Önce Rusya tarafýndan “satýlmýþlardý”; Rusya tarafýndan satýlýnca, otomatikman Ýran tarafýndan da satýlmýþ oluyorlardý. Çok kýrgýn ve üzgün tepkiler vermiþlerdi, sitemler etmiþlerdi; “sitem” uluslararasý iliþkilerde belirleyiciymiþ gibi.
Bu aðlamalar birkaç ay sürdü.
Ne olacaktý yani? Elinizdeki ABD silahlarýyla, iki gücü (Rusya ve Amerika’yý) karþýlýklý dengeleyip “kullanarak”, uyuþturucu geçiþini kolaylaþtýrmak için bölgede bir terör devleti mi kuracaktýnýz?
Bölgenin en güçlü iki ülkesi, Türkiye ve Ýran da buna göz yumacaktý ve sizin karþýlýklý “dengeleme/tartma” manevralarýnýza teslim olacaktý. Öyle mi?
Rusya, evet, bir dönem YPG/PYD’ye göz kýrptý...
Rusya’nýn uçaðýný düþürmüþtük ve Baþbakanýmýz çýkýp “talimatý ben verdim” deyip bir çuval inciri berbat etmiþti.
PYD de bu konjonktürü kullanarak Rusya’da birtakým irtibat bürolarý açmýþtý ama “iþbirliði” bir yere kadardý. Çünkü Rusya’nýnki, hem Türkiye’ye kýllýk yapmak, hem de örgütü Amerika’ya kaptýrmama aculluðuydu. Sadece “aculluk” olarak kaldý.
Çünkü tamamen “Amerikan malý” olmuþ bir örgüte karþý Türkiye’nin yakýnlýðýný/dostluðunu gözden çýkaramazdý.
Bu nedenle PYD’yi sattý...
Sýrada ABD vardý.
Elbette ABD de ayný iþlemi gerçekleþtirecekti.
Nasýl ki Barzani’yi satýp yüzüstü býraktý, PKK/PYD’yi de satacaktý.
Söylemesi ayýptýr, bu tespitleri bundan iki yýl kadar önce yapmýþ, ABD’nin PKK/PYD’yi satacaðýný yazmýþtým. (Yazýnýn baþlýðýný da hatýrlatayým, tam olsun: “Rusya sattý... Amerika da satacak mý?”)
Bu iþlem önceki gün itibariyle gerçekleþti...
Amerika, binlerce TIR silah verip “kara gücü” haline getirmeye çalýþtýðý PKK/PYD’yi sattý.
Hazýr konu açýlmýþken, “Marksist örgüt” diye ortalarda dolanan PKK/PYD’yle ilgili bazý hatýrlatmalarda bulunalým: Terör yöntemleri ve Amerikan silahlarýyla Suriye’nin kuzeyinde alan hâkimiyeti oluþturan PYD/YPG, tarihin kaydettiði en ilkesiz, en düstursuz, hatta en “midesiz” örgütlerinden biridir.
Marksçýlýklarý da bir tuhaf... Marksizm’i “kimlik” üzerinden tanýmlýyorlar.
Ýþbu tuhaf Marksist örgüt, yukarýda da yazdýðým gibi, Rusya-Türkiye arasýnda uçak krizini fýrsat bilerek Moskova’da temsilcilik açmýþtý. Duvarýna da, Türkiye’nin bir bölümünü, kurmayý umduklarý PKK devletinin topraklarý arasýnda gösteren bir harita asmýþtý.
Bütün savaþýmlarý, kendilerine kimlik dahi vermeyen Esed rejimine karþý idi... Esed’i devirebilmek için, kýsa bir dönem, Suriyeli muhaliflerle “ortak çalýþma” yürüttüler.
Ne zaman ki Amerika bölgeye çöreklendi, “Biz artýk ABD’nin kara ordusuyuz” dediler ve baþlangýçta iþ tuttuklarý muhaliflere saldýrmaya baþladýlar.
Rojava devriminden (!) sonra da “etnik temizliðe” giriþtiler.
Hasan Cemal gibilerin çok sevdiði bir “devrim”dir bu.
Devrimin ilk icraatý, bölgedeki Araplarý, Türkmenleri ve Ezidileri sürmek oldu.
Kendileri gibi düþünmeyen Kürtlerin okullarýný yaktýlar, derneklerine saldýrdýlar, mescitlerini kundakladýlar, kanaat önderlerini aðýr iþkencelerden geçirdiler, yargýsýz infazlar yaptýlar... Böylece, 300 bin Kürdü Barzani bölgesine sürdüler. Bu iþler olurken Hasan Cemal ve gibilerinden nedense ses çýkmadý.
Rusya bölgeye yerleþip Lazkiye’de büyük bir hava üssü kurunca, tornistan edip, “Biz Rusya’nýn da kara ordusuyuz, Rusya için de savaþacaðýz” demeye baþladýlar.
Derken, Esed, elinde Amerika’nýn verdiði “temiz kâðýdý”yla çýkageldi. Kendilerine kimlik dahi vermeyen Esed...
Bu kez (Amerika’nýn da onayýyla) Esed’e yanaþtýlar ve “Suriye Demokratik Güçleri” etiketini kullanarak, ayný anda hem Suriye’nin, hem Amerika’nýn kara ordusu oldular: “Bundan sonra Suriye’nin toprak bütünlüðü için savaþacaðýz.”
Suriye’nin toprak bütünlüðü için savaþtýðýný söyleyen bu midesiz tuhaf Marksist örgüt, “DEAÞ’e karþý savaþýyoruz” kamuflajýyla Suriye’yi parçaladý. Ama yolun sonuna da geldi.
Bakalým bundan sonra hangi ülkeye “kara ordusu” yazýlacaklar?