Demokrasi daðýlmayý getirir mi...

Bölgenin güçlü Müslüman ülkesi olarak, komþu topraklarda sürüp giden katliama karþý hareketsiz kalmamýz mümkün deðildir. Bir askeri müdahaleyi düþünmüyoruz ama, uluslararasý toplumun acil müdahalesi için Birleþmiþ Milletler zemininde yapýlmasý gereken bütün giriþimleri baþlattýk. Katliam sürerse, müdahaleyi Birleþmiþ Milletler düþünecektir... Tek taraflý bir askeri müdahale sorunun yayýlmasýna neden olur, bu nedenle dünyanýn toplu kararý önemlidir...”

Hayýr, yukarýdaki açýklama, Dýþiþleri Bakaný Prof.Dr.Ahmet Davutoðlu’na ait deðil. Konumuz Suriye’de sürüp giden savaþ ve katliamlar da deðil... Sözlerin sahibi, Endonezya Dýþiþleri Bakaný Marty Natalegawa... Hedefi ise Myanmar olarak adlandýrýlan Burma’daki Müslümanlar’a dönük katliamlar...

Ýnsan, ülkesinden kalkýp, dünyanýn öbür ucundaki bir coðrafyaya ayak bastýðýnda “benzer sorunlar” ve “ayný açýklamalar” ile karþýlaþýnca, bir kez daha dünyanýn hayli küçüldüðünü anlýyor...

Bir de...

Bizim yaþadýðýmýz sorunlarýnýn aynýlarýnýn dünyanýn dört bir yanýnda da yaþanmakta olduðunu... Özellikle medya olarak son dönemlerde giderek içimize fazla dönüyoruz. Yaþamakta olduðumuz sorunlarýn yalnýz “bize ait” olduðunu sanmak gibi bir hataya dümen kýrmýþ görünüyoruz...

Evet, bizim bir Suriye ve Irak sorunumuz var... Endonezya ise, komþularýndaki istikrarsýzlýklar, katliamlar, hatta Güney Pasifik’te Amerikan-Çin ekseninde týrmanan askeri hareketlilikler (bizim Doðu Akdeniz’deki gibi) ile boðuþmak zorunda kalýyor...

Sözü uzatmayalým, dünya kaynýyor, bundan da herkes nasibine düþeni alýyor...

Cakarta’dan Þam’a bakmak...

Belki de bu nedenle, ülkesinin “Burma krizi”ne tek taraflý askeri müdahalesinin “bölgesel felaket” olacaðýný düþünen Endonezya’nýn resmi ANTARA Haber Ajansý’nýn diplomasi haberlerinden sorumlu

 

müdür yardýmcýsý Bambang Purwanto, sohbet bizim taraflara kayýnca, “Buradan sanki Suriye ile savaþýyormuþsunuz gibi görünüyor” deyiveriyor!.. Ona göre, Suriye topraklarýnda yaþanýlan hesaplaþma, yalnýz Türkiye ve Suriye’yi baðlamýyor, Suudi Arabistan, Ýran ve Ýsrail gibi bölgenin iddialý devletlerini de kapsýyor...

Aslýnda, Davutoðlu’nun son Kerkük ziyaretiyle iyice sergilenen bölgesel bilek güreþi için çok da yanlýþ olmayan bir yaklaþým bu... “Yaþanýlanlarý bir çeþit bölgesel Soðuk Savaþ olarak görmekte yarar var” diye yanýtlamayý tercih ediyorum... “Batý Asya’daki hiçbir güç, bir baþkasýný askeri olarak karþýsýna almak istemiyor. Böyle bir adým, küresel savaþa dönüþebilecek bir atak olur. Fakat bölgesel aktörler, silahlý gruplar üzerinden hesaplaþýyorlar...”

Öyle ya, Özgür Suriye Ordusu’nun nihai zaferi sonucunda Türkiye-Katar-Suudi Arabistan çizgisinde þekillenen ittifak kazanmýþ, Ýran kaybetmiþ, Ýsrail de yeni endiþeler kazanmýþ olmayacak mý?.. Irak’ta Þii nüfus üzerindeki Ýran etkisinin azalmasý veya bu ülkedeki Sünni Araplar ile Kürtler’in Tahran tarafýndan yönlendirilen hükümete karþý yeni bir güç merkezi yaratmalarý da benzer sonuçlar doðurmayacak mý? Ýran, neden iki de bir, Lübnan’daki Hizbullah’ý ön cepheye sürmeye ve bölgedeki geliþmeleri kendisine baðlý bu silahlý örgüt üzerinden etkilemeye çalýþýyor?..

Demokrasi daðýtýr mý...

Cakarta’da “fazla demokrasi”nin ülkeyi “böleceði” yönündeki tartýþmalar ile de karþýlaþmak ilginç... Benzer düþünceleri bizim topraklarda da savunanlar var... Endonezya ordusunun kýþlasýna çekilmesi, sivillerin, toplumsal taleplere duyarlý politikalar geliþtirmeleri “bazý kesimlerde”,“Bunlar memleketi bölecek!” telaþý yaratmýþ durumda... ANTARA’nýn Genel Müdürü Ahmet Kusaeni, bu yaklaþýmý þöyle deðerlendiriyor: “Çok kültürlü bir yapýya sahibiz. Bugüne kadar ordu devletin birliðinin garantörü gibi davrandý. Halk bu görüþe alýþýk ama bu tür bir yapýlanmanýn devleti nasýl çürüttüðünü de gördü. Güçlü bir ordunun Endonezya’nýn birlik ve bütünlüðü için çok önemli olduðuna biz de inanýyoruz ama, ordunun siyasetteki varlýðýnýn bu ülkeyi bölünmeye daha kolay taþýyacaðýný da görüyoruz. Sivillerin yani meclisin kontrolündeki güçlü ordu, bence birliðimizin asýl teminatýdýr.”

Bu sözler, yaklaþýk 240 milyon insanýn, 300’e yakýn etnik grubun yaþadýðý ve tam 742 farklý etnik dilin konuþulduðu bir Müslüman ülkede söyleniyor, dikkatinizi çekerim...

Dedim ya...

Ýnsan biraz uzak coðrafyalara uzandýðýnda, dünyanýn ne kadar küçüldüðünü daha iyi anlýyor...