Ahmet Davutoðlu ve arkadaþlarý, kesin ihraç istemiyle disipline sevk edilince feryat ettiler. Kýyameti koparttýlar. Niye? Vay efendim partiden nasýl atýlýrlarmýþ?! Arkadaþ iyi de 2016 Mayýs’tan beri harýl harýl çalýþmýyor musunuz? “Eski hâl muhal; ya yeni hâl ya izmihlal” falan çorba yapýp karýþtýrmýyor musunuz? Son seçimlerde Erdoðan’ýn karþýsýna çatý aday çýkarmaya kalkmadýnýz mý? 16 Nisan sürecinde kapý kapý dolaþýp ‘aman bu yeni düzenlemeye oy vermeyin’ diyerek ‘hayýr’ kampanyasý yürütmediniz mi? Ya hu siz zaten mevcut halde AK Parti’de deðilsiniz zaten. Peki ihraç söz konusu olduðunda kopartýlan fýrtýna niye? Çünkü bu son hamleyle maskeler düþtü. Çünkü bu ekip, AK Parti’ye alternatif bir siyasi hareket yürütüyormuþ gibi görünse de asýl hedef “Erdoðan’sýz AK Parti”ydi. Yani yeni parti falan kurmak istemiyorlardý Erdoðan’ý devirmeye çalýþýyorlardý. Ýstiyorlardý ki, Erdoðan ekibini toplayýp yeni bir parti kursun AK Parti de her þeyiyle bu ekibe kalsýn. Onlar da saðda/solda “partiyi gençleþtirdik” falan diye “yeni hâl” politikalarý üretsinler. Bir þey söyleyeyim mi? Recep Tayyip Erdoðan bir siyasi dahidir. Tek hamlede bu operasyonu darmadaðýn etti. “Yeni hâl” istiyordunuz, iþte buyurun “en yeni hâl bu hâl” dedi. Þimdi kim ne yapmak istiyorsa yapsýn artýk. Herkesin yolu açýk olsun.
Hikaye kýsa ve net aslýnda. Recep Tayyip Erdoðan’a vekalet etmek ve ülkeyi baþkanlýk sistemine götürmek üzere Baþbakanlýða getirilmiþ olan Davutoðlu bunu baþaramayýnca görevi býrakmak zorunda kaldý. Bu kadar. Tek tek o günlere dönüp nasýl Erdoðan’dan rol çalmaya çalýþtýðýný hatýrlatmaya gerek yok. Erdoðan’a raðmen milletvekili aday listesi belirlemeye çalýþtýðýný, Erdoðan’dan habersiz bir takým yasalar getirmeye çalýþtýðýný, AB’ye ABD’ye sürekli olarak ‘asýl patron benim’ mesajlarý falan yolladýðýný yaþayarak gördük. Normal þartlar altýnda 1 Mayýs 2016’dan beri AK Parti’de Ahmet Davutoðlu diye birisi yok. Muhtemelen bazý çevreler her ihtimale karþý Davutoðlu’nun sistem içinde kalmasýný istiyordu. Ama halka raðmen bunun mümkün olmayacaðýný gördük. Davutoðlu ise kendi siyasi varlýðýný tahkim edebilmek adýna bir büyük maðduriyet bekledi. Beklediði maðduriyeti hiç yaþamadý. Son olarak istediði partiden atýlmaktý. Fakat görüldüðü gibi o da maðduriyet doðurmadý. Eðer “Söyleyecek sözüm var” diyerek yola çýksa AK Parti’den ayrýlýp kendi yol haritasýný çizebilseydi üzerine konuþurduk. Þimdi ise konuþacak bir þey yok. Buradan bir þey çýkmaz. Boþuna beklemeyin.
Davutoðlu kendisine ‘seçilmiþ son baþbakan’ diyor. Oluþturmaya çalýþtýðý algý malum. Sistemin son baþbakaný Binali Yýldýrým’dýr. Ýsterseniz Bülent Ulusu için kullanýn ‘seçilmiþ son baþbakan’ ifadesini bu gerçeði deðiþtirmez. Ancak ortada daha teknik bir yanlýþlýk var. 16 Nisan’da deðiþen sistem öncesi, bu ülkede baþbakanlar halk tarafýndan seçilmezdi. 2007 referandumu öncesi cumhurbaþkanlarý da öyle. Millet önlerine getirilen bir menüden milletvekillerini seçer. O milletvekillerinden biri cumhurbaþkaný tarafýndan ‘baþbakan’ olarak görevlendirildi. Cumhurbaþkaný da ayný kýsýr/döngü içindeki milletvekillerinin oyuyla belirlenirdi. Ortada demokratik bir durum yoktu yani. ‘Seçilmiþ Baþbakan’ diye ortalýðý ayaða kaldýranlara söyleyelim. Bu millet ilk kez Recep Tayyip Erdoðan’ý doðrudan ve ezici bir çoðunlukla seçti. Yani...