Demek Babacan…

AK Parti’den ayrılanların kuracağı yeni parti ile ilgili olarak nihayet somut bir adım atıldı. 

Ekonomiden Sorumlu Eski Devlet Bakanı ve AK Parti'nin kurucularından Ali Babacan istifa ettiğini duyurdu. Yeni bir parti kurulacağını söyledi. 

Neden istifa ettiğine dair söylediklerini dikkatle okudum. 

“Son yıllarda pek çok alanda yapılan uygulamalar ile inandığım ilke, değer ve fikirler arasında derin farklılıklar oluştu. Aklen ve kalben bir ayrışma yaşadım.” diyor. 

Herhalde şikâyetçi olduğu uygulamaların neler olduğunu açık açık belirtecektir. 

Hiçbirine şaşıracağımızı zannetmiyorum. Sözcü, Yeniçağ, Cumhuriyet ve Karar gazetesi yazarlarından, FOX TV’de Fatih Portakal’dan, Kılıçdaroğlu, Akşener ve Karamollaoğlu’ndan duyduğumuz eleştirileri, suçlamaları bir de Sayın Babacan’dan dinleyeceğiz… 

Babacan’ın altını çizdiği “yepyeni gelecek vizyonu ihtiyacı” da; liberal, sosyal demokrat, muhafazakâr ve milliyetçi tabana hitap edecek kadrolarla sağlanacakmış. Bakan ya da yöneticiliği döneminde olumlu intibalar bırakmamış AK Parti'li isimlere yer verilmeyecekmiş. (Davutoğlu’na hayır denmesinin de sebebi buymuş.) Yani AK Parti'den kopanların kurduğu bir “küskünler partisi” görüntüsü verilmeyecekmiş. 

Rahmetli Özal’ın “dört eğilimi birleştirme” çabası teoride çok iyiydi ama sahada bir fiyasko yaşandı. Özal, Çankaya’ya çıkınca dört eğilimin temsilcileri birbirinin boğazına sarıldı. Kaldı ki eski partiler kapatıldığı için dört eğilim söylemi anlaşılır bir şeydi. 

Bugün Babacan’ın kuracağı parti hangi eğilimlerden oy isteyecek? 

CHP, İstanbul seçim başarısından sonra alternatifi havasına girdi, CHP seçmeni ilk defa iktidar umudu taşıyor. 

İyi Parti, CHP ile ittifakın getirdiği kazancın farkında olarak kendisini başarılı görüyor. HDP ve Saadet Partisi, Babacan’ın partisine dönüp bakmaz bile. 

Yani ne oluyor? “Dört eğilimin tabanına oturacak bir parti” iddiası, göz boyamadan, kandırmacadan ibaret. 

Abdullah Gül’ün perde arkasında kalmayı tercih ettiği Babacan partisi, doğrudan AK Parti tabanından oy devşirme hesabıyla yola çıkıyor. 

Muhalefet şöyle düşünüyor; AK Parti’yi geriletmenin mümkün olduğu, 4’lü ittifak sayesinde büyükşehir belediye başkanlıklarının kazanılması ile görüldü. “Babacan’ın kuracağı parti, AK Parti tabanından yüzde 3-4 oranında oy koparabilirse, Erdoğan’ın dönemi sonlandırılabilir…” Evet, hesap bu. 

Gül/Babacan partisinin iktidara gelme iddiası asla olamaz. Ama Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemini hırpalamada, 4’lü bloğa eklemlenerek istenen/beklenen bir görevi yapabilir. 

Erdoğan döneminin sona ermesi sadece içeride değil dışarıda da çok merkezi sevindirir. Başta FETÖ, PKK, İsrail, Almanya, İngiltere, Fransa, ABD, daha şimdiden “bizi Erdoğan’dan kurtaranlara elbette sempati duyarız, zaten biz onlara hep sempati ile bakmıştık” diyorlardır… 

Cumhurbaşkanı Erdoğan ne kadar kırgın olduğunu açıkça söylüyor. Ne kadar üzüldüğünü de tahmin edebiliriz. 

Gül, Babacan ve Davutoğlu’nun ve onlarla birlikte harekete geçenlere, “dava”, “vefa” hatırlatması yapmanın bu saatten sonra bir faydası olmaz. 

Geçen hafta yazdım. Bu isimlerin asıl zararı ana gövdeye ve ümmete olacak. Siyaseten istedikleri gibi hareket ederler elbet. Ama Erdoğan’a zarar verme adına Türkiye’ye, geleceğimize zarar verecek olmaları göz ardı edilemez. 

Esaslı bir imtihana giriyoruz. Demek şimdi de Babacan, imtihanımız olacakmış. 

Erdoğan’la yürüyen Türkiye’nin istikametine inananlar olarak, Sayın Cumhurbaşkanına sahip çıkma görevimiz var...