Demiştim: Pislik yapacaklardı... Yaptılar!

Söylemesi ayıptır, bu işin böyle sonuçlanacağını, yani “Anayasa Uzlaşma Komisyonu”nun “uzlaşamadan” dağılacağını, dolayısıyla anayasa işinin hayal olduğunu, iki yıl öncesinden yazmıştım.

Dileyen, arşivden “kayıtlara” ulaşabilir.

Hafıza tazeleyelim:

Meclis Başkanı Cemil Çiçek’in riyasetinde yürüyen “yeni bir anayasa için uzlaşma” çabaları sonuç verecek mi?

Ben “sonuç vermeyeceği” kanaatini taşıyorum. (Nitekim sonuç vermedi. Cemil Çiçek, “Uzlaşma Komisyonu”nun işlevini yitirdiğiniaçıkladı. Mevzu kapandı.)

Bir anayasa yapılacaksa, bu “uzlaşıyormuş gibi” yapan ama son dakika mazeretiyle işi sulandıracak partilere (ve kanaat önderlerine) rağmen yapılacak. (Bu saatten sonra bu da mümkün görünmüyor. Kemal Kılıçdaroğlu net konuşmuştu: “Cesedimi çiğnerler...”)

Mesela CHP, “anayasa uzlaşma komisyonu” için, hangi demokratik düşünce ve evrensel hukuk değerleriyle kesiştiğini bilmediğimiz Süheyl Batum’u görevlendirdi.

Bu, kafadan, “uzlaşmak istemiyorum” demektir.

Batum’un “oyunu soğutma” çabalarına, CHP siyasetiyle yan yana duran odakların “Bu meclis anayasa yapamaz” kampanyası eşlik edecek. Hiç kuşkunuz olmasın. (Nitekim, hepsi gerçekleşti.)

Meclis’in yeni bir anayasa yapabilmesi için, cari bir anayasal düzenin bulunmaması (var olmaması) gerekiyormuş...

Sıfırdan bir anayasayı “Tali Meclis” işlevi gören Meclis değil, ancak Kurucu Meclis yapabilirmiş...

Demek istiyorlar ki, “Yeni anayasa girişimi, mevcut anayasal düzeni ortadan kaldırmak anlamına gelecektir, bu da darbe suçuna eşit bir suçtur...”

Daha da açık konuşmak gerekirse, şunu demek istiyorlar:

Bu Meclis, Kurucu Meclis işlevi göremez.

Kurucu Meclis oluşturma yetkisi ancak ve sadece darbecilerdedir.

Darbeci darbesini yapar, “işaret yöntemiyle” bir Meclis oluşturur, bu Meclis de oturur, kimseye sormadan, herhangi bir uzlaşmaya girmeden, kafasına göre bir anayasa yapar.

Biz de bunu kuzu kuzu onaylarız.

Hani, CHP eski Genel Başkanı Deniz Baykal, “Hadi şu anayasayı değiştirelim” diyen muarızlarına, biraz da hayret makamında, “Hayrola, darbe mi oldu ki yeni bir anayasa yapalım?” diye ünlemişti ya...

Demek ki “Kurucu Meclis” şartlarının (!) oluşması için darbe gerekiyormuş...

Fakat bilmedikleri bir şey var.

Darbe dönemlerinde işaret yöntemiyle oluşturulmuş Meclis’ler, evet, kendi meşruiyetlerini dayattıkları için “kurucu” fonksiyon icra edebilirler ama bunlara Kurucu Meclis değil, olsa olsa “Konvansiyon” denir.

Baykal kafası da, Konvansiyonu her zaman “halk iradesine” tercih etmiştir.

Peki, bu “yan çizme girişimleri”, yeni anayasa konusunda “caydırıcı” olmaya yetecek mi?

Bence yetmez... (Burada “yanıldığımı” itiraf etmeliyim. Mahut “yan çizme girişimleri” caydırıcı olamadı ama bıkkınlık yarattı, Meclis’te takat bırakmadı, Meclis Başkanı Cemil Çiçek’i ikrah noktasına getirdi.)

Başka enstrümanlar gerekiyor.

Mesela, Arato yeniden sahne alabilir.

Tamamen Nuray Mert tarafından keşfedilip piyasaya sürülen değerli siyaset bilimci Arato’ya, “Niçin Türkiye’de yeni bir anayasa gerekli değildir?” konulu yazılar yazdırılabilir, konferanslar verdirilebilir. (Arato’ya ihale edilen işi, eski TBMM Başkanı Hüsamettin Cindoruk ve Perinçek’in adamları üstlendi.)

Referandum sürecinde bunu denemişlerdi.

Daha doğrusu, her türlü melaneti sergilemişlerdi.

Önce “Malezyalaştığımızı” öne sürmüşlerdi... Sonra takvim yaprakları arasından “mahalle baskısı” kavramını bulup çıkarmışlardı... Ardından, Türkiye’nin “sivil faşizme” gittiği tezini işlemişlerdi. Arato’yu da şahit tutmuşlardı...

Onlardan, “yeni anayasa sürecine”katkıda bulunmalarını değil, pislik yapmalarını bekliyoruz.

Nitekim öyle oldu.

Pislik yaptılar ve kazandılar.