Demokrasi bilincini kaybetmek istemiyorsak...

Acaba bu son olaylar, hepimizde zaten varolan ve son yıllarda giderek artan ‘demokrasi’ bilincini takviye mi edecek, yoksa demokrasi konusunda bilinç kaybına mı uğrayacağız?

Eleştiriler, hatta protestolar ‘demokrasi’ kavramı içinde mevcuttur; her yapılanı beğenecek değiliz ya, beğenmediğimizi ifade etmenin çeşitli demokratik yöntemleri bulunuyor. Bireysel olarak karşı çıkabilir, kendimiz gibi düşünenlerle STK’lar veya partiler çatısı altında buluşabiliriz.

Ayrıca medyada her türlü görüşün temsilcisi bulunuyor zaten...

Rahatsızlığımızı ifade etmek üzere sokaklara dökülme, tepkilerimizi dillendirmek için toplantı ve miting düzenleme hakkımız da var elbette.

Demokrasiler dinamik toplumlardır.

Türkiye demokratik bir ülke; son olaylar insanlarımızın hassas oldukları konularda rahatlarını bozmayı bile göze alabileceğini bir kez daha gösterdi.

Son olaylar bir şeyi daha gösterdi ama: Demokratik hak ve özgürlüklerin bazen kötüye de kullanılabileceğini... Taşkınlıklar, kamu mallarını tahripler, kendisi gibi düşünmeyenleri tacizler ve ağza alınmayacak küfürler de görüldü eylemler sırasında. İyi niyetli göstericiler arasına karışan, ya da niyeti iyi olsa bile dolduruşa gelebilen birileri aşırılıklar sergileyebildi.

Polisin ‘orantısız güç’ kullandığından şikâyet edenler, aralarından aşırıya kaçanların yanlışlıkları yüzünden, aslında hiç hak etmedikleri târizlere mâruz kalabildiler...

Böyle ortamlarda hep olduğu üzere, gösterilere katılanlar ile eylemlerini tasvip etmeyenler birbirlerini anlamakta zorlandılar. Lüzumsuz gerilimler bu yüzden yaşandı.

‘’Yaşanmadı, yaşanmıyor’’ diyen yanılır. Eylemciler sokağın câzibesine kapılıp eylemlerini bir müddet daha sürdürürler ise, ilk elde mesajlarını anlayan ve gereğinin yerine getirilmesi gerektiğine inananlar bile, farklı düşünmeye başlayabilirler.  

‘Tadında bırakmak’ diye bir deyim var ya, şimdiki duruma çok uyuyor o deyim. Eylemleri tadında bırakmak gerekiyor...

Konuya çok farklı açıdan yaklaşarak yumuşak davranmaya yanaşmayan Başbakan Erdoğan’ı anlamaya çalışmıyor eylemciler; oysa biraz kendilerini zorlasalar, onun davranışının aslında ülke adına bir tavır olduğunu fark edebilirler. Seçilmişlerin demokrasilerde elde ettikleri, halk yararına kullanıldığında ülkeye çok şey kazandıran yönetme hakkını sokaklarla paylaşmak istemiyor Başbakan Erdoğan... Paylaşma başladığında, demokrasi-dışı güçlerin de iktidardan pay isteyebileceği endişesiyle...

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül‘’Mesaj alınmıştır’’ derken herhalde şaka yapmıyor... Yurtdışı seyahati sırasında başbakana vekâlet eden yardımcısı Bülent Arınç da ‘’Mesaj alınmıştır’’ dedi; o da şaka yapmıyor... Her düzeyde devlet yetkilisi polisi ‘orantısız güç’ kullanımı konusunda uyardı; eylemlere son verildiğinde sokaklara döküldüğü için kimsenin kılına zarar verilmeyeceği bir hassasiyet zaten herkeste var...

Buna rağmen direnmek, eylemlere devam etmek, sokakları sürekli hareketli tutmak, korkarım, demokrasi bilinci açısından olumsuz sonuçlar doğurabilir...

Kötüye kullanılan haklar, unutmayalım, sırf bu yüzden, bir süre sonra kullanılamaz hale gelebilir.

Sokakların hareketlenmesiyle kazanılan bilinç demokratik yöntemlerle seçilmiş siyasileri eleştiriler konusunda daha duyarlı, sokakların her an yeniden hareketlenebileceği ve protestolarla karşılaşılabileceği için de daha dikkatli davranmaya sevk edecektir.

Rehberimiz akıl olmalı.