Demlikçiler

Son zamanlarda hakkında çok konuşulan bir parti var.

DEM.

Siyaset dünyasında en çok adı geçen, hakkında en çok tartışılan parti şüphesiz bu parti.

Siz parti dediğime bakmayın çünkü bu yapı düpedüz terör örgütü.

Parti demekle parti olunsaydı PKK aklanırdı.

Malum PKK'nın açılımı "Partiya Karkerên Kurdistane" yani Kürdistan İşçi Partisi.

Şimdi içinde parti kelimesi var diye, eli kanlı bu aşağılık örgüt parti mi oldu?

Peki bu partiyi bu kadar çok dillendiren, partinin bu derece konuşulmasını sağlayan bir yerde, onu reklamını yaparak legalleştiren kim ya da kimler?

Anahtar Soru...

Bu soruya verilecek cevapta iki kurum öne çıkıyor.

Bu iki kurum bu işin müsebbibi. Bu kurumlar hangileridir hemen açıklayalım.

CHP ve Anayasa Mahkemesi.

Parti görünümlü bu terör yapısının bu noktalara gelmesinde her iki kurumun da ağır vebali var.

Zira her ikisi de işlerin nereye gideceğini bile bile bu yapıya doğrudan ya da dolaylı olarak destek verdiler.

Hangisinin nasıl destek verdiğine gelince...

CHP'den başlayalım; zira Atatürkçü (!) ve ulusalcı (!) partimiz CHP sayesinde DEM vizyondan inmiyor.

CHP/DEM

Özgür Özel bile bile ve kasten CHP'nin DEM'le işbirliğini devam ettirdi ve DEM'le demlenmekte hiçbir sakınca görmedi.

Oysa birçok CHP'li kendisini yeni kan, taze kan diye partinin başına getirildiğini zannediyordu.

Oysa CHP'de değişen tek şey isimdi.

Kemal Kılıçdaroğlu gitmiş yerine Özel Özgür gelmişti.

Zihniyette, anlayışta, ideolojide değişen bir şey yoktu.

CHP seçmen tabanının yüzde 60'ı DEM ile iş birliğine karşıydı. Bu açıdan bakıldığında DEM ile demlenmek Özel için siyasi intihardı.

Ancak Özel Özgür bile bile bu iş birliğine gitti.

Kalan yüzde 40 bu iş birliğinin siyaseten yapıldığını, özde istenmese de oy kaygısı nedeniyle sözde yapıldığını zannetti.

Oysa Özel Özgür bu iş birliğini farklı gerekçelerle yapıyordu. Zira öyle oy için olsa Özel bu işin getirdiğinden çok götürdüğünü bilecek kadar siyasi zekâya sahipti.

Buna rağmen devam etti.

Çünkü bu işi bu noktaya getiren partiye oy kazandırma hırsı değildi. Burada dava ruh birliği, siyasi birlikti.

CHP ile DEM arasındaki iş birliğine en iyi teşhisi Cumhurbaşkanı Erdoğan koydu.

"İdeolojik kaynaşma"

Bu lafın üstüne laf söylenmez.

Gelelim diğer kurumumuza.

Anayasa Mahkemesi...

Aslında HDP'yi kapatma davası Anayasa Mahkemesinin tarihindeki en kolay dava dosyası.

Bu parti görünümlü terörist yapının içinde siyaset yaptığını iddia eden kişiler terörü, teröristi açıktan ve alenen o kadar çok desteklediler ki inanılmaz.

Üstelik bu desteği medya önünde, kamu huzurunda ve açıktan verdiler.

Ancak bu kolaylığa ve eldeki delil bolluğuna rağmen mahkeme davayı görmemekte, dosya hakkında karar vermemekte kararlı.

Bu kararlılığın sebebi acep ne ola ki?

Sorgulanmalı...

Mahkeme davayı görmediği gibi bir de bu milletin yetim parası milyonlarca lirasını hazine yardımı adı altında terör örgütü bu yapıya aktarmakta sakınca görmedi.

Bu duruma Devlet Bahçeli'nin şu sözleri damga vurdu;

"PKK'ya para akıtılmasının önünü açan Anayasa Mahkemesidir."

Devam etti Bahçeli zehir zemberek sözlere;

"Nerede bir suçlu varsa, nerede Türkiye'ye nefret kusan, ihanet eden, silah doğrultan, milli güvenliği, milli birlik ve kardeşlik ruhunu bozmayı amaçlayan bir hain bulunuyorsa Anayasa Mahkemesi tarafından hak ihlali kararıyla ödüllendiriliyor."

Doğru mu bu teşhisler?

Kesinlikle...

O halde böylesi bir durumda yapılması gereken en doğru iş yine "Anayasa Mahkemesi adalet ve hukuk düzenin safrası ve sancısıdır." diye nokta atış yapan Devlet Bahçeli'nin söyledikleridir.

Ne demişti Devlet Bahçeli;

"Ya Anayasa Mahkemesi kapatılmalı ya da yeniden yapılandırılmalıdır."

Kapatılmalı mıdır?

Kesinlikle...

Sen eğer görevini yapmaz kapatılması gerekenleri kapatmazsan birileri de gelir bir gün seni kapatır.

Gelin biz yine de "Adalet bir gün herkese lazım olacak" mantığıyla kapatmayalım ama gerekli temizliği yapıp acilen yapılandıralım...