde doðmuþ olan anam demiþti ki: 'Oðlum, ben 10 yaþýndaydým. Birgün köye cendermeler gelip babamý kelepçeliyerek götürdüler. Dünyam kararmýþtý. Ne kadar aðlamýþtým ardýndan. Babam da bana, sanki bir daha göremiyecekmiþ gibi hüzünle bakmýþtý..

Meðer babamýn köyde çocuklara gizlice Kurân öðrettiði ve okuttuðu þikayet edilmiþ.. O zamanlar Kur'an okutulmasý, hattâ ezan okumak da yasaktý.. Babamý günlerce iþkence altýnda tutmuþlar ve asýlacakmýþ.. O zâlimlerei firavunlara lânet olsun.. Sonra, köylüler gitmiþler, babamýn, ne yaptýðýný bilmeyen bir deli diye olduðuna yemin etmiþler de, babam öyle kurtulmuþ..

Sonra da, bizim köylüler yalan yemin ettikleri anlaþýlmasýn diye, babama hep Deli Ýbrahim demeyi kararlaþtýrmýþlar.. Benim Deli Ýbrahim'in kýzý diye anýlmam bu yüzden, oðlum..'

*