Demirel haksýz mý?

12 Eylül yargýlamalarýnda öyle bir aþamaya geldik ki artýk “müdahil”lerin kimliðini tartýþýyoruz. Artýk “12 Eylülcüler yargýlanabilir, yargýlanamaz” tartýþmalarýný çok gerilerde býraktýk.

Biliyorsunuz, 2010’un 12 Eylül’ünde yaptýðýmýz referandum sonucunda gerçekleþen anayasa deðiþikliðiyle 12 Eylülcülerin yargýlanma yolu açýldý. O zaman bu anayasa deðiþikliðinin darbecileri yargýlama yolunu açmasýnýn söz konusu olmadýðýný ileri sürerek “referanduma hayýr” kampanyasý yapanlar þimdilerde geçici 15. maddenin kaldýrýlmýþ olmasýnýn memnuniyetini paylaþmaktalar. Bunu yapanlarý ayýplamak doðru gelmiyor bana. O zaman yanlýþ düþünmüþlerdi diye bugün de yanlýþlarýnda ýsrar etmeleri mi gerekiyor?

Bardaðýn dolu tarafýna bakýn: Hiç kimse darbeciler yargýlanmasýn demiyor. Sadece bazýlarýmýz darbecilerin yargýlanabileceðine inanmamýþtý. Þimdi yanýldýklarý ortaya çýktý. Yanýlanlar kendilerini yanýltanlara bunun hesabýný soracaklardýr nasýl olsa. Özellikle siyasetçiler bu hatanýn siyasi bedelini ödemek zorunda kalacaklar.

Elbette þu da var: Bardaðýn dolu tarafýný görelim diyoruz ama toplumun bütün kesimleri bugün 12 Eylül yargýlamasý konusunda hemfikir oldu diye hayat bayram olmayacak. Herkes kardeþ olmayacak.

Böyle bir süreç içinde bile 12 Eylül darbecilerini haklý çýkarmaya çalýþanlar olacak. Hatta oldu bile. Bazý “solcu aydýn”lar davaya eski MHP’lilerin de müdahil olmasýna bozuldular. Galiba mahkeme önünde bir arbede de çýkarmýþlar. Herhalde 12 Eylül’ün maðduriyetinin þerefini tekellerinde tutmak istedikleri için böyle davranýyorlar. Biliyorsunuz solda darbelere kategorik olarak itiraz etme anlayýþý ve geleneði yoktur. Ýyi darbeler vardýr, kötü darbeler vardýr onlar için. Solun maðdur olduðu darbeler kötüdür, ona karþý çýkarlar sadece.

Dolayýsýyla onlar için müdahillerin kimliði önemli; çünkü 12 Eylül askeri darbesinin maðdurlarýnýn kim olduðu sorusuna cevap bu kimlikler. Onun için 12 Eylül 1980 gününün baþbakaný olarak darbeye muhatap olmuþ olan Süleyman Demirel’in bugünkü davaya müdahil olmasý yolundaki beklenti de boþuna deðil. Çünkü bu davaya müdahil olma talebi 12 Eylül darbesinin meþruiyetine itiraz anlamýna geliyor. Ama Demirel’in öyle bir niyetinin olmadýðý ortaya çýkýnca hayal kýrýklýðýna uðramanýn gereði var mý?

Diyeceksiniz ki bu dava hiç kimsenin þahsi davasý deðil. Toplumun bütününün “davacý” sandalyesinde yer almasý boþuna deðil. Bu doðru. Belki de 12 Eylül herhangi bir siyasi görüþü deðil, bizatihi siyaset kurumunun kendisini hedef aldýðý için bugün siyasetin hiçbir kesiminden destek görmesi söz konusu deðil. Saðcýlar da þikâyetçi, solcular da. Liberaller de karþý, Ýslamcýlar da. Adeta Türkiye’yi birleþtiren bir dava bu.

Ýþte böyle bir ortamda 12 Eylül darbecilerine Demirel dýþýnda kol kanat geren ne bir siyasi figür var ne de bir grup. Bu da Demirel’in þahsî yalnýzlýðý. Baþka bir þey deðil. Kendi siyasi serüvenindeki çeliþkilerin ve zikzaklarýn doðal bir neticesi.

Unutmayalým ki 1980’de askeri darbeye muhatap olan Demirel bundan bir süre sonra üstelik cumhurbaþkanlýðý koltuðunda otururken bir baþka darbenin failleri arasýnda yer almaktan geri durmadý. Þimdi nasýl darbeden þikâyetçi olsun? Bana sorarsanýz kendine göre gayet tutarlý bir tavýr sergiledi Demirel!