Terör sokaða inip masum insanlarý katlettikçe memnuniyetlerini gizleyemeyip sinsi bir tebessümle “Çözüm diye tutturdunuz bakýn ne oldu. Yeni Türkiye dediðiniz bu muydu?” diyenlere kötü bir haberimiz var. Evet, Yeni Türkiye budur. Çözümde ve birlikte yaþama iradesinde ýsrar etmektir. Ýlk zorlukta geri dönüp silahlara sarýlmamaktadýr. Siyaseti devre dýþý býrakýp “Belinde silah olanlar aralarýnda halleþsinler” dememektir.
Yeni Türkiye’yi Kemalist Cumhuriyet gibi tek tipçi, tek ýrkçý, otokratik ve sandýksýz bir model zannedenler sabýrsýz olabilir ama hayat böyle akmýyor. Herkesin, fikri ve düþüncesi ne olursa olsun bir demokrasi duygusu etrafýnda buluþmasý gerekecek ve bu da ancak herkesin adil paylaþýma rýza göstermesiyle mümkün olacak.
Ýki köprünün yýkýlmasý þart
Þimdi ise, geri dönüþü imkansýz kýlacak adýmlarý saðlamak gerekiyor.
Þu ifadeleri kaç kez yazdým hatýrlamýyorum ama yeterince tekrar etmiþimdir: “Eski Türkiye’den Yeni Türkiye’ye geçiyoruz ama arada hala gidiþ geliþi mümkün kýlan köprüler var. Bir tanesi Kürt sorunudur öteki paralel yapý... Bu iki köprüyü yýkmadan yeni Türkiye’de güven içinde yaþayamayýz.”
Evet arada köprüler var. O köprüden geriye gitmek isteyenler ve ülkeyi de beraberinde götürmek isteyenler var.
Mesela, PKK ve Kürt siyaseti tam da bunu istiyor. Mesela, ulusalcý sol bütün “þiddet”iyle bunu istiyor.
Mesela, bu sorunu kullanma becerisine sahip uluslararasý unsurlar her fýrsatta bunu istiyor.
Mesela, þahinler ve bu sorun üzerinden siyasete baský yapmayý alýþkanlýk haline getirenler de bunu istiyor.
Çözümü istemek, en çok da parmaklar barýþa dokunmaya baþlarken zordur. Þimdi tam da bu mukadder zamanlar yaþanýyor. Öyle olduðu için de barýþa çok yaklaþmýþken toplum bir kez daha terörün kanlý yüzüyle karþýlaþýyor.
Karþýlaþma talihsizdir ama umulur ki Türklere de Kürtlere de çözümün önemini hatýrlatacaktýr. Çözüm yoksa þiddet, vahþet ve ölüm var zira.
Vandallar sokaða indi diye el oðuþturup Yeni Türkiye’yi kritik edenler unutmasýnlar ki o þiddet “eski”sinde 35 bin kiþinin canýný almýþtý.
Kürt meselesinde çözümün uzamasý bahanesiyle demokrasiden bahsedenler unutmasýnlar ki eski Türkiye’de Kürt yok, “kart-kurt” vardý.
Yine bu bahis üzerinden Yeni Türkiye’ye sataþanlar unutmasýnlar ki eski Türkiye’de bu bahsi açtýklarýnda soluðu cezaevinde alýyordu.
Dedikodu yapmak yerine...
Fýrsat kollayýp Yeni Türkiye’nin dedikodusunu yapmak, “herkes için demokrasi” fikriyle didiþmekten baþka bir þey deðildir. Neticede, Yeni Türkiye’nin alternatifi eski Türkiye’dir ve o Türkiye’nin de kime ait olduðu bellidir. Kürtlere, azýnlýklara, Alevilere, dindarlara, Anadolululara ve cümle dezavantajlý gruplara ait olmadýðý malumdur.
Yeni Türkiye, bir partinin deðil herkesin ülkesidir. Dolayýsýyla herkesin bir parçasý olmak için çaba göstermesi gerekir. Yeni Türkiye, dünya görüþü, inancý, etnik kimliði, sosyal statüsü, kýlýk-kýyafeti ne olursa olsun herkesin hukuk ve uygulama önünde eþitliðinin garantisidir. Ne eski imtiyazlarýn devamýný kabul eder, ne de yeni imtiyazlarýn tesisini...
Türkiye ve dünya basýnýnda denilmiþti ki, “ABD IÞÝD’i vuracak ve bunun için Ýncirlik üssünü kullanmak istiyor. Ama, Türkiye izin vermiyor. Bu da Türk hükümetinin IÞÝD’e desteðinin ispatý iþte...”
Meðer öyle bir þey yokmuþ. Meðer ABD Ýncirlik’i kullanmayý istememiþ bile. Cumhurbaþkaný söylüyor. Þöyle söylüyor:
“Ýncirlik meselesi ayrý bir mesele... Ýncirlik’te bizden istenen ne? O henüz belli deðil. Bunu gördüðümüz anda deðerlendiririz. Güvenlik birimleriyle otururuz bunlarý konuþuruz, uygun gördüðümüz bir þey varsa buna ‘evet’ deriz.”
Türkiye ve dünya basýnýnda denilmiþti ki, “Kürtler yani PYD Kobani’ye gidip IÞÝD’le savaþacak ama Türkiye sýnýrý açmýyor. Bu da Türk hükümetinin IÞÝD’e desteðinin ispatý iþte...”
Meðer öyle bir þey yokmuþ. Gidin savaþýn, denilmiþ ama gitmemiþler. Baþbakan söyledi. Þöyle söyledi:
“Bir grup 300’e yakýn PYD mensubu silahlarýný teslim ederek Türkiye’ye geldi. Þimdi Suriyelilerin Suriye’ye gitmek istemesi durumunda engelleyen kimse yok sýnýr açýk gidebilirler. Gitmek istemediler. Hamasetle ‘Biz gider savaþýrýz gelenlere kapýyý açýn’ dendiðinde çok az bir kesim dýþýnda hayýr biz Kobani’den gelen PYD’liler, yani orayý kendi þehirlerini savunmak, savunacaklar, býraksalar gidip savunacaklar diyenlere talimatýmýzla valilerimize soruldu. Onlar çok azý küçük bir grup hariç ‘hayýr biz gitmek istemiyoruz, savaþmak istemiyoruz. TC’nin güvenliðinde kalmak istiyoruz’ dediler. Ne yapalým zorla mý gönderelim? Gelirken bize sormadýlar, giderken de biz sormayýz niye gidiyorsunuz diye. Onlar Suriye vatandaþý.”
Netice... Netice þu; Türkiye aleyhine büyük bir algý kampanyasý var. Var, var ama Türkiye’nin de bu algýyý doðmadan bastýrmakta; yani, önleyici hekimlik konusunda büyük eksikleri var.
Bir ülke bu kadar haklý olduðu iki konuda bu kadar çok dayak yememeliydi.