Peþinen söyleyeyim: Bu soru, Demirtaþ’ýn Kandil’e yönelik “Ýzmir’den çaðrý yapmak istiyorum. Ölümlerin durmasý lazým. PKK’nýn amasýz olarak silahlý eylemelerini durdurmasý lazým. Silahýn demokrasi mücadelesi açýsýndan mazereti yoktur. AKP’nin hatalarý suçlarý, askeri ve polisi öldürerek sorulmaz” çaðrýsýný ciddiye almak, önemsemek, içinde samimiyet aramakla ilgilidir.
Demirtaþ’ýn bu sözlerini, samimiyetten yoksun, sadece kamuoyundaki tepkileri eritmeye yönelik, diðer ifadeyle zevahiri kurtarmak için söylenmiþ, belki güvenlik güçlerinin yürüttüðü operasyonlarda örgütün daha fazla kayýp vermesinin önüne geçmek amacýyla devlete-hükümete “operasyonlarý durdur” diyebilmenin girizgahý olarak söylenmiþ sözler olarak okuduðumuzda, kredi açmaktan deðil, en keskin biçimde muhatap almaktan söz edilebilir.
Doðrusu, pek çok HDP milletvekilinin bölgede yaptýðý zehir - zemberek konuþmalara, hatta bizzat Demirtaþ’ýn yanýbaþýndaki eþ baþkanýn “Sýrtýmýzý YPG’ye dayýyoruz” demesine, hatta Demirtaþ’ýn, Ýzmir’den Diyarbakýr’a vardýðýnda deðiþen kimyasý ile söylediklerine bakýldýðýnda Kandil’e yönelik silahlý eylemleri sona erdirme çaðrýlarýnda samimiyet aramak zorlaþýyor.
Ayrýca Demirtaþ’ýn “siyasi hareket” ile “silahlý hareket” arasýndaki iliþkileri nasýl okuduðu, gerçekten Öcalan’ýn çaðrýlarýnda yer aldýðý gibi “Silahlý mücadele dönemi kapanmýþtýr” kanaatine katýlýp katýlmadýðý, seçimlerde silahlý yapýnýn bölge insanýnýn iradesini etkilemesini ve HDP’nin buradan siyasi rant saðlamasýný demokratik bulup bulmadýðý konularý da muðlaklýðýný koruyor.
Ayrýca yine Demirtaþ’ýn, bölgedeki konjonktürel geliþmeler sebebiyle, uluslararasý odaklarla kurduðu iliþkilerin kendisine nasýl bir yol haritasý sunduðu, “Cizre Kobani’dir” sözünün Suriye’nin yaþadýðýna benzer bir kriz ortamýnda HDP’nin neye oynayacaðý sorularý da, Demirtaþ’ýn siyasi misyonuna iliþkin þüpheler uyandýrýyor.
Bir de þu kanaat var: “HDP seçimlere girdi ve 80 milletvekili aldý. Bu, HDP’ye oy veren Kürt seçmenin her þeyi TBMM çatýsý altýnda ve siyaset yoluyla çözme iradesinin yansýmasýdýr.” Bu kanaatin medyada pek çok köþede paylaþýldýðýný, HDP’nin böyle bir misyon sebebiyle meþrulaþtýrýldýðýný biliyoruz. Kanaat önderlerinin PKK’ya bu yaklaþým açýsýndan “Silahlarý býrak” diye seslendiðini, HDP kadrolarýna da yine bu bakýþla “Aklýnýzý baþýnýza toplayýn, hala silahtan bir þey ümit etmeyin, aldýðýnýz oyu koruyun, hala silahla iç içe görülürseniz size açýlan kredi geri alýnýr” gibi uyarýlarda bulunduðu da biliniyor.
Belli ki “kuþku boyutu” hala çok diri. Ama silahtan arýnmýþ bir “Kürt siyaseti”nin Türkiye’de karþýlýðýnýn bulunduðu görüþü de yabana atýlmaz bir kanaat olarak devrede.
Evet, soru orada odaklaþýyor:
HDP ne kadar o demokratik siyaset mekanizmasýnýn aktörü olacak?
Ve Selahattin Demirtaþ, 7 Haziran’da farklý iç - dýþ odaklarla projeleþtirilen bir siyasi profil olarak bu demokratik siyaset mekanizmasýnýn iþlemesine ne kadar katkýda bulunacak?
Burada bir baþka soruyu gündeme getirmek istiyorum:
“Çözüm süreci” hadisesinin mimarý olarak Tayyip Erdoðan ve Ak Parti hükümetleri, süreçte paydaþ olarak Öcalan ve HDP heyetleri ile temasta bulundu. Amaç, silahlý yapýnýn tasfiyesi ve o yapý içinde bulunan insan unsurunun normal hayata dönerek rehabilite edilmesi idi.
7 Haziran seçimleri öncesinde ise bölgesel konjonktürün azdýrmasý ile HDP, neredeyse bütün misyonunu Tayyip Erdoðan’ý vurmaya göre tanzim etti. Güven nerede ise sýfýrlandý.
Soru þu:
- Acaba mesela Baþbakan Davutoðlu, Demirtaþ’la görüþüp, þu “Kandil’e çaðrý” meselesinin samimiyet boyutunu ilerletmeyi, deðilse bu kelimeyi tercih etmek istemiyorum ama foyasýný meydana çýkarmayý deneyebilir mi?
Yoksa doðru olan örgütün iradesini çözünceye kadar mücadeleye devam mý?